Olaylar Ve Görüşler

Türkiye’yi kim/kimler şekillendiriyor? - Bülent KUŞOĞLU

23 Eylül 2023 Cumartesi

Divan şairi Hayali’nin “Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler” mısrasını çok anlamlı bulurum. Bu beyitten biz de bir ders çıkararak içinde bulunduğumuz durumu ele alacağız.

Dünya ABD-Çin mücadelesinin en yoğun yaşandığı ve her ülkeyi etkilediği bir dönem yaşıyor. Kısaca, dünyada ekonomik ve siyasi dengeler yeni baştan oluşturulmaya çalışılıyor. ABD, Putin’i bükerek Çin’e karşı kendi yanında yer alması için Ukrayna’yla savaştırırken Rusya içinde ve Rusya etrafında yeni hamleler yapmayı da ihmal etmiyor. Pasifik’ten Londra’ya kadar tüm başkentler dengelere göre yeni bir güvenlik arayışı içerisinde görünüyor. Mesela Kafkasların küçük ülkelerinden Ermenistan, Hindistan ve ABD ile işbirliği arayışındayken yine Kafkasların diğer küçük ülkesi Gürcistan, Çin ile stratejik ortaklık oluşturuyor. Bu arada bizim açımızdan önemli bir gelişme oldu. Son G-20 zirvesinde Hindistan-Ortadoğu-Avrupa mega projesinde tümüyle Türkiye görmezden gelindi. Türkiye’nin dikkate alınmaması çok manidardı, görünüşe göre daha da yalnızlaştırılmaktadır.

SEÇİM SONRASI NE OLDU/OLUYOR? 

Seçim sonrası ilk bakılması gereken sanırım kabinenin yapısı olmalı. Önceki dönem kabinesine göre yürütme erkindeki tek seçimle gelen kişi olan cumhurbaşkanı değişmemesine rağmen kritik bakanlıklardaki atamalarda önemli değişiklikler oldu. Özellikle dışişleri, içişleri, maliye ve hazine bakanlıklarındaki değişimler yoruma çok açık. Nitekim bu değişim politikalara da yansımış durumda ve seçim öncesinin tam tersi politikalar izlenmeye başlandı.  

Türkiye seçim sonrası, birden bire, yüzünü Batı’ya çevirdi. Bu ani değişiklik ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO’nun Vilnius zirvesine giderken “Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin önünü açın” diye seslendi. Kendisi İsveç’in NATO üyeliği için önünü açtı ama ne İsveç ne ABD kendilerini bağlayıcı bir söz vermediler.  

İçeride ise çarkların Batı’ya dönüşüne “Galiba Batı kredi verecek” diyenler oldu ama maalesef ortada kredi işareti bile yok. Ve yine aynı Erdoğan aradan iki ay geçtikten sonra BM toplantısına giderken “Gerekirse AB ile yolları ayırırız” deyiverdi fakat bu “gerek” nasıl, niçin oluşur, ne anlama gelir sorularını belli ki dikkate almamıştı.

Erdoğan, klasik ekonomi politikasına dönerek faiz indirimi yerine artırımlarına başladı. Seçim öncesi yüzde 8.5’a kadar inen politika faizi, seçim sonrası üç katına çıkarılmış bulunuyor. Yıllardır yapısal reformlar ihtiyacı içerisinde olan Türk ekonomisi, maalesef yerel seçimler bahane edilerek bu defa da reform fırsatını kaçırıyor ve ekonomik buhranın çözümünü hem geciktiriyor hem de ülkeye maliyetini artırıyor. Umarız ekonomik maliyet siyasi maliyete dönüşmez. Diğer yandan, seçim sonrası, özellikle gençlerin ve eğitimli insan gücünün, Batı’ya göçü daha da hızlanmış görünüyor. Dışarıdan niteliksiz, eğitimsiz göç alan Türkiye, nitelikli vatandaşlarını ise kaçırıyor. Avrupa ülkelerine yönelik çalışma talepleri gün gittikçe artıyor. 

Ancak, dış politikadaki gelişmeler, yön Batı’ya çevrilmesine rağmen dişlilerin tutmadığını gösteriyor. Mega Hindistan projesinden haberdar edilmediğimiz bir yana, Suriye gibi yılların iç savaşını yaşamış bir komşu ülke dahi bizi dikkate almıyor, görüşmek için şartlar koşuyor. Mısır’da Sisi ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa havalarında zorla görüşmeyi kabul ediyor. Türkiye için Kafkasya, Suriye, Kıbrıs, Ege adaları, Doğu Akdeniz sıcak sorunlar olarak duruyor. Milyarlar harcanarak alınan araştırma gemileri Doğu Akdeniz’de kullanılamıyor, Türkiye’nin yalnızlığının simgesi gibi mürettebatlarıyla limanlarda yalnız demirletiyorlar.  

TSK ENVANTERİ

Yukarıda anlatmaya çalıştık. Türkiye seçim sonrası yönünü aniden Batı’ya dönmüş olmasına rağmen, Batı’dan ve çağdaş değerlerden hızla uzaklaşıyor. Bunun sebebi hem Batı’nın Türkiye’yi kontrollü biçimde kendinden uzak tutması ve Ortadoğu’ya yakınlaştırması hem de Türkiye’nin ne yaptığını çok iyi bilmemesi. Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemezmiş. Türkiye nereye gideceğini bilmeyen bir görüntü veriyor. Türk dünyası AB, ABD, Rusya, Ortadoğu rotalarını konuşuyor ama nereye gittiği veya sürüklendiği belirsiz.

Erdoğan döneminde tek bir savaş uçağını dahi envanterine katmamış olan TSK, özellikle hava gücü açısından oldukça sıkıntılı. Benzer bir durum tank envanteri açısından da geçerli. Çevresi sürekli silahlanan Türkiye’nin, en güçlü olduğu askeri alanda zayıflaması oldukça endişe verici bir durum oluşturuyor.

TEK HEDEF CHP VE GENEL BAŞKANI

İçeride ise seçim sonrası en belirgin gelişme, CHP ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun baş hedef olmasıdır. CHP’ye yönelik olumsuz kampanya Cumhuriyet tarihinin en yoğun örneğini oluşturmaktadır. Muhalefeti Türkiye tarihinde hiç olmamış biçimde birleştirerek yüzde 48’e çıkaran ve cumhurbaşkanı seçimini 2.tura bırakmayı başaran Kılıçdaroğlu ve yönetimi, baraj altında kalan CHP yönetiminden daha çok eleştiriliyor. Eleştiriler, dozunu aşarak kumpas boyutuna evriliyor. Bu arada ülkenin en eğitimli ve aydın kesimi oyalanırken ülke sorunları ve iktidarın aymaz tutumu, yolsuzlukları unutturuluyor.

Ekonomik, siyasi, askeri ve sosyolojik yönlerden gidişatın meçhule doğru olması Türkiye’yi uyandırmalıdır.

En fazla değişime uğrayan en dinamik parti CHP “değişim” kavramıyla vurulmaya çalışılıyor. Medyada sürekli CHP eleştirileri yapılıyor ve henüz seçimin yaraları sarılmadan kendi içinde yeni kavgalara girmek zorunda bırakılmaya çalışılıyor. Çünkü, Türkiye’yi şekillendirmeye çalışanların önündeki tek engel CHP’dir ve Cumhuriyetin tek kalmış kurumsal bekçisi konumundadır.

Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi ve seçimi sonrası Türkiye’sini hep birlikte objektif bir analize tabi tutmak ve doğru teşhis ve tedavileri uygulamak tüm yurtseverlerin görevidir. Denizi bilmeyen balık olmak istemiyorsak dünyadaki ve Türkiye’deki şekillenmeleri iyi değerlendirmeli ve şekillendirenleri mutlaka bilmeliyiz. Türkiye bu sistem ve bu anlayışla yönetilemez ve bu olumsuz gidişatın devamına seyirci kalmak mümkün değildir.

Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye bu sıkıntıları aşacak potansiyele sahiptir. Türkiye 100 yıl önce rotasını başarıyla çizmiş bir ülkedir. O rota doğrultusunda, gençler “birinci vazifelerini” ve tüm millet çağdaş uygarlık hedefini asla unutmamalıdır. Çözüm, kısaca geçmişin mirasıyla yeni yüzyıla yürümeyi bilmemizdedir. 

BÜLENT KUŞOĞLU

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları