Olaylar Ve Görüşler

Miras ve zorunluluk - Ali Kerem KORKMAZ

07 Aralık 2022 Çarşamba

Sovyetler Birliği’nin tarih sahnesinden silinmesiyle beraber dünya siyasetinde en tepede ve tek başına kalan ABD, bulduğu geniş harekât alanını sistemin tamamını kendi lehine dizayn etmeye çalışarak kullandı. Bu çaba doğrudan ABD ordusunun veya vekil güçlerinin başrolde olduğu işgallerde, eski Sovyet etki alanında görülen “renkli devrimler”de ve pek çok farklı işgal ve yayılma aygıtında görülebilir. Jean Baudrillard bu durumu ve ötesini “ABD hudut tanımayan yayılmacılığı ile kendi imhasının şartlarını hazırlamaktadır” diyerek açıklamıştı.¹

DÖNÜŞÜM

Bugün bahsedilen söz konusu açıklamanın üzerinden 21 yıl gibi bir süre geçmiş, ABD’nin sınır tanımaz yayılmacılığının saldırganlığı gözle görülür bir biçimde artmıştır. Ortada sistemi kendi çıkarına göre tasarlamaya çalışan, bu çıkara göre uluslararası kuruluşlardan ayrılıp yeniden dahil olan, çeşitli anlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirmeyen bir haydut devlet bulunmaktadır.

Fakat artık her bir anına tanık olduğumuz Rusya-Ukrayna çatışması ile beraber kendi yaşam alanına emperyalizmi sokmak istemeyen Rusya’nın eylemleri ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin uyguladığı politikalar ortaya koymaktadır ki gerçekten kurallara dayalı uluslararası düzenin inşasını arzulayan ve artık gerçek anlamda tek kutuplu dünya sistemine başkaldıran bu ülkeler, yeni bir dünya düzeninin ayak seslerini insanlığa duyurmuştur.

NE OLURSA OLSUN

Dönüşüm yalnızca küresel siyaset ile ilgili değildir. Kapitalizmin son aşaması neoliberalizmin krize girmesi ile kapitalizme içkin yeni bir kriz mevcuttur ve dünya ekonomi politik alanında da yeni bir doğuma gebedir. Belki de her ülke yeniden İkinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi kendini bir taraf belirleme süreci içinde bulacaktır. 1991’den sonra oluşan tek kutuplu sistem yerini çok kutuplu yeni sisteme bırakmanın eşiğindedir. Dünyanın birçok yerinden pek çok ülke (Brezilya, Hindistan gibi) bölgelerinde güçlenip birer etki odağı haline gelmektedirler. Bu noktada Amerikan emperyalizminin kuyrukçusu olmak ile tarihsel ve doğal konumu ile mirasını kullanarak ayrı ve bağımsız bir güç odağı olmak Türkiye’nin elindedir. Tarihin ilk başarılı antiemperyalist mücadelesini vermiş Türkiye Cumhuriyeti, sözde müttefiki fakat özde bölgedeki her mücadele sahasında kendisinin karşısında konumlanan emperyal zihniyetin yönettiği uluslararası ittifaklardan kurtulmalı ve özgürce hareket edebileceği bir pozisyona erişmelidir. Sahip olduğu miras Türkiye’ye bu özgürlüğü ve özgünlüğü sağlamaktadır. 

Bugün antiemperyalist ruh ölmemiştir. Antiemperyalist öğeler her türlü olanaksızlık ve zorluğa rağmen çeşitli sahalarda mücadelelerine devam etmektedirler. Antiemperyalizm her noktada mümkündür. Uluslararası tekelci kapitalizme ve uluslararası mali-sermaye oligarşisine karşı mücadele etmemiz antiemperyalizmdir. 

Bizler, ülkemizde bulunan yabancı üslerin karşısında olurken ülkemizin farklı ülkelerde kurduğu yabancı üslere de karşı çıkmalı, merkeze karşı çevreden bir güç olarak yükselerek, tam bağımsızlık yolunda “Yurtta sulh, cihanda sulh”u yeniden bir politika haline getirmeliyiz. İşte bu miras Türkiye’nin tam da bu bahsedilen safta yer almasını zorunlu kılmaktadır!

ALİ KEREM KORKMAZ

ARAŞTIRMACI


1 Jean Baudrilliard, “Çılgınlığı Globalizm Üretiyor”, Der Spiegel, Erişim Tarihi: 26.11.2022, http://arsiv.ntv.com.tr/news/130583.asp 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları