Olaylar Ve Görüşler

Türkiye mutlu değil

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Yapılan açıklamalar, Türkiye’nin ekonomik büyüklük açısından dünyada 18., mutluluk endeksine göre ise 77. sırada olduğunu göstermektedir. Ekonomik büyüme piyasaların üretkenliğini betimlerken mutluluk ise toplumsal ve bireysel iyilik ile elde ediliyor.

Ekonomik büyüklük, Birleşmiş Milletler İstatistik Bürosu tarafından hazırlanan Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) rakamları dikkate alınarak hazırlanıyor. Yani, ülke sınırları içerisinde bir yıl içinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin değeri dikkate alınıyor.
Mutluluk Endeksi ise BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı tarafından hazırlanıyor.
Sadece ekonominin büyüklüğünü değil, aynı zamanda üretimin çevreye olan etkileri, yurttaşların zihinsel ve kültürel gelişimleri, ruhsal ve fiziksel sağlıkları, kurumsal ve politik sistemlerin gücünü dikkate alıyor.

Farklı kavramlar
Psikolog Shigehiro ve Ed Diener gibi düşünürler, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ifade etmek için, büyüklüğün değil, mutluluk düzeyinin dikkate alınmasını savunuyorlar.
Mutluluğun sadece rakamsal büyüklük olmadığını, uygulanan politikaların yurttaşları nasıl etkilediğinin ve nasıl algılandığının düşünülmesi gerektiğini söylüyorlar.
Ekonomik büyüme piyasaların üretkenliğini betimlerken, mutluluk ise toplumsal ve bireysel iyilik ile elde ediliyor. Ekonomik büyüme nicel değişikliğe işaret eder, mutluluk ise insanların iyiliğini anlatır.
Kısacası, ekonomik büyüklük, mutluluk anlamına gelmiyor.

Mutluluk


Herhangi bir şeyin büyüklüğü, onun iyi olma niteliği değil. Otomobilin büyük olması, iyi olduğunu göstermiyor. Kullanım zorluğu, park etme sıkıntısı, yüksek yakıt ve bakım giderleri gibi konular; büyüklüğü olumsuzluğa çevirebilir.
Mutluluk, insan hayatının niteliği ve kalitesi ile ilgili. Sayıların büyük olması, insan hayatının iyi olması anlamına gelmiyor. İyi bir ekonomi, içindeki insanların mutluluğu ile ölçülebilir. Gelişmiş, iyi bir gövde; büyük olan değil, sağlıklı olandır.

Ekonomik büyüklük
GSYİH, sıklıkla bir ekonomideki yaşam standardının bir göstergesi olarak kullanılıyor.
Bu ölçütün sağladığı kolaylıklara karşın, geçerliliği hakkında pek çok eleştiri vardır. GSYİH’nin bir yaşam standardı göstergesi olarak kullanılmasının nedeni, yaygın, düzenli ve sıkça ölçülüyor olmasıdır.
Bu konuda bir örnek, 2013 rakamları ile Gayrısafi Milli Hasılası en yüksek on ülkenin (Amerika, Çin, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, Brezilya, İtalya, Hindistan, Rusya) hiçbirisinin, Mutluluk Endeksi’nin en üstünde yer alan on ülke (Danimarka, Norveç, İsviçre, Hollanda, İsveç, Kanada, Finlandiya, Avusturya, İzlanda, Avustralya) arasında yer almamasıdır.

Türkiye’nin yeri
Dünyanın 18. büyük ekonomisi olan Türkiye’nin, Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporunda eğitim sıralamasında en son sırada yer alması ve ülkemizin aynı raporda ‘en zor yaşanılacak ülkeler’ arasına girmesi dikkat çekicidir.
Aynı raporda, 34 OECD ülkesi arasında Türkiye sağlık hizmetlerinde 31., güvenlikte 30., barınma sıralamasında ise 32. sırada yer alıyor.
Kadın erkek eşitliğinde de Türkiye’nin, dünya sıralamasında, 134 ülke arasında 126. olduğunu hatırlarsak, sosyal yaşamdaki gerçeklerin varsayılan durumun uzağında olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç
Komşuları ile iyi geçinmeyen, içinde oturanların her gün birbirleri ile kavga ettikleri, borçla alındığı için her ay yüksek faiz ödemelerinin stres yarattığı kocaman bir evde oturmayı mı tercih edersiniz; yoksa içindekilerin huzur içinde yaşadığı, akşamları sohbet ettiği, kitap okuduğu, sıcak, mutlu ama daha az odalı bir eviniz olmasını mı?  

Dr. HÜSEYİN KÖMÜRCÜOĞLU Bankacı ve Öğretim Üyesi

 

-

 

Mağdur sayılmadılar!

 

Anayasa Mahkemesi, Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) alanlarında inşaat yapılmasının durdurulmasına ilişkin idari yargı kararına uyulmadığından yakınılan başvuruyu, başvurucular bireysel olarak “mağdur”, yani haksızlığa uğrayan taraf sayılamayacakları gerekçesiyle reddetmiştir.1

Karardan anlaşıldığı kadarıyla başvurucuların temel yakınma konusu, yetkili makamların, idari yargının verdiği yürütmenin durdurulması kararına uymamış olmalarıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin bu yakınma karşısında;
1. yetkili makamların söz konusu yürütmenin durdurulması kararına uyup uymadıklarını saptaması,
2. uymamışlarsa, bu davranışın yarattığı aykırılığı giderecek yasal yollarının (varsa!) tüketilip tüketilmediğini belirlemesi,
3. yasal yollar tüketilmiş fakat aykırılık giderilememişse, bunun, anayasadaki ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki haklar açısından ihlal oluşturup oluşturmadığını ortaya koyması gerekirdi. Anayasa Mahkemesi ise başvurucuların yakınmalarını bu yöntemle yanıtlamaktan kaçınmış, başvuruyu reddetmek için de başvurucuların mağdur sayılamayacakları gerekçesine dayanmıştır.

Mağduriyet yok mu?
Bu gerekçe iki soruyu akla getirmektedir: Başvurucular,
a. yürütmenin durdurulması kararına uyulmamış olmasıyla ilgili olarak mı yoksa,
b. AOÇ alanlarında inşaat yapılmasıyla ilgili olarak mı mağdur sayılmamıştır? Kararda sadece “b” sorusuna yanıt olarak, başvurucuların AOÇ alanlarında inşaat yapılmasından bireysel olarak ve doğrudan etkilen- medikleri görüşüne yer verilmiştir.

AİHM kararları
Konuyla ilgili AİHM kararları ışığında şu noktalar önem taşımaktadır:
1. Yetkili makamlar, yargı kararlarına gecikmeksizin uymalıdır. Aksi durum, hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkelerine aykırı olarak, yargı sürecini ve hak aramayı anlamsız kılar. İdari yargının verdiği yürütmenin durdurulması kararları da bu kapsamdadır. Yargı kararlarına uymayan yetkili makamlar aleyhinde kullanılabilecek bazı yasal yollar (varsa!), yürütmenin durdurulması kararına uyulmamasının yarattığı ve çoğu kez onarılmaz nitelikteki olumsuzlukları giderecek etkinlikte değildir. Nitekim, AİHM, Bergama-Ovacık altın madeni ile ilgili Taşkın vd./ Türkiye kararında (10.11.2004), söz konusu yasal yolların ileri sürülmesine karşın, yargı kararlarına uyulmamasını hak ihlali olarak nitelendirmiştir. Anayasa Mahkemesi de “twitter.com” sitesine erişimin engellenmesi olayında benzer biçimde karar vermiş ve idari yargının verdiği yürütmeyi durdurma kararına ne zaman uyulacağı konusundaki belirsizliğin, idari yargıyı etkili bir yol olmaktan çıkardığı sonucuna varmıştır.2
2. Çevre korumacılığı amacı taşıyan STK’lerin, bu alanda ortaya çıkan bir aykırılığın “mağduru sayılamayacakları” gerekçesiyle, ilgili yargı sürecinden dışlanmaları yanlıştır. İç hukukta dışlanmaları, AİHM önünde kabul görmelerini engellemez. STK’lerin çevre korumacılığı kapsamında savundukları konular, kamusal çıkarlarla ilgili olduğu kadar, bireysel haklarla da ilgilidir. Bu nedenle, çevre korumacılığı amacı taşıyan STK’lerin yetkilerini aşarak kamu adına “soyut” davalar (actio popularis) peşinde koştukları ileri sürülemez.3

Sonuç
Anayasa Mahkemesi, AİHM standartlarını yakalamakta her zaman aynı başarıyı gösterememektedir.
1. 4.4.2015 tarihli Resmi Gazete.
2. AYM’nin 2014/3986 başvuru No’lu ve 2.4.2014 tarihli kararı.
3. AİHM’nin Collectif National D’Information et D’Opposition a L’Usine Melox-Collektif Stop Melox et Mox/Fransa kabul edilebilirlik kararı (28.3.2006) ile L’Erabliere A.S.B.L./ Belçika ihlal kararı (24.2.2009).  

MÜNCİ ÖZMEN Türk Hukuk Kurumu Bşk. Yrd.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları