Olaylar Ve Görüşler

Roman Bildirgesi Düştü mü?

06 Mayıs 2015 Çarşamba

Yüzlerce yıl dışlanan Çingenelerin, kendi mahallelerinde özgürce yaşama hakkını, sadece rant uğruna ellerinden almak insan hakkı gaspıdır.

Bir Romana “Tanrı, seni niye Çingene olarak yarattı” diye sorulduğunda vereceği yanıt, “Yemek, içmek, dans ve uyumak için” olacaktır.

Var oluş çabaları
Roman ya da Çingene, elekçi, şopar, esmer vatandaş gibi sıfatlarla isimlendirdiğimiz bu halkın çocukları, kendini yerleşik toplumlardan soyutlayarak da olsa, kitlenin içinde varoluş çabasını sürdürmektedir.
Hükümet seçim bildirgesinde, Romanlarla ilgili olarak “Önümüzdeki dönemde de başta istihdam, iskân ve eğitim sorunları olmak üzere, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne hız vererek her türlü ayrımcılık zeminini ortadan kaldıracağız” gibi kısa bir ifadede bulundu.
Geçen yıllardaki uygulamalara baktığımızda bu bildirgenin doğruluğundan söz edebilir miyiz?

Yozlaşan bakış
Bakara Suresi’nin 258. ayetinde bildirildiği gibi: Hz. İbrahim putları devirip Allah’ın tekliğini dillendirdiğinde, “putperestler” onu cezalandırmak için tutsak ederler.
Hükümdar Nemrut, Hz. İbrahim’i huzuruna alarak neden kendisine secde etmediğini sorar.
Hz. İbrahim, “Ben, beni yaratan Allah’tan başkasına secde etmem. Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah’tır’’ yanıtını verir.
Kuranıkerim’de “Onun için (Hz. İbrahim) bir bina yapın ve derhal ateşe atın dediler.”
Bunun üzerine, Nemrut’un halkı dev bir mancınık yapar ve İbrahim ateşe atılır. Enbiya Suresi’nde: “Ey Ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol dedik; böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.”
Efsaneye göre, Hz. İbrahim’in mancınıkla fırlatılması sırasında, meleklerin bu duruma engel olduğu ve melekleri kovalamak için de şeytanın telkini ile kız ve erkek olan iki kardeşin mancınığın yanında “ensest” ilişkide bulunarak, ateşe atılmanın gerçekleşmesini sağladıklarıdır. “Çin - Gen’’ adındaki kardeşlerin cinsel birleşmesinden “Çingene” olarak bilinen bu halkın türediği söylencesi, biz uygar dünyalıların bu topluma karşı yozlaşan bakışımızı da göstermektedir.

Asıl amaç
Kendilerini ifade edebilecek örgütlenmelerden yoksun olan Çingeneleri, sonuçta beş bin yıllık kaderlerinin tekrarı beklemektedir. Uygulamaya konulan “Kentsel Dönüşüm Projeleri’nde” asıl amacın Roman mahallelerinin dağıtılması olduğu görüldü.
İstanbul’un Anadolu yakasının Küçükbakkalköy semtinde bulunan Çingene Mahallesi yıkıldığında, burada yaşayanlar Dudullu, Ümraniye, Çamlıca, Alemdağ, Sancaktepe gibi farklı yerlerde yalnızlığa mahkûm edilip yoksunluğa bırakıldılar.
Avrupa yakasında, Yahya Kemal Mahallesi yıkımından sonra, Çorlu ve Yalova gibi yerler göç almıştır ve Sulukule dramında ise mülkiyetin nasıl el değiştirildiği açıkça görüldü.

İnsan hakkı gaspı
Teoride Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı gibi bir imparatorluk değildir. Cumhuriyetin yurttaşları etnik ve dini yapıya göre kümelendirilip gettolarda yaşamaya zorlanamazlar.
Her yurttaş istediği yerde yaşama hakkına sahiptir. Fakat yüzlerce yıl dışlanan Çingenelerin, kendi mahallelerinde özgürce yaşamak hakkını, sadece rant uğruna ellerinden almak da insan hakkı gaspıdır.
Çingene mahallelerinin dağıtılması bu halkın katliama uğraması ile eşdeğerdedir.
İçlerinde geliştirdikleri yardımlaşma ve ortak yaşam alanlarının sonlandırılması, Çingenenin “suç makinesi”ne dönüşmesine neden olacaktır.
Asimile olmayı, kendilerinin dışında diğer dini, etnik gruplar tarafından engellenmiş bu lanetlenmiş halk, uyumsuz yaşamları ile mutsuzluk kaynağı olacaktır. ‘Genf’ Bildirgesi 1978 Nisan ayında Genf kentinde yapılan 2. Dünya Çingene Konferansı’nda, oturumların başkanlığını yapan ve kendisi de Çingene olan Dr. Jan Cibula’nın,

“Genf’’ bildirgesi,
Başbakan’ın kısa cümlesinden daha gerçekçidir ve baskıya girerken düşme olasılığı da yoktur: “Ben Çingene doktorum. İnsanları fakir, zengin, beyaz ya da siyah diye ayırmaksızın iyileştiriyorum. Hiçbir ayrım yapmaksızın herkese ilaçlarımı ve bilgimi veriyorum, kalbimi veriyorum.
Biz dünyada insanca yaşamak istiyoruz. Kapalılığı geride bırakmak, eski günahlarımızı unutmak istiyoruz. Biz güneşin altında bir yer istiyoruz. Karanlık dünyamızda, çocuklarımızın iyiliği elde etmesi, kültürümüzü herkese, bizim dışımızdaki herkese sunabilmeleri için aydınlık arzuluyoruz.”  

BAYRAM SARI Yazar

 

-

 

Muhalefetin İktidar Şansı Nedir?

 

Muhalefetin iktidar olabilmek için yeni siyaset anlayışına yönelmesi kaçınılmazdır.

Temel etkenler açısından muhalefetin durumuna bakıldığında, iktidara yakın olduklarını söyleyebilmek kolay değil. Muhalefeti genel bir çerçevede değerlendirdiğimizde, muhalefet anlayışının, kimlik siyaseti ve iktidar eleştirisi üzerine kurulu olduğu görülüyor.

Kimlik siyaseti
Türkiye’nin nüfus yapısı göz önüne alındığında, kimlik siyasetini en önemli unsur olarak öne çıkararak etnik ve kültürel kimlikler üzerinden siyaset yapmanın, iktidar olmaya yetmeyeceği gerçeği ortadadır.

Gerçek muhalefet
Aynı şekilde; sosyal adalet, hukuk devleti, demokrasi ve bireysel özgürlük alanlarında muhalefet yapmak, iktidara aday olmak için yeterli gücü sağlamıyor.
Çünkü bu konular seçmenin çoğunluğu dikkate alındığında, diğer konuların gerisinde yer alıyor.
Hem muhalefet, hem de iktidar açısından baktığımızda, ekonomi alanında iyileşmenin öne çıkarılmadığı ve geleceğe yönelik daha yüksek hedefler koyulmadığı takdirde, sadece değerler üzerinden siyaset yapmanın, iktidar şansı yaratama- yacağını dikkate almak gerekir.

Toplumdaki karşılığı
İktidar partisi, geçmişten gelen idari, siyasal, sosyal sorunları masaya yatırarak bu sorunların dönüşümü ile ekonomik kalkınma vizyonunu birleştiren bir politika izledi. Aynı zamanda; kültürel alanda muhafazakâr değerlere uygun olan düzenlemeleri gerçekleştirdi. Seçmen yapısının temel eğilimleri göz önüne alındığında, kültürel alanda muhafazakâr değerler ve ekonomik alanda büyüme vizyonu toplumda ciddi oranda karşılık bulan iki temel eğilimi ifade ediyor.
Nüfusa göre, özel teşebbüs oranının dünyanın en yüksek birkaç ülkesi arasında olması, girişimciliğin toplumda önemli bir yeri olduğunun göstergesi ve bu nedenle Türkiye ekonomik anlamda dünyanın en dinamik ülkeleri arasında.

Ekonomik muhalefet
Büyük ekonomik hedeflerin tüm toplumlarda olumlu etki yaratmasının yanında, Türkiye’nin ekonomik anlamda dünyanın en dinamik ülkelerinden biri olduğu gerçeği, büyük hedefler düşüncesinin daha etkili olmasına yol açıyor.
Muhalefet cephesinde ise parti siyasetinin en önemli konuları arasında ekonomik büyüme vurgusu ve ekonomiye aktif bir yaklaşım olduğunu söyleyeme- yiz. Ekonomik veya siyasi kriz bekleyerek seçmen tercihinin kendisine yöneleceğini düşünmek, daha en başta iktidar şansını yok etmek anlamına gelir.

Güçlü alternatifler
Oysa; toplumun çoğunluğunu kapsayacak temel ilkeler üzerinden siyaset üretmeden, eleştiri, polemik veya kısa vade puan almaya yönelik siyasi tavır ile iktidara aday olmak mümkün değil. İktidara aday olabilmenin yolunun, ekonomi ve diğer konularla birlikte bütünlük içeren güçlü bir alternatif ortaya koymaktan geçtiğini bilmek gerekir.
Bu şartlar altında; hukuk devleti, demokrasi, laiklik gibi kavramlar konusunda fazla hassas olmayan; ancak ekonomik refahını artırmak isteyen seçmen kitlesini yanına çekecek bir alternatif üretemeyen muhalefetin, iktidar şansının zor olacağı açıktır.

Yeni anlayış
Bu etkenleri göz önüne aldığımızda; muhalefetin iktidar olabilmek için yeni siyaset anlayışına yönelmesi kaçınılmaz olmaktadır. Hukuk devleti, demokrasi, laiklik gibi değerlerden uzaklaşmadan, muhafazakâr değerlerle dengeli bir ilişkiyi koruyarak, sosyal adalet ve ekonomik büyümeye aynı anda vurgu yapan, yeni bir siyaset anlayışı, muhalefetin iktidar şansını ortaya çıkarabilir.  

SEMİH GÖKTUĞ İktisatçı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları