Olaylar Ve Görüşler

Unutmayalım: "İhtiyar İnsan Büyük İnsandır" - Prof. Dr. Erhan KARAESMEN

16 Temmuz 2020 Perşembe

Yıllar önce, döneminin önde gelen film yönetmeni François Truffaut, kendi yaratıcılık alanının önceki kuşaklarından John Ford’u anlatırken mutlu bir rastlantıyla benim de izlediğim bir söyleşide son cümleyi şöyle koymuştu: “John Ford imbikten geçirilmiş büyük tecrübesi ve benzersiz görsel beğenisi ile önceki nesillerin büyük adamıydı, ayrıca unutmayalım ihtiyar adam büyük adamdır.”

Geçen yüzyıl dünya sinemasının atmışlı, yetmişli yıllarının bilinen, aranan ve gözde bir yönetmeniydi. Truffaut. Kendi mesleki uğraşında kuvvetle etkilendiği bir büyük diğer ustadan söz ediyordu. Onun gelişme çizgisindeki aşamaları, olgunlaşma ve bilgeleşme doğrultusunu irdelerken de bu önceki kuşak büyük ustasının yaşlılık dönemin yapıtlarına özel bir saygı ile yaklaşıyordu.

İNSANLIĞA ARMAĞAN

Sanatsal ve bilimsel yaratıcılık çerçevesinde, kendinden önceki kuşaktan araştırıcı ve buluşçu yaklaşımlarıyla, arkadan gelenlere yol göstermiş olanlar, genç yaratıcılar tarafından hep saygı ile anılmıştır. Bilimsel araştırmacılık ve sanatsal yaratıcılığın akılcı ve uygar bir kuralıdır bu.

Önceki kuşağın yaratıcılık fışkırmalarının, zamanın ve yaşın getirdiği bir olgunlukla çığır açıcı boyutlara ulaştığı gözlenmiş ve dile getirilmiştir. Zaman içinde, olgunlaşma ve bilgeleşme kavramları, kendi doğal akışı içinde sonrakileri etkileyecek boyutlara ulaşan, yaratıcılık ürünlerinin önemli bir çıkış noktası olarak kendini göstermiştir

Disiplin altında tutulması belki biraz kolay olamayan ve ayrıca yaratıcı duyumsamalar sergileyen bazı sanat insanlarının gençliğindeki davranışlarında da, renkli çeşitliliklerin yer aldığı gözlenebilmiştir. Ancak zaman, olgunlaşma olgusu da kaybolmaksızın, farklı ve büyük boyutlara bu sanatçıları götürebilmiştir.

AZ BİLİNEN DOSTLUK

Az bilinen ilginç ve değişik bir bilgi olarak iki kuvvetli gençlik dostu Dimitri Şostakoviç ile Necil Kazım Akses’in gerçekleştirdiği olağanüstü bir Leningrad-Moskova-Vladivostok seyahatinden söz edilebilir. İkisi de artık fiziki yaş olarak olgunluk çağına varmış oldukları dönemde bu iki gencecik bilge ihtiyar Leningrad’dan hareketle gidiş-gelişi yaklaşık bir ay süren tren gezisine çıkarlar.

Şostakoviç’in Rus toprakları ve dünyasında sahip olduğu itibar dolayısıyla trenin her durakladığı kentte ya da kasabada büyük alayişle karşılanırlar, şereflerine hazırlanan ziyafet sofralarında yenilir, içilir. Bazen ısrarlara dayanamayıp bir gün sonraki trenle ayrılmayı kabul ederek gece yatısı misafirlikleri de yaşanır. Fiziksel ve mesleki olgunluğun doruğuna ulaşmış bu iki büyük adam, bir yandan da hâlâ biraz delişmen kalabilmiş yaşam tutkularıyla bu seyahatten çok hoşlanırlar.

Ancak, onlar yaşlı iki büyük adamdır, vagon tekerlerinin raylar üzerinde çıkardığı sesler onların o olağanüstü güçlü iç seslerini bastıramaz; birlikte beste yaparlar. Seyahat bitip Moskova’ya döndüklerinde iki trio, iki kuartet ve bir piyanolu kentetin notaları ve sesleri ortaya dökülür.

Bu yapıtlardan bazılarının üzerinden on yıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ seslendiriliyor olmalarının da altı çizilmelidir.

UYGARLAŞMA ZAFERİ

Ernest Hemingway’in İhtiyar Balıkçısı, başka dünyadaki bir değişik adamın öyküsüdür. Doğa ve yaşam zorluklarına direnişin bir simgesi sergilenmektedir. Bir farklı yaşlı büyük adam tablosu çizilmektedir. Bu tür bir betimleme kendisi yaşlansa bile gönlü kıpır kıpır kalmış bir Hemingway tarafından yapılabilirdi.

Genel kamuoyu dikkati sanatsal yaratılıcılık ürünü veren kişilere hep daha yakın kalmıştır. Bilim dünyasında büyük yaratıcılar kendi uzmanlık alanlarındaki izleyiciler tarafından hep hayranlıkla kucaklanmıştır ama insanların çoğunluğu onları fazla bilmez.

Bir Beethoven adının, bir Tolstoy’un, Nâzım’ın, Yaşar Kemal’in insanların kafasında bıraktığı izlenim bir Galileo’nun ya da bir Newton’un ya da Euler’in veya Feza Gürsey’in, Cahit Arf’ın  adlarına göre kulaklarda ve zihinlerde çok daha fazla çınlama şansı bulmuştur.

Oysa insanlığın gelişme serüveninde ve hele yaşanmışlığın kazandırdığı bilgelik içinde bir Gauss’un öyküsü tam bir uygarlık zaferidir. Seksen yaşına yaklaşan büyük dâhinin cansız bedeninin, denklemlerle dolu kâğıtların dağınık serpiştirildiği, bir çalışma masası üzerine yıkılmış olarak bulunduğu bilim tarihinin belki biraz abartmalı olarak tekrarlanan söylenceleri arasındadır.

Büyük beyin yaşlanınca daha da kapsam kazanan mucizevi bir oluşum biçimiyle doğanın insanlığa bir armağanıdır.

Günümüz Türkiyesi’nde fiziksel yaşlanma olayına yöneltilen haksız, ölçüsüz, alabildiğine görgüsüz yargı ve değerlendirmeler beni yukarıdaki bilgileri sizlerle paylaşmaya yönlendirdi. Mikrop kapma riski daha yüksek olan kişilerin daha özel bir koruma altına alınmaları kamu yöneticilerinin bir görevidir.

BÜYÜK İHMAL

Ancak, bu korumacılık, kapalı bir mekâna tıkışıp kalma durumunda gündelik ihtiyaçların karşılanmasının kolaylaştırlmasını da planlamalıydı. Bunun yapılmayışı ve bazı yapanlara adeta engel olunması büyük bir eksiklik, anlayışsızlık ve çıkarcılık durumu olarak kendini göstermiştir.

Ülke nüfusunun yüzde ona yakın bir bölümünün sağlık koşulları gerekçesiyle yaşam koşullarının ve varlık biçimlerinin sınırlanmasına gidilmiştir. İnsan haklarına aykırı bir durumdan söz edilmesi gündemdedir. Bir kere daha unutmayalım: İhtiyar adam büyük adamdır, yaşlı kadın büyük kadındır!

PROF. DR. ERHAN KARAESMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları