Olaylar Ve Görüşler

Ne adalet ne de kalkınma! - Kadir Serkan Selçuk

10 Ekim 2024 Perşembe

Adalet ve Kalkınma Partisi, 2001 yılının şubat ayında yaşanan ekonomik krizden altı ay sonra, krizin etkileri bütün şiddetiyle devam ederken kuruldu. Kalkınma, ekonomik darboğazın etkisiyle olsa gerek partiye ismini veren sözcüklerden biriydi. Adaletin ise öncelikle hukuk alanında giderilmesi beklenen eksikliklere yapılan vurgunun yanı sıra, ekonomideki gelir dengesizliğine karşı kullanılabilecek yönü de bulunuyordu.

Kuruluşunun ardından bir buçuk yıl bile geçmeden tek başına iktidara gelen AKP’nin, isminden de anlaşılacağı üzere öncelikle bu sorunlara eğilmesi bekleniyordu. Yüzde 34 oyla Meclis’in üçte ikisi ele geçirilmiş, neredeyse anayasayı değiştirebilecek çoğunluk sağlanmıştı. Bu bakımdan, en azından ekonomik ve hukuksal alanda yapılacak atılımların ciddi bir engelle karşılaşması söz konusu değildi.

İktidara gelmeden önce yüksek işsizlik oranlarından ve gelir dengesizliğinden yakınan AKP yöneticileri, iktidara gelmelerine rağmen bu konularda hiçbir ciddi adım atmadılar. İşsizlik bilinçli veya bilinçsiz hep belli bir oranda tutuldu ve 2001 krizindeki oranın bile genelde üstünde oldu. Sürekli sıcak para sağlanarak döndürülmeye çalışılan ekonomi ise üretimin göz ardı edilmesine ve sorunlara köklü çözümler bulunamamasına yol açtı.

AYRICALIKLILAR VE SIRADAN YURTTAŞLAR

Zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan bu ekonomik anlayış, iktidarın zamanla kendi zenginlerini yaratmasıyla iyice içinden çıkılamaz bir hale büründü. Artık bir yanda nasıl zenginleştiği bilinmeyen, milyonlarca liralık vergi borçları anında silinen ve iktidara yakınlığından başka özelliği olmayan ayrıcalıklılar, diğer yanda ise sadece devlet yardımıyla geçinmeye çalışan yığınlar vardı. 

Anlaşılan o ki AKP’nin kalkınma derken kast ettiği bu ayrıcalıklı azınlıktan başkası değildi. Çünkü 22 yıllık iktidar sürecinin sonunda kalkınmadan payını alabilen şanslı azınlık sadece onlardı. Milyonlarca aile ise kalkınma bir kenara, açlık sınırının bile altında bir gelirle yaşamaya mahkûm edilmişti.

GERİYE GİDİŞ

Kalkınma vaadinin ülkeyi getirdiği nokta bu iken adaletin durumunun da pek farklı olduğu söylenemez. Hatta bu alanda da diğer birçok konuda olduğu gibi bir geriye gidiş yaşandığı görülebilir. Cezaevlerinin neredeyse ağzına kadar dolduğu, suç işleyenlerin dışarıda elini kolunu sallayarak gezebildiği, tetikçilerin gazetecileri alenen tehdit ettiği bir ülkede adaletten bahsetmek en hafif tabiriyle gülünçtür. 

Ekonomik sıkıntıların fazla olduğu, gelir dengesizliğinin alabildiğine derinleştiği, insanların geleceklerine dair herhangi bir umut kırıntısına sahip olmadığı ülkelerde adaletin de ortadan kalkacağı kuşkusuzdur. 22 yıllık Erdoğan iktidarının bugün Türkiye’ye yaşattığı işte budur. 

Görüldüğü üzere, Erdoğan iktidarı döneminde ne ekonomide dengeli bir kalkınma ne de adalet sağlanabilmiştir. Kurulurken adını aldığı görevleri bile yerine getiremeyen, hatta eskisinden de kötü bir hale sokan bir iktidardan önümüzdeki dönemde çare ummak ise saflık değilse kötü niyettir ya da çıkarlarından olma korkusudur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları