Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Öteki olmak ne demek?
Bireyler gerçekleştirdikleri sosyal etkileşimler ile toplumun temel yapısını oluştururlar. Bu oluşum sürecinde birey, bir diğer bireyden farklı, kendine özgü bir kimliğe sahiptir.
Etnisite, din, kültür, ten rengi ve onların iç dünyasını “ben buyum” şeklinde ifade eden birçok kimlik bilgisi ile toplumla yüzleşirler. Buna bağlı olarak beraberinde “olmadıkları beni” ortaya koyar ve aslında “olmaya çalışılan” ve “olması gereken” gibi toplumsal grupların koyduğu toplumsal normların inşası ile ortaya çıkmış birey tipi ve kimlikleriyle etkileşimlere, kimi zaman bu etkileşim esnasında çatışmalarla karşılaşırlar.
Ya biz ya öteki
Her bir birey, kendi kimliğini ortaya koyduğunda ya bizdir ya da ötekidir.
Buna karar verenler mevcut egemen toplumsal gruplardır, çıkardıkları ahlaki veya formel yasalarla bir diğer toplumsal grubu ya olağan olarak nitelendirir ya da öteki.
Bilmemek ve korku
İnsanoğlu, tarihin en başından beri bilmediği, anlamlandıramadığı olgu ve olaylardan korkmuş, çekinmiş, kızmış ve kimi zaman tutarken kimi zaman bunlar sebebiyle savaşlar başlatmış, ideolojiler ve inançlar ile savunma mekanizmaları inşa etmiş ve kelime anlamıyla bilinmeyen yani karanlıktan korkmuştur.
“İnsan bilmediğinden korkar” deyimi yalnızca doğa olayları - insan ilişkisini ve teknolojik gelişmelerin bu korkulara su serpmesi gibi tarihsel süreçleri ifade etmez, aynı zamanda iki farklı dili konuşan veya iki farklı inanç sistemine veya ten rengine veya kültüre sahip, birbiri hakkında önyargı ile hareket eden sosyal grupları da anlatır.
Ortaçağ Avrupa’sı
Binlerce yıl önce anlam veremediği doğa olaylarına inançlar geliştirmiş olan bireyin, ortaçağ Avrupası’nda belirli toplumsal normların dışında kalan, anormal karşılanan birey- leri engizisyon mahkemelerinde cezalandırdığını, realist akım küresel siyaset döneminde (1900’ler) vatan-vatan hainliği, ülke çıkarlarına uygun olan veya olmayan şeklinde meşru kılınan eylemlerde bulunduğunu ve bunlara benzer birçok örneği tarihsel süreç çizgisinde görebiliriz.
Siyasi güç ve kimlik
Ve günümüzde de siyasi güç yapılarının, toplumsal ahlak kurallarının bireylerin etnisiteleri- ni, yaşam tarzlarını, inanışlarını veya cinsel kimliklerini yargıladığını gözlemleyebiliriz.
Her bir birey aslında bir tez sunar ve diğer birey veya gruplar sosyal etkileşimleri esnasında o bireyin kimliğini içselleştirmeye çalışırken ya tezle yakınlık gösterir ya da karşılıklı iletişim yoluyla antitezlerini ortaya koyarlar.
Uyum ve çatışma kavramları gibi toplumsal dinamiklerin fundamentallerini oluşturan sosyal eylem anlamları da buradan ortaya çıkar.
Yanlış ve doğru
Toplumsal gruplar, kurallar ortaya koyarlar ve koydukları bu kuralları bazı zamanlarda ve koşullarda dayatmaya çalışırlar. Bazı davranışları “doğru” bazı davranışları “yanlış” olarak kabul edip yasaklarlar. Dayatılan herhangi bir kuralın ihlalcisi varsayılan kişi; özel bir kişilik türüne sahip olarak görülebilir; ya da toplumsal grubun biat ettiği kurallar çerçevesinde yaşamak konusunda güvenilemeyecek biri olarak değerlendirilebilir. Bu kişi “harici” olarak algılanır (Becker, Outsiders). O halde öteki, anormal, diğeri, sapkın veya harici olarak kabul edilen bireyler, toplumdan topluma, tarihsel süreçten sürece değişiklik gösterir.
Aslında sorunsal kendi kimliklerinin var olması sebebiyle değil, var olan - sahip oldukları kimliklerin bireyin sunduğu toplumsal grupların dinamikleriyle çakışmasından ileri gelir.
Ulusalcı çizgide inşa edilmiş ve bu çizgide düşünsel ve eylemsel olarak dolaşan bir birey, tek millet ve tek vatan gibi kav ramları içeren bir ideoloji ile aynı ideolojik vasıfları kabul etmeyen bir bireyle çatışabilir. Bu her iki bireyin doğruluk ve yanlışlığını değil, her bireyi ve toplumsal grubu kendi yetiştiği toplumsal kurum ve mekanizmaların ve tarihsel sürecinin içinde değerlendirmemiz gerekmektedir.
Çatışmanın olabilme ihtimali olumsuz ve önlem alınması gereken bir şey olarak görülmemeli, kimi zaman çatışmanın ve zıt iki kutubun karşılıklı bil gi ve kültür alışverişine ve dolayısıyla gelişmeye de yol açabilecek bir olgu olduğu açısından da düşünülmelidir.
Bu konuya Türkiye Cumhuriyeti açısından baktığımızda pek çok farklı kimliğin olduğunu ele almamız ve sosyal etkileşimler esnasındaki çatışmaları duygusal ve çabuk karar verilen eylemlerle karşılamak yerine, egemen normları ve bu normları oluşturan egemen sosyal grupları düşünerek eyleme geçmemiz daha sağlıklı bir adım olacaktır.
ALPER ÖZGÜR Sosyoloji Lisans Öğrencisi
-
Abdullah Bey ‘dikenli’ gül
Hükümet kanadının bu aralar isteyeceği en son şey Abdullah Gül’ün gündemde olması. Zaten muhalefet partileri ilk kez karşılarına projelerle çıkarak onlara tatsız bir sürpriz yaptı. Nereden çıktı şimdi Abdullah Gül?
Bu “istemezük”ün bazı sebepleri var. İlki; Paralelciler üzerinde bir ağırlığı var, hareketi açıktan sahiplenirse, kendisine sempatisi olanların oylarıyla birlikte bunların oyu da işaret edeceği yere (ya MHP ya da Saadet Partisi-Büyük Birlik Partisi ittifakı olur) gider. İkincisi; CHP, MHP, Paralel derken bir de Abdullah Gül ile nasıl uğraşılacak, üstelik sıradan ve boş biri de değil.
Olayı hatırlayalım
Başbakan Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu 2013 yılında Pennsylvania’da Fethullah Gülen’i ziyaret ettiğini ve bu ziyaretten dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bilgisi olduğunu söyledi. Bu açıklama doğal olarak kamuoyunda yankı uyandırdı.
Bu konunun sorulması üzerine (emekli Cumhurbaşkanı) Gül, “Benimle ilgili kısmında bir yanlışlık var. Ben sonradan öğrenmiştim” deyince Başbakan Davutoğlu, “Ben hiçbir görüşmeyi devlet kaydı dışında yapmadım. Gül’e saygım sonsuz ama zihnim çok berrak” dedi.
Gül’ün buna yanıtı “Benim de zihnim berrak” şeklinde oldu.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan araya girerek, “Neticede Davutoğlu bu görüşmeyi yapabilir. Görüşmenin kişi- sel, özel bir görüşmeden ziyade Sayın Başbakan’ın da (Erdoğan) bilgisi dahilinde olduğu anlaşılıyor. Amacı olan bir görüşme. Nasıl Esed’le gidip bir görüşme yapıyorsa, ‘işler kötüye gitmesin ve doğru olan yapılsın’ diye bir uyarı görüşmesi denebilir. Benzer görüşme orayla da yapılmış olabilir. Veya daha önceki süreçte birçok insan görüşmüş olabilir, bu ilişkiler farklı bir zemindeyken” diye açıklamada bulundu.
Açıklığa kavuştu
“Neden bu konuda yorum yapmıyor?” diye iyiden iyiye merak etmeye başlamıştık ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanımızla (A.Gül) bu konuyu görüştüler mi, doğrusu bilmiyorum. Kaldı ki oraya gitmesi konusunda izin alması gereken makam benim. Ahmet Bey’in gitmesinden benim bilgim var” diyerek beklenilen konuşmayı yaptı.
Böylece konu açıklığa kavuştu sağ olsun...
Erdoğan biliyordu ki, kendisi konuşmadan taraflar sesini kesmeyecek ve gitgide büyüyecek olayın kapanması için devreye girerek, adeta Davutoğlu’na “Ben olmasam batarsın”, Gül’e de “Bunca işimiz varken bi tek sen eksiktin” mealinde göndermede bulundu.
Ayrıca, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak her şeyi bilmesi gerektiğini söylediği bugünlerde, söz konusu “kardeşim” dediği Abdullah Gül olsa dahi “haberi olmasına gerek yok” demesi hiç şaşırtmadı desek!
Köşeye sıkıştılar
Hükümet kanadı yıllardır proje üret(e)meyip kendisini eleştiren muhalefete alıştığı için aynı düşünceyle yeni bir seçime gireceğini hesap ederken karşısında hiç ummadığı bir ‘muhalefet dağı’ buldu. Ana muhalefet partisi CHP’nin beğenmedikleri Kemal’i “Sosyal devlet nasıl olunur?” sorusunun cevabını veren ekonomik projeleriyle onları köşeye sıkıştırdı.
MHP’nin Devlet’i çözüm sürecine karşı olmanın yanına yeni birçok sosyal planı ekledi, adını taşıyamıyor dedikleri HDP’li Selahattin’in ise Demir mi taş mı olduğunu anlayamadılar.
İşte böyle bir ortamda Abdullah Gül’ün yaptığı pişmiş aşa su katmak değil de nedir Allah aşkına!
CANİK HİSAR Yazar
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- 6 yaşındaki Şirin'i katleden şahsın ifadesi ortaya çıktı
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Tutuklanan baba cezaevinde ölü bulundu
- Mitinge neden katılmadığını açıkladı
- Oy oranını en çok artıran parti hangisi?
- İmamoğlu'na 'ahmak' dedi, davaya çağırdı
- 'Fethullah Gülen hayatta olsaydı...'
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti
- Kayyuma karşı istifa etti