Olaylar Ve Görüşler

Salgına Hitchcock ve Camus Pencerelerinden Bakış - Prof. Dr. Erhan KARAESMEN

28 Mayıs 2020 Perşembe

Algılama oluşumu insan beyninin en üstün unsurlarından biri olarak bilinir. Doğadaki biyolojik ve fiziksel hareketlilik düzeni, insan algılamasının gücü sayesinde anlaşılabilir ve hissedilebilir hale gelir. Ancak bu hareketlilik içinde bilinmezlik ve belirsizlik öğelerinin yer aldığı yaygın bölgeler mevcuttur. Bu bölgelerde olup bitenleri algılama ve çözümlemede insan aklının dara düştüğü durumlara rastlanabilmektedir. Bilinmezlik ve belirsizliklerin aslında gizemli bir yanı vardır ama irkiltici ve ürküntü verici şaşırtıcılık yaratabildiği de bilinir.

Bilimsel ve sanatsal yaratıcılığın en üst düzeyde seferber edilmesiyle insanoğlu bilinmezliklerin korkutuculuğundan kendini kurtara gelmiştir.

‘KUŞLAR" FİLMİ... 

Öte yandan, bu korku ve ürküntü psikolojisi belirsizliklerin gizemi ile birleşerek zaman zaman sanatsal yaratıcılığın konu tabanlarını da oluşturabilmektedir. Sanatsal sinemanın büyük ustalarından Alfred Hitchcock, yarım yüzyıla dayanan bir dönem boyunca belirsizlik ve bilinmeyenlerin yarattığı irkiltici ama bir yandan da merak duygusunu okşayıcı temaları işlemiştir.

Hitchcock sinemasının en üst yapıtlarından kabul edilmese bile onun yine de merak dolu ürküntüleri işlemekteki ustalığı olarak bilinen Kuşlar” filmini hatırlayalım. Ülkesi ve coğrafyası belli olmayan bir kentsel bölgede yaşayan bir insan gurubu geniş kuvvetli kanatlara ve yırtıcı pençelere sahip özel kuş sürülerinin saldırılarına maruz kalır. Korku verici sahnelerle dolu yaklaşık yüz dakikalık bu filmin bitiminde saldırının niye ve niçin olduğu anlaşılmaksızın sona erer.

DOĞANIN İNTİKAMI

Bu filmle ilgili, döneminde yapılan sanatsal ve entelektüel tartışmalarda doğa-insan ilişkisinin insanların hoyratça ısırganlığı ile bozulmasına karşı doğanın verdiği bir intikam alma tepkisinin ortaya konduğu tartışılm§ıştı. Çok garip biçimde son üç aydır insanlığın ve uygarlığın en büyük sorunu haline gelen koronavirüs salgını oluşumunda da felsefi düzeydeki değerlendirmelerde doğal çevrede insanoğlu tarafından yaratılagelmiş hasarların bir hesabının sorulmakta olduğu yeniden ortaya çıkar oldu.

Olayın başlangıç noktasında yarasa” gibi kendi halinde sıradan sayılabilecek bir kuş türünün yer alıyor oluşu Hitchcock’un Kuşlar” imgelemini hatırlatıyor. Ancak bu seferki intikam müfrezeleri iri pençeli ve geniş kanatlı yaratıklar değil; aksine yarım mikron boyutuna bile sahip olmayan ve kitlesel ağırlıkları ölçülmeye değmeyecek kadar küçük, minnacık akıncılardan oluşuyor. Ürküntü ve panik psikolojisinin toplumsal düzeyde çok seyrek ve az rastlanan örnekleri sergilenirken biyoloji ve sağlık bilimleri teknolojilerinin olağanüstü seferberliğiyle düşman ile barış yapma yolları aranıyor.



‘VEBA' ROMANI GİBİ BİR DÖNEM

Bu arada, insan-doğa dengelerinin bozuluşuna karşı yeni bir fiziksel oluşumlar düzeni ortaya çıkıp çıkmayacağı da tartışılıyor. Bu tartışmada alışılmış algılama analiz ve sentez düzeneklerinin yeni tanımlara kavuşturulması söz konusu oluyor. Mantık ötesi (absürt) oluşumların bu olup bitenlerin algılanmasında yol gösterici olabileceği türünden düşünceler dile getiriliyor.

Bunlara paralel olarak sanat kültür dünyamızda bir süre dikkatlerin fazla çevrilmediği bir büyük filozof, edebiyat ve düşünce adamı Albert Camus’nün yeniden hatırlanıyor olduğu bir dönem yaşıyoruz. Camus’nün daha fazla bilinir ve izlenir olduğu elli küsür yıl önceki bir dönemde bazı metin parçalarını ben de Türkçeye çevirmiştim. Bunların bir bölümü Yaşar Nabi Nayır büyüğümüzün yol göstericiliği ile elli küsür yıl öncenin Varlık dergisinde yayınlanmıştı.

Bu nedenle olsa gerek, günümüzdeki salgının felsefi ve entelektüel boyutlarını tartışan değerli uzmanların olaydaki mantık ötesi duruma parmak basmakta oluşlarını şaşırtıcı bulmadım. Camus, benzersiz güç ve derinlikteki Veba” romanında akıl, havsala ve algılama bağlantıları çerçevesinde insanoğlunun şaşkınlık ve ürküntü yaratan oluşumlarının karşısında yeterli dayanak ve sığınak bulamadığını çok güzel ortaya koymuştu.

2019 VE 2020... DOĞANIN MESAJI 

Günümüzdeki salgının biyolojik ve fiziksel etkilerinin epeyce bir miktar hasar bırakıyor oluşuna rağmen bilim ve teknoloji seferberliği elden bırakılmıyor. Olup bitenin net şekilde algılanması ve buradan çıkarılacak sosyokültürel derslerle benzeri maceralara karşı insanoğlunun daha dayanıklı ve doğaya duyarlı hale getirilmesi süreci ise yeni başlıyor.

2019 senesinde insan-çevre bağlantısı duyarsızlığına karşı doğanın bir çeşit uyarıcı öç alış düzenekleri sergilemesine tanıklık edilmişti. Avustralya, Kaliforniya ve Amazon orman bölgelerinde aylarca süren yangınlar doğanın attığı çığlıkların örnekleriydi. Flora ve fauna guruplarının yok oluşlarına teknolojik önlemler bile engel olamamıştı.

Ardından, 2019-2020 dönemi, yaygın ve yoğun can kayıplarının yaşanmasıyla bir kez daha doğanın değer ve amansız olabilen gücünü bizlere hatırlatmıştır. Çok düşündürücü ve dramatik dersler çıkartmamız gereken bir oluşumlar dizisiyle karşı karşıyayız. Epeyce yıllar devam edeceği anlaşılan bu süreçte mantık ötesi algılama bugünlerde sözü çok edilir olan biyolojik mutasyon gibi kavramların bir özel dayanağı olarak tartışılmaya devam edecek gibidir.

Bu tartışmaların anlamlı bir parçasını oluşturacak biçimde mantık ötesi” kavramının yeni tanımlar ve yorumlar bulmasına da tanıklık edilebilecektir.

PROF. DR. ERHAN KARAESMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları