Olaylar Ve Görüşler

Türkiye nereye gidiyor? - Gani AŞIK

25 Ağustos 2023 Cuma

Mekke baş imamı Şeyh Abdurrahman es Sudeys, 4 Ağustos’ta, tüm İslam coğrafyasında yankılar uyandıran bir hutbe okudu. Genel havası ve ana teması ile hutbe çağın koşullarının dikkate alınmasının kaçınılmazlığı anlamındaydı. Oldukça uzun hutbeyi özetlemeye yerimiz elvermiyor ama çok çarpıcı bir örnek sunmak isteriz: Selefi ekolü olarak, Hanefi mezhebindeki rey ve kıyas kurumunu onaylıyor ve hayatı kolaylaştırmak olarak niteliyordu. (bir fakihin kendi düşüncesi ve benzer hükümlere kıyas yöntemi ile meselelere çözüm getirmesi). 

Suudi Arabistan’da bile kadınlara yaşamı kolaylaştırma açılımları planlanırken bizim İhvancı iktidar, türbana güvence bahanesiyle anayasal düzene bir altın vuruşa hazırlanıyor, mecellenin de temeli olan “Zamanın değişmesiyle hükümler de değişir” prensibini, Türkiye’nin Atatürk Cumhuriyeti ile birlikte ilerlediği medeniyet yolunu kapatma kararında ve devlete de hâkim durumdaki tarikatlar, bilinen vakıf cemaat ve dernekler “Din elden gidiyor, din hükümleri ebediyen değişmez” çığlıkları ile toplumu tahrik ediyorlar, aydınları sindirmeye çalışıyorlar. Zaten bu yöntem siyasi İslamcı iktidarın devlet politikası. Gerçek öyle mi? 

İslamın değiştirilemez hükümleri inanç ve ibadetlerdir. Kamu düzenine zarar vermemek koşulu ile erken dönem Cumhuriyet hükümetlerinden itibaren tüm iktidarlar başta İslam, insanlar neye inanıyorsa onu yaşamalarını kolaylaştırmışlardır. 

LAİKLİK VE AKILCILIK

Dünya medeniyet ailesinden kopmamak, kültürde, ilimde, fende, ticaret ve sanayide, kısaca devlet mekanizmasının düzenli işleyişinde bilimi yol gösterici olarak benimsemişlerdir. İslam dünyasında suyu çekilen ama Türkiye’de etlenip butlanan İhvan hareketinin hedefi başka ve sloganı çarpıcıdır: “Cumhuriyet, İslamı camiye hapsetti.” 

100 yıllık bir çabanın sonucu olarak şimdi İslam camiden çıktı, devleti yönetiyor, halimiz de ortada. Çünkü her dini grubun, tümü de Kuran prensiplerine aykırı kendine göre bir İslamı var, bunun sonu iç kargaşa ve parçalanmaktır. 

Laikliğin olmadığı ya da uygulanmadığı bir ülkenin geleceği karanlıktır. Çünkü laiklik, anayasamıza Cumhuriyet kurucularının bir fantezisi olarak değil çağların imbiğinden süzülüp gelen insanlığın son buluşu olarak girmiştir.

DİNDEN BAĞIMSIZ KARARLAR

Bir din hükmü olan zekâttan Musevilere de pay verilmesi uygulamasını (müellefei kulup) Halife Ömer, “Artık onların İslama katılmasına ihtiyacımız kalmadı” gerekçesi ile uygulamadan kaldırdı. Yine Ömer, kıtlıkta hırsızlık yapanları ellerinin kesilmesini yasakladı. Sevad’da askerin toprak ganimeti almasını menetti. Halife Ali, Hz. peygamber ve takibeden üç halife döneminde bayram namazlarının şehir merkezinden uzak Musalla’da kılınması uygulamasına, hasta ve yaşlıların şehir merkezindeki camilerde kılabileceği kolaylığını getirdi. 

DİYANET’İN GÖREVİ

Birleşmiş Milletler’den (BM) bir yetkili, “Dünya ısınmıyor, kavruluyor” dedi. Türkiye’nin neredeyse tümü ama özellikle kimi bölgeleri 50 dereceye yaklaşan sıcaklıktan adeta nefessiz kaldı. Dünyanın ısınması devam edecek ve gelecek oruç aylarında, ülkemiz yanıp tutuşacak. 

Diyanet’in asıl görevi halkı birbirine düşürmek değil de İslam hükümleri ve uygulamaları konusunda aydınlatmak ise aşırı sıcakların hüküm süreceği ve tarlada, inşaatta, kömür ve maden ocaklarında oruç aylarında çalışacak Müslümanların, akşamdan “Yarın oruç tutmayacağım” deme hakkına sahip olduğunu, tutamadığı orucunu uygun günlerde -zaten tartışmalı olan- kefaretsiz tutabileceğini halka söylemesi ve İslamın sevgi ve merhametinden haberdar etmesi gerekir. 

GANİ AŞIK

ESKİ CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ/EMEKLİ MÜFTÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları