Olaylar Ve Görüşler

Yoksulluk ve politika - Hikmet KURNAZ

18 Ağustos 2023 Cuma

İktisadi faaliyetlerin asıl amacı insanların tüketim mallarına kolayca erişebilmesidir. Fakat erişimin önündeki en büyük engel de tarihin her döneminde enflasyon olmuştur. 

Tarihte sınıflı toplumlarda açlık ve yoksulluk bir sınıf için hep olmuştur. Bütün kutsal kitaplarda yoksullara yardım öğütlenmektedir. 

Kapitalist dünyada yoksullukla mücadele I. Elizabeth dönemi İngiltere’sinde 1601’de çıkarılan Yoksulluk Yasası ile başlamasına karşın sosyal yardım anlayışının “sosyal devlet” anlayışına evrilmesi 1929 Büyük Bunalımı’ndan çıkarılan derslerle II. Dünya Savaşı sonrasında olmuştur. Hatta VIII. Henry döneminde çıkarılan bir yasayla dilencilik yasaklanarak yoksulluk saklanmaya çalışılmıştı. 

18. yüzyılda Sanayi Devrimi, ekonomik ve sosyal değişimleri de hızlandırdı. Devletlerin işsizliğe ve yoksulluğa bakışında da değişiklikler doğdu. Bugünkü anlamda sosyal güvenlik yasalarının başlangıcını 1863 Bismarck Almanya’sında görmek mümkündür. Sosyal devlet kavramı da ilk olarak sosyalist eğilimli İngiliz Canterbury başpiskoposu tarafından 1941 yılında kullanılmıştır. 

İŞSİZLER ORDUSU

Türkiye’de ilk adım Birinci Meclis döneminde 1921’de Zonguldak bölgesinde madencilere bir anlamda sigorta olmak üzere işçi ve işverenden alınan aidatlarla bir yardım sandığı kurulmasına ilişkin bir yasa ile atılmıştır. Benzer bir düzenlemede bütün maden işçilerine yönelik 1923’te çıkarılan Amele Birliği İhtiyat ve Teavün Sandıkları Talimatnamesi uygulaması olmuştur. 

Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine asker ve memurlara yapılacak yardımlara ilişkin bazı düzenlemeler dışında sosyal güvenlik anlamında miras kalmış kurumlar yoktu. Devlet uzun yıllar sosyal yardımları hak olarak görmemişti. Türkiye, sosyal devlet anlayışı ile ilk kez 1961 Anayasası ile tanışmıştır.  

Kapitalizm her kriz sürecinde varlığını sürdürebilmek ve krizden çıkmak için gelir dağılımını daha da bozarak esnaf, zanaatkâr işçi, köylü ayrımı yapmadan ücretler üzerinde baskı oluşturabilmek için yoksul  işsizler ordusunu yeniden üretmeye devam etmek zorundadır. Ancak kapitalizm tarihte bütün krizlerden çelişkisiyle beraber yeniden yoksulluk üreterek çıkmaktadır. Dolayısıyla artan yoksulluk tüketimin dolayısıyla da üretimin önünde yeni krizlerin habercisi olarak en büyük engel olmayı da sürdürmektedir.

Türkiye’de iktidarlar yoksulların iktidar olmak ve iktidarda kalmak için önemli bir siyasal bir çoğunluk olduğunu göremedi. Zayıflayan sınıf kimlikleri ile işçilerin de enflasyon karşısında pazarlık güçlerini kaybedeceği ve her geçen gün yoksullaşarak ayrı bir sınıf haline dönüşen işsiz ve yoksul kesime eklemleneceği fark edilemedi. 

SOSYAL YARDIMLAR

Türk-İş’in açıkladığı verilere göre ülke nüfusun yüzde 98’inin açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılmaktadır. İktidarlar açısından enflasyonun en kötü tarafı, sosyal yardımlarla saklanan yoksulluğun toplumda görünür olmasını sağlamasıdır.  

Bu bakımdan iktidar olmak isteyen her siyasi parti özellikle CHP, sokakların sessiz çoğunluğunu oluşturan yoksullara istatistiksel oranlar olarak bakmak yerine, duygularına seslenen inandırıcı ve güven veren bir retoriği geliştirmek zorundadır. Bunu yaparken de AKP’nin yoksulluğu artırıcı enflasyonist büyüme politikalarına karşı, yoksulluğu açlık sınırına düşürmeden sosyal yardımları enflasyona karşı da koruyucu bir gelir dağılımını ve istihdamı iyileştirici akılcı politikalar üretilmelidir. 

HİKMET KURNAZ

FELSEFİ İKTİSATÇI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları