Olaylar Ve Görüşler

Yıkalım, güçlendirelim ama nasıl? - Prof. Dr. Mete TAPAN

22 Ağustos 2023 Salı

Kimisi dostum, kimisi tanıdığım, kimisi de melektaşım olan birçok kimse, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizde kısa bir süre içinde büyük depremlerin beklediğini, ancak depremlerin olumsuz etkisini önleyici çalışmaların yetersiz olduğunu çeşitli medya araçlarında dile getiriyor, ne gibi önlemlerin kısa sürelerde ele alınması gerektiğini tek tek sıralıyorlar. Yapıların çoğunun depremlere dayanamayacağını vurgulayan meslektaşlarım, bu yapıların ya güçlendirilmesi ya da yıkılıp yeniden yapılmasının bir zorunluluk olduğunu belirtiyorlar. Kuşkusuz bu genel sonucu tartışmak söz konusu olamaz. Bu görüş bu yapılarda yaşayan milyonlarca insanın moralini bozsa da onların da bu sonucu paylaştıklarına inanıyorum.

Ana problem insanları depreme dayanıklı yapılara kavuşturmaktır. Özellikle son büyük depremden sonra bu konuda çeşitli alternatiflerin düşünüldüğünü görmekteyiz. Devletin bu konuda yıkılanın yerine kısa sürede yenilerinin yapılmasına yönelik girişim ve çabalarını izlemekteyiz. Özellikle de İstanbul gibi büyük metropollerde yerel yönetimlerce yapıların incelenerek depreme dayanıklı ya da dayanıksız olup olmadıklarının tespitlerinin yapılmasıyla ilgili çalışmalar öne çıkmaktadır. Tüm bu çalışmalar “depremle birlikte yaşama” sloganının beraberinde getirdiği sistematik ya da sistem dışı alt çalışmalardan bazılarıdır.

Ancak bu çalışmalar deprem riski altındaki bölgelerde öncelikli ve bir sistem içinde yapılması gereken tüm çalışmaları kapsamıyor. Yapılması gereken devletin konuyu deprem öncesi, deprem sırasında, deprem sonrası olarak bütünleyici bir yaklaşımla ele almasıdır. Kanımca devlet tarafından acilen yapılması gereken bu çalışmalaradan bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Öncelikle deprem riski büyük olan bölgelerde var olan imar planlarının yeniden gözden geçirilmesi ve gerekiyorsa imar planlarının bu bölgelerde iptal edilmesinin sağlanması gerekir. Başka bir deyişle bu bölgelerde imar yasağı getirilmesi zorunludur.

DENETİM VE PROJE

Rant uğruna deprem riskini abartarak var olanı yıkmak mili serveti olumsuz etkiler. Dolayısıya öncelikle bu konuda hem kültür sürekliliği, hem de milli ekonomimiz yönünden değerlendirmelerin ayrıntılı bir biçimde yapılması gerekir.

Yapısının yıkılması söz konusu olan mülk sahibinin ekonomik gücü yeniden inşa etmemeye yetmiyorsa (hatta bazı durumlarda güçlendirmeye de yetmiyor olabilir) devlet vatandaşına barınma olanağı sağlayabilmek için çözüm alternatifleri geliştirmelidir. Sosyal bir devlet olarak deprem riskinden vatandaşını korumak istiyorsa geliştirilecekse çözüm alternatiflerinde kullanıcının ekonomik durumu esas alınmalıdır. Uygulama şansı olmayan yasalar yaparak yasama olgusunu zayıflatmak ne kadar yanlışsa, depremde ölüm riskini azaltmak için geliştirilecek sistemlerde de kullanıcıların maddi durumlarının dikkate alınmaması o kadar yanlıştır. Başka bir deyişle, evini terk etmek zorunda kalan kişilerin kirası daha yüksek yeni bir eve çıkması veya mülk sahibi ise kiracı haline düşmesi veya şehirde başka bir bölgeye taşınması vs. gibi durumlarda ortaya çıkabilecek maddi sorunlar çare olarak ortaya konan sistemlerin uygulanmasının şansını yok etmemelidir.

Yapıların inşaatının uzmanlarca hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Gerekli denetim sistemleri hem proje aşamasında, hem de uygulamalarda devreye sokulmalı, gerekli yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Mesleki etik kurallara uyulması şarttır.

İster mal sahibi olsun, ister kiracı yeni yapıların inşası bitirelene kadar devlet barınmalarını sağlayacak “deprem konutları” üretmeli ve bunları ihtiyaç sahiplerinin kullanımına tahsis etmelidir. Ancak bu konutlar daha sonra devlet tarafından başka ihtiyaç sahiplerine kiralanmalıdır. Bu süreç ülkemizde deprem riski bittiği anda sonlandırılabilir.

Sosyal devlet yapısı çerçevesinde hepimize düşen çeşitli görevler olduğu bilincindeyim. Bu yazının amacı deprem afeti ile ilgili olarak yalnız analiz sonuçlarını saptamanın yeterli olmadığını, bunun yanında çözüm alternatiflerini geliştirirken kullanıcının maddi durumunun ve mesleki etiğin esas alınmasının bir önkoşul olduğunu vurgulamaktır.

PROF. DR. METE TAPAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları