Olaylar Ve Görüşler

Kadın cinayetleri, pedofili ve İstanbul Sözleşmesi - Erendiz ATASÜ

28 Temmuz 2020 Salı

Tecavüzcü, kürtaj yaptıran kadından daha masumdur / Feministler anneliği kabul etmiyor / Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak /Annen de olsa dizkapağının üstü tahrik eder”

Yukarıdaki vecizeler, günümüzdeki iktidarın büyük ortağına mensup ya da büyük ortağı destekleyen kimi kişilerin sözleri. Örnekler bir değil, iki değil, büyük sayılara ulaşmakta! İnsan dediğimiz varlık etki altında kalır; hele bu etki onun önyargılı karmaşalarını okşuyorsa, hele de güçlü bir makamdan kaynaklanıyorsa. Biz kadınlar Kadın cinayetleri siyasidir” derken tam da bunu kastediyoruz işte! Ülkede yaratılmış kadın karşıtı siyasi atmosfere işaret ediyoruz. Bu sözlerin sahibi beyefendiler elbette kadınların katledilmelerini, çocukların tecavüze uğramalarını istemiyor, desteklemiyorlar. Ama ülke yönetimine soyunan kişilerin sözlerinin ucunun nerelere varabileceğini hesap etmeleri gereklidir, öyle değil mi?

NEREDE YAZIYOR?

Irzına geçtiği çocukla bir de evlenmeye kalkan tecavüzcünün, suçunun affı için siyasal otoritenin hazırlıklar yaptığı günlerde, bir grup beyefendi, “Çocuk evliliklerine karşı çıkmanın Allah’a karşı çıkmak olduğu” mealinde bir açıklamada bulundular. Din bilginlerine sormak isterim; kutsal kitabın neresinde yazıyor çocuklarla evlenin, diye! Bu beyefendiler, İslam dininin kurucusunun dönemin koşullarına ve âdetlerine uygun olarak yaptığı evliliğe mi sırtlarını dayamak istemektedirler, meramları bu mudur? Eğer öyleyse, Müslüman bir erkeğin kendini Hz. Muhammet’le kıyaslamaya kalkışmasının, dinen ne anlama geldiğini ifadelendirmeyi din bilginlerine, insan sağlığı açısından ne gösterdiğini saptamayı tıp uzmanlarına bırakarak yalnızca şunu sormak istiyorum: Pedofili TC yasalarına göre suç mudur, değil midir? Suça teşvik - hangi suç olursa olsun- başlı başına bir suç oluşturmaz mı? Öyle ise bu beyefendiler hakkında takibata geçecek tek bir cumhuriyet savcısı ülkemiz hudutları dahilinde kalmamış mıdır?

Türkiye öyle bir hale geldi ki, ne yapılsa ucu kadınlara zarar vermeye varıyor. Son günlerde yeni ve çarpıcı bir örneğini gördük bu durumun. Zaten minarelerinden her gün beş vakit ezan okunan ve belli bir bölümünde zaten namaz kılınabilen ve zaten tapuda cami olarak kayıtlı Ayasofya namlı bir dünya mimari şaheserinin camileştirilmesi”nin, perde arkasında bakınız ne oldu? Ayasofya’da namaz kılmak isteyenlerin -hele şu korona günlerinde- izdiham yaratacağı nedeniyle valilik, metroların bu istasyonda durmalarını yasakladı. Metroyu dolduran ve Ayasofya’nın içine kabul edilmeseler bile hiç olmazsa yakınında, açık havada namaz kılmak için uzak semtlerden, belki uzak illerden kalkıp gelmiş erkekler grubu, uğradığı hayal kırıklığını, gruba değil de valiliğe itaat eden kadın makinisti linç etmeye kalkışarak ifade edebildi ancak! Makinist zor kurtarıldı! Vali Beyefendi’nin hanımefendisiyle birlikte makinist yurttaşa geçmiş olsun telefonu etmesi, bu kadının uğradığı şokun, yaşadığı dehşetin, o anda hissettiği devasız yalnızlığın ve haksızlığa uğrama ıstırabının kahredici etkilerinin yanında ne kadar da küçük, ne kadar da yetersiz kalmakta! Makinist, insan altı bir varlık gibi kabul edilen bir kadın değil de, çam yarması bir erkek olsaydı, bu olay yaşanabilir miydi?

ERİL ŞİDDET SALGINI

Türkiye yönetiminde çorbada tuz misali katkıları olan beyefendiler çoğunluğu ve birkaç hanımefendi, sizlere sesleniyorum: Sevap kazanmaya giderken can almaya yönelebilen bir eril şiddet güruhu, bu ülkede anında oluşabiliyorsa, bu vahim durum yalnızca sade vatandaşı tehdit etmekle kalmaz; sizleri de düşündürmelidir, öyle değil mi? Ülkede sadece Covid-19 salgını yok; eril şiddet salgını var! Eril şiddet salgını! Devlet salgına karşı vatandaşını korumakla yükümlüdür, öyle değil mi? Hal böyle iken, kadına karşı şiddeti frenleme görevini devletlere veren “İstanbul Sözleşmesi”ni nasıl, gerçekten de nasıl, iptal etmeyi düşünebiliyorsunuz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları