Olaylar Ve Görüşler

Madımak ve zamanaşımı - Av. Doğan ERKAN

22 Eylül 2023 Cuma

Hukuk ve hukuksal muhakeme bir yorum yöntemleri tartışmaları alanıdır. Ancak yorum araçlarından hangisini seçerek hangi argümana öncelik verdiğiniz sizin politik dizgenizle ilgilidir. Keza hukuksal akıl yürütme içinde ideolojik nedenler gayet ustaca kamufle edilebilir. Böylece hukuksal yorum, bir ideolojik desizyonun meşrulaştırıcılığına indirgenir.

Madımak katliamı kaçak sanıklar davasında verilen zamanaşımı ile davayı düşürme kararı tam olarak bu bağlama karşılık geliyor.

Heyet, suç zamanı yürürlükte olan ceza kanununda “insanlığa karşı suç” düzenlemesinin olmadığı, keza “kaçak”lık halinin de aynı kanunda zamanaşımını kesen hallerden sayılmadığı şeklindeki çok formel ve lafzi yorumları “tercih ederek” bu kararı verdi.

EGEMENLİK KUDRETİ

Bir defa ortada, hukuksal ana özne olarak “devletin” açık bir egemenlik kudreti kullanmama hali var. Devlet yurtdışındaki kaçak olduğunu ifade ettiği ve kırmızı bültenle arama kararı olan insanlığa karşı suç faillerini 30 yıl boyunca kendi ülkesine getirtemiyor! Biz başka örneklerden, istenirse bunların yakalanıp getirilebileceğini biliyoruz. Zira kırmızı bülten çıkarılan kişinin “görüldüğü yerde yakalanması” kuralı vardır. Siyasal iktidarın bunu bilerek yapmadığı kanaatindeyiz.

Diğer yandan keza kanununun 77. maddesinde düzenlenen “siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur” tanımı bir ilke tanımıdır. Bunun usuli tamamlayıcı ilkesi olan “zamanaşımına tabi olmama” kuralıyla bütünleşmesi, insanlığa karşı suç işlemiş bu kimselerin hiçbir koşulda ceza adalet sisteminden kaçamamaları için getirilmiş ilksel, evrensel, tümel ve tüm zamanlara ilişkin bir temel ilke olduğunu gösterir.

Özünde anayasanın 5. maddesi bulunan “Devletin cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak” görevi de tüm zamanlara ilişkin bir temel toplumsal sözleşme kuralıdır. 

Keza, Türkiye’nin 1945’te 4801 sayılı “Onay Kanunu” ile kabul ettiği Birleşmiş Milletler Antlaşması vardır. Bu antlaşma yasa üstü bir uluslararası sözleşmedir ve tüm devletlere insanlığı bu tür büyük suçlardan koruma görevi yükler.

Dolayısıyla Madımak katliamı döneminde yürürlükte olan anayasa ve BM Antlaşması üst normlarını insanlığa karşı suç fiillerinde uygulanacak usuli ilke ve kurallarla birlikte ve onların üstünde değerlendirmek gerekir.

Anayasa Mahkemesi de bu yaklaşımla, kanunların geriye yürümezliği kuralına dair “istisna” tanımlamış ve şöyle demiştir: “Yasaların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca, yasalar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği... gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar.” Bu halde Madımak katliamında gerçekleşen fiiller ve bunlara uygulanacak ceza adaletinin kamu düzeni ve kamu yararı bağlamı gözetildiğinde, ceza kanununun 77. maddesindeki “Zamanaşımı işlemez” ilkesinin tüm zamanları kapsaması zorunlu olmaktadır. 

Bir diğer yorum sorunu/tercihi, kaçak olduğu mahkemece de tespit edilen sanıkların, ceza yargılamasından kaçma hallerinin kendi lehlerine bir sonuç doğurup doğurmayacağı noktasında toplanmaktadır. 

İLKELER ÖNCE GELİR

Önce duruşma savcısı mütalaasında, daha sonra mahkeme heyeti kararında, suç tarihinde yürürlükte bulunan ceza kanununda kaçaklık halinin zamanaşımı süresini durduran hallerden olmadığını ifade ettiler.

Bu halde 765 sayılı eski TCK’ye bakmak durumundayız:

Madde 104- “Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkûmiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.”

Hukukun teknik dilinin anlaşılırlık sorununu gidererek meseleyi basit bir anlatım diline indirgeyelim:

Kaçaklığı tespit edilerek hakkında kırmızı bülten çıkarılan faillere dair alınan bu kararın içinde “yakalama” kararı evleviyetle vardır. Buna hukuksa yorumda “argumentum a fortiori” diyoruz. Çünkü kırmızı bülten demek “görüldüğünde yakalanma” demektir. Bu durumda çok basit ve zorunlu hukuksal yorumla, kaçaklık halinin eski TCK 104. maddede sayılan zamanaşımını kesen halin olduğu görülmektedir. 

Tüm bunlara gözünü kapamayı, “Kaçaklık kelime olarak yok, ben de buna sığınarak failleri kurtarayım” seçeneğini tercih etmek, işte bu mahkeme heyetinin gizli politik/ideolojik dizgesini görmemizi sağlıyor.

Her durumda büyük hukuk filozofu Dworkin’in söylediği gibi “Hukukta ilkeler, kurallardan önce gelir”. İnsanlığa karşı suç işlemiş, dolayısıyla toplumsal sözleşmelerin “insanlık düşmanı” olarak ifade ettiği faillerin üstelik yargılamadan kaçmalarına rağmen, bu suçlarının cezasız kalması, hukukun amacı veya yöntemi olamaz.

Her durumda, Madımak katliamında verilen zamanaşımı kararı “yok hükmündedir”. 

AV. DOĞAN ERKAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları