Olaylar Ve Görüşler

Tarihsel sorumluluk: Türkiye modeli - Prof. Dr. Nur SERTER

04 Ağustos 2023 Cuma

Osmanlı, İstanbul’dan ibaret değildi. Yoksulluk ve cehalet içinde kıvranan milyonların yaşadığı Anadolu, yalnızca savaş olduğunda hatırlanan dermanı tükenmiş insanların yurduydu. Tarikatların ve toprak ağalarının zulmü altında süre gelen zihinsel ve bedensel sömürü, dininden ve milliyetinden habersiz kitleleri yaşam umudundan yoksun bir çürümeye terk etmişti.

“Siz Türk değil misiniz?” denildiğinde, “Estağfurullah” diyenlere, hangi dinden oldukları sorulduğunda, mezhep ve tarikatların adlarını sıralayanlara çokça rastlanan bu toplumdan bir ulus yaratmak ve Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandırmak hiç de kolay olmamıştı.

Yeni bir devlet kuruluyordu. Kurtuluşu kadar kuruluşu da olağanüstü bir vizyonla yol alıyordu. Mustafa Kemal Atatürk bir “Türkiye modeli” inşa ediyordu. 

Yeni Türk Devletinin adı konulmuştu; Türkiye Cumhuriyeti. 1924 Anayasasının 2. Maddesinde ise temel nitelikleri  tanımlanmıştı: Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Inkılapçıdır.

Tam bağımsızlık çatısı altında inşa edilen ulus devletin karakterini belirleyen bu temel özellikler, bütüncül bir anlayışın eseri olarak “Türkiye modelini” tanımlarlar. Devrimler, bu model doğrultusunda gerçekleştirilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve bağımsızlığı bu ilkelere dayandırılmıştır. CHP’nin ‘6 Ok’u da bu modelden ilham alınarak belirlenmiştir.

CHP, kuruluş doktrinine dayalı Türkiye modeline bağlı kalarak Cumhuriyetin ilk on yılında mucizevi bir kalkınmaya imza atmış; eğitim, bilim, kültür, bayındırlık, güvenlik alanlarında büyük atılımlar gerçekleştirmiş; Osmanlı borçlarının yüzde 80’ini ödemiş, isyanlara ve 1929 Dünya Ekonomik Krizine karşın Aydınlanma Devriminde önemli aşamalar kaydetmiştir. 

Ulus olmanın bilinci ve bilimsel düşüncenin yarattığı çağdaşlaşma hedefinin gücü ile bağımsızlık mücadelesini sürdüren Türkiye’nin uygarlaşma çizgisine yönelik tehditler ise devam etmiştir.

Cumhuriyete yönelik saldırıların özellikle kuruluş doktrininin taşıyıcı kolonları olan laiklik ve ulus devlete yönelik olması, kuşkusuz rastlantısal değildir. Kemalizm’den kurtulmayı öğütleyen “maskeli demokrasi hareketinin” iç ve dış temsilcileri bu konudaki işbirliğini sürdürmektedirler.

LAİKLİK VE ULUS DEVLET 

Laikliği demokrasinin alternatifi olarak sunarak dar bir laiklik yorumuna sığınmak bu kesimce yapılan algı operasyonunun bir parçasıdır. Oysa demokrasinin en büyük güvencesi olan  laikliğin zayıflatıldığı bir toplumda demokrasinin nefes bile alamayacağı bellidir. Bu tartışmalarda laiklikten yana olmak görevi ise kuşkusuz CHP’ye düşmektedir.

Bu modelin ikinci taşıyıcı kolonu ise ulus devlettir. Üniter yapının emperyalist güçlerce tehdit altında bulunduğu ve bölücü hareketlerin siyaseten destek gördüğü dönemlerden geçilmektedir. Demokrasiyi bölgesel özerklik ve federatif yapıya geçişin bir aracı haline getirmek isteyenlere karşı durmak da CHP’nin öncelikli görevi olmalıdır.

Türkiye Modelinin kurucusu olan devrimin partisinden beklenen, ambleminde taşıdığı 6 Ok’un önemini çok iyi anlaması, tüm gücüyle sahiplenmesi ve kuruluş doktrini ile özdeşleşen parti kimliğine onurla sahip çıkmasıdır.

Değişim tartışmaları altında örselenen CHP için çıkış yolu bellidir. 

CHP, ilkelerini “yeniden yorumlayarak” partinin tarihsel kimliğinden uzaklaşmasına katkı yapmayı vaat edenlerle değil, tarihsel başarısı kanıtlanmış olan Türkiye modeline sahip çıkarak tarihsel görev ve sorumluluğunu ve Türk siyasetindeki önemli rolünü içselleştirmiş bir genel başkanla yol almak zorundadır.

Uygar, özgür, demokratik ve aydınlık Türkiye’ye yeniden kavuşmanın yolu budur.

PROF. DR. NUR SERTER



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları