Olayların Ardındaki Gerçek

Kıbrıs ve Akıncı sorunu

10 Şubat 2020 Pazartesi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Şu anki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı seçimi kaybederse, en çok Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yöneticileri üzülecekler. Kendi düşüncelerini savunan bir aktivisti kaybetmenin üzüntüsünü yaşayacaklar.

Çünkü Akıncı, bunca yıl Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yararları yönünde hareket etmekten bir türlü kurtulamıyor.

Akıncı, İngiliz Guardian gazetesine yaptığı açıklamada Hatay’ın 1939’da halkoylaması sonucu Türkiye’ye bağlanmasını gündeme taşıyarak ve o günkü Hatay Cumhurbaşkanı’nı kastederek “İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım” diyor ve Türkiye’ye bağlanma ihtimalini “korkunç” olarak niteliyor.

Hatay’da yaşayan vatandaşlarımız halkoylamasında olumlu oy vererek Türkiye’ye bağlanmaktan son derece memnunlar. Eğer 1939 yılında Türkiye’ye bağlanmamış olsaydı, bugün Hatay, emperyalist güçlerin paylaşım alanı olurdu. Ya Fransa’nın bir uydusu ya da Suriye’de bir terör bölgesi olurdu. Oradaki vatandaşlarımız da yurtsuz ve vatansız kalırlardı.

Eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bugün TSK olmasa, bu toprakların Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne kolaylıkla ilhak edilmiş olduğunu ve bütün dünyanın da buna seyirci kalacağını Akıncı bilmiyor mu?

Akıncı, öteden beri ada için “adil, federal çözüm içeren bir antlaşma” istiyor. İyi güzel de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, “adil ve federal çözüm” istemiyor ki... Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, “Biz Avrupa Birliği’ne girdik, asıl devlet biziz, Türkler bize katılsın” diyor.

Asıl soru şudur: Akıncı, bugünlerde “adil” kelimesini nasıl kullanabiliyor? Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, doğal kaynakların paylaşımında “adil” hareket ediyor mu? Doğal kaynaklardan Kıbrıs Türklerine pay veriyor mu?

Bütün doğal kaynaklar benimdir demiyor mu? Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde bütün büyük devletlerin askeri üsleri olduğunu Akıncı bilmiyor mu? Akıncı artık dış güçlerin değirmenine su taşımayı bırakmalıdır. Asıl kendisi “adil” olmalı ve adalet duygusuyla son gelişmeleri değerlendirmelidir.

Bu noktada, çok ilginç bir denk gelişten söz etmek yerinde olacak. Akıncı’nın Guardian’a verdiği açıklamanın yayımlandığı gün, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi D. Chilcott, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de sürdürdüğü sondaj çalışmalarıyla ilgili olarak” bakın ne diyor: “Hidrokarbon kaynakları, adadaki iki toplumun da yararına kullanılmalı. Bu kaynakların gelirlerini bir toplumun tek başına alması doğru olmaz. Adanın etrafındaki kaynakların çıkarılması ve gelirlerin adil bir şekilde paylaşımı için bir mekanizma bulunmalı.”

“İkinci Tayfur Sökmen olmayacağım” diyen, “Yetmez ama evet”çi Akıncı, çoğu zaman Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yanında yer alan İngiltere Büyükelçisi’nin bu sözlerinden ders almalıdır.

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi’nin bu açıklamasını görünce Akıncı’nın epeyce canı sıkılmış olduğunu tahmin etmek hiç de güç değildir. Çünkü İngiliz Büyükelçisi bile Akıncı’nın düşüncesine karşı çıkıyor, Rumları adil olmaya çağırıyor.

Bugün Doğu Akdeniz’de kapitalist güçlerin paylaşım savaşı bütün şiddetiyle sürüyor. Bu paylaşım savaşında, Kıbrıs Türklerinin haklı payını alması gerekir.

Bunu görmezden gelen “liberal politikalar”, “Evet be annem” politikaları terk edilmelidir. Ama Akıncı bunu yapabilir mi?

Herhalde karakteri ve politik nitelikleri buna uygun değil...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları