Olaylar Ve Görüşler

Sevr utancından Lozan övüncüne - Av. Hüseyin ÖZBEK

24 Temmuz 2020 Cuma

Sevr, 1. Paylaşım Savaşı’nın mağlubu Türklere vurulan tutsaklık zinciriydi. Hasta Adam”ın ülkesine el konulup mirası bölüşülecekti. Osmanlı İmparatorluğu’nun enerji zengini coğrafyasına el konulmakla da iş bitmiyordu. Sırada Anadolu ve Trakya’nın paylaşımı vardı. Teslimiyet yerine direnmeyi seçip, savaşın 4 yıl uzamasına neden olan Türkler en ağır biçimde cezalandırılacaktı!

Sevr’e göre İzmir ve havalisi ile Trakya’da adeta yeni bir Yunanistan kuruluyordu. Doğuda Ermenistan, batıda ve güneyde Konya’ya kadar uzanan İtalyan, Suriye’den Adana’ ya kadar genişleyen Fransız nüfuz bölgeleri çıkarıldığında Türklere nefes alacak bir saha kalmıyordu. 

İstanbul’da vesayet altında bir Halife Sultanın varlığı, Türklerin olası direncini önlemede işe yarayabilirdi. Saltanat ve Hilafet makamına duyulan geleneksel bağlılık, korkuluğa dönüşmüş olsa bile bu makamın ayakta tutulması işgalin kabullenilmesinde etkili olabilirdi. Vahidettin’in teslimiyetçi kişiliği de bu işbirliğini kolaylaştırıyordu.

KIRK KATIR KIRK SATIR

Hilafet ve Saltanatın biçimsel varlığının dışında, sultanın sözü payitahtta bile geçmeyecekti. Çanakkale ve İstanbul boğazlarından geçiş düzenlemesinde Türklere seyirci olmaktan başka bir hak tanınmıyordu! Yani bu stratejik suyollarında Türk Boğazları adından başka Türk’ün esamisi bile okunmayacaktı.

Orta Anadolu ve Karadeniz bölgesinden Türklere bırakılacak yerlerin de bir garantisi yoktu. Bu daracık alan, Türkler için bir anlamda geçici istasyon olarak düşünülmüştü. İşin aslı ileride buralardan da sürülerek Anadolu’daki Türk varlığı temelli sona erdirilecekti!

sacası Türklere kırk katırla kırk satırın dışında bir seçenek tanınmıyordu. Bu durumda ya Sevr zilletini kabullenip kellemizi uzatacak ya da yeni bir savaşı göze alacaktık. Mütareke İstanbul’u teslimiyeti seçecektir. 10 Ağustos 1920’de bu kölelik belgesi Saltanat şurası tarafından bir eksiğiyle imzalanacaktır. Hanedan-ı Osman için önemli olan tebanın durumu değil, mülkün sahibinin unvan ve makamının korunmasıdır!

Bu denklemde emperyalistler için İstanbul çantada keklik, Anadolu baş belasıdır. O halde yapılacak iş Anadolu’nun direncini kırıp Sevr’e razı etmekti. Yunanistan’ın megali idea hayalinin körüklenip Küçük Asya macerasına yönlendirilmesinin arka planı Türkleri Sevr’e zorlamaktır.

Ekonomik, sosyal ve insan kaynaklarını neredeyse tükenme noktasına getiren, 1911 Trablusgarp, 1912-1913 Balkan, 1914-1918 1. Dünya Savaşının ardından Türklerin yeni bir savaşa kalkışması olanaksız görülüyordu. İngilizlerin Sevr tetikçiliği görevi verdiği Yunan ordusu, kısa zamanda Anadolu’nun direncini çökertince yüzyıllık şark sorununa da son nokta konmuş olacaktı!

Türkler, emperyalist yağmacıları bir kez daha şaşırtacak, artık belini doğrultamaz diyenlere inat 1919-1922 arası üç yıl daha ölümüne vuruşacaktır. Bu son savaş, elde kalan son vatan parçası Anadolu içindir. Bu son savaşta cephedeki Mehmetlerin, cephe gerisindeki kadınıyla erkeğiyle sivil halkın direnci, özverisi, kararlılığı kurtuluşun yolunu açacaktır.

1922 Eylülü’nde, Atatürk’ün, Askerlik onurundan yoksun katiller sürüsü” dediği Yunan ordusu kovulmuş, sıra asırlık hesapların görüleceği sulh konferansına gelmiştir. İsviçre’nin Lozan kentinde düzenlenen konferansta bağlaşıklar Mondros Mütarekesi’ni, Türk heyeti Mudanya Mütarekesi’ni esas almaktadır. 1. Paylaşım Savaşı’nın mağlubu Türklere dayatılan Mondros Ateşkesi, Sevr paçavrasının önsözüydü. Mondros, Türkler için tutuklama müzekkeresi, Sevr idam kararı idi. Türk tarafı Lozan’a Mondrostan değil, Yunan hezimetinin resmi belgesi olan Mudanya Ateşkesinden gelmektedir.

TBMM’nin Lozan heyetinin başına Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’yı geçirmesinin iki nedeni vardır. İlki Mudanya Ateşkes görüşmelerindeki başarısı, ikincisi de zafer kazanan ordunun belinde kılıcı, ayağında çizmesiyle cepheden gelen komutan kimliği ile muhataplara verilmek istenen mesajıdır: Türkler, emperyalizmin büyük hayali, Türk yurdunun ve Türklüğün tasfiye projesi “ Şark Meselesi/ Doğu Sorunu” defterini bir daha açılmamak üzere kapatmak istemektedirler! 

HASTALIKLI ANLAYIŞ

Musul yüzünden bir ara kesintiye uğrayıp delegasyonların ülkelerine dönmelerine neden olan konularda da mutabakat sağlanmasıyla ortaya çıkan metin nihayet 24 Temmuz 1923’te imzalanacaktır. Atatürk’ün, Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın çöküşünü ifade eder bir belgedir. Osmanlı devrine ait tarihte örneği bulunmayan bir siyasi zafer eseridir” sözleri Lozan’ın en anlamlı özetidir.

Kurtuluş Savaşı’nda Ankara’ya karşı Vahidettin yanında saf tutan bir geleneğin, bağımsızlık ve özgürlük belgesi Lozan’la ilgili gerçeklik dışı çarpıtmaları ayrı bir yazının konusudur. Lozan karşıtlığının hastalıklı bakışında nedense Sevr’den hiç bahsedilmez. Utanç belgesi Sevr’in imzacılarından mazlum ve mağdur portreleri çıkarmak, bilim ve insaf dışı bu hastalığın tedavisinin olanaksızlığını göstermektedir. Lozan’a İngiliz kumpası diyen bu hastalıklı anlayışın tekzibini, ikinci dönem Lozan görüşmelerinde İngiliz delegasyonu başkanı Sir Horac Rumbold’a bırakarak makalemize son verelim: Lozan’a her adı verebiliriz ama, Birleşik Krallık açısından zafer denilemez”!

Av. Hüseyin ÖZBEK

TBB Başkan Yardımcısı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları