Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hayat Bizi Sosyal Devlete Çağırıyor - Gamze AKKUŞ İLGEZDİ
Covid-19
var olan çelişkileri daha da derinleştirdi. Sosyal devletin ne denli önemli,
insanlar için vaz geçilmez bir hak olduğu belirgin olarak ortaya çıkardı.
Ortaya çıkan bir başka şey de neoliberalizmle birlikte hayatımızı belirleyen
“her insan kendi bacağından asılır” anlayışının aslında ne kadar geçersiz
olduğuydu.
Covid-19 salgını ile birlikte milyonlarca insanın
yalnız sağlığının değil ekonomik hayatının da tehdit altında olduğu bir döneme
girdik.
Salgın, piyasanın insafına terkedilmiş sağlık
sistemi başta olmak üzere, gelir dağılımındaki devasa boyutlara ulaşan adaletsizliği,
sosyal güvenlik sistemlerinin yetersizliğini, işsizliği ve işsizliğin yol
açtığı sosyal yıkımı, kısaca mevcut ekonomik sistemi daha fazla sorgulatır hale
getirdi. Milyonlar, neoliberal politikaların yıkıcı etkisini bu dönemde çok
daha yakıcı bir biçimde hissetti.
Dünya çapında siyasetçilerden, sosyal bilimcilerden,
ekonomistlerden “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını duyuyoruz.
Gerçekten doğru mu?
Son 40 yılda dünyaya egemen olan neoliberal
politikaların, liberal demokrasinin sonu mu geliyor?
İnsana ait her şeyi piyasanın insafına terk eden ve
her geçen gün daha fazla eşitsizlik üreten ekonomi politikaların egemenliği
ortadan kalkıyor mu?
Dünyanın salgın sonrasında siyasi ve
ekonomik olarak yeni bir hal alacağı konusunda geniş bir mutabakat söz konusu.
Önümüzde iki
seçenek var; Ya eşitlikten, özgürlükten, dayanışmadan yana bir hayat kuracağız ya
da Covid-19 sırasında kaçınılmaz olarak devreye sokulan sıkı denetim
politikalarını sürekli hale getirerek daha yoksul ve daha baskıcı bir dünya
yaratacaklar.
EŞİTSİZLİKLER
BÜYÜYOR
Covid-19, dünyanın ekonomik krizlerle test edildiği,
eşitsizliklerin büyüdüğü, Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasındaki sosyal
adalet makasının giderek açıldığı bir dönemde kapımızı çaldı.
1980’lerin başından itibaren, devleti küçültmek,
kamu iktisadi teşekkürlerini özelleştirmek, sermaye hareketlerini serbest
bırakmak ve kuralsız bir piyasa hakimiyetini sağlamak üzerine kurulan neoliberal
politikalar, daha fazla işsiz, daha fazla yoksul, daha fazla eşitsizlik üretmişti.
Uygulamaya konulan esnek istihdam modelleri ile
sendikalar zayıflatılmış, örgütlü hak arama mücadeleleri neredeyse tarihe
karışmış, çalışan sınıflar savunmasız bırakılmıştı.
Parayla alınamaz bir temel hak olan sağlık,
özelleştirmelerle parası olanın daha fazla yararlanabildiği bir sisteme
dönüştürülmüştü.
Devletin güvencesi altında olması gereken parasız ve
bilimsel eğitim özelleştirmelerle eşitsizlikleri ve “paran kadar hizmet” dönemi
sosyal adaletsizlikleri büyütmüştü.
“BU
BÖYLE GİTMEZ” ENDİŞESİ
Yalnız emekçiler, işsizler ve yoksullar değil
dünyanın en zenginleri bile sorgular olmuştu sistemi. Bu yılın
başında Davos’ta 50’ncisi gerçekleştirilen Dünya
Ekonomik Forumu’na “Bu
böyle gitmez” endişesi hakimdi.
Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucu
başkanı Klaus Schwab, kapitalizmin
ve liberal demokrasinin geleceğinin tehdit altında olduğunu belirterek bu
tehdidin ancak “paydaşlar kapitalizmi” ile
aşılabileceğini savunuyordu. Schwab’a göre, dünyadaki şirketler ya ‘paydaşlar
kapitalizmini’ benimseyerek yalnızca hissedarlarının elde edeceği karı
artırmayı düşünmeyecek; şirket çalışanlarının, müşterilerinin, tedarikçilerinin
memnuniyetini ve içinde yaşadığı toplumun hassasiyetlerini de düşünecek ya da
yalnızca kara odaklı eski anlayışta ısrar ederek paydaşların baskısıyla
mecburen değişmeye zorlanacaklardı.
ÇELİŞKİLER
DERİNLEŞTİ
Covid-19 var olan çelişkileri daha da derinleştirdi
ve bir sosyal devletin ne denli önemli, insanlar için vaz geçilmez bir hak
olduğu belirgin olarak ortaya çıktı. Ortaya çıkan bir başka şey de neoliberalizmle
birlikte hayatımızı belirleyen “her insan kendi bacağından asılır” anlayışının aslında
ne kadar geçersiz olduğuydu.
Milyonların işsizlik, yoksulluk ve açlıkla imtihan
edildiği bu dönemde özellikle Türkiye’de yerel yönetimlerin; sivil toplum
kuruluşlarının, meslek örgütlerinin kimi zaman bireylerin organize ettiği
yardım kampanyalarının başarısı daha dayanışmacı, ötekini koruyup kollayıcı bir
yaşam tarzının insan doğasına daha uygun olduğunu gösterdi.
İLO
UYARIYOR
Uluslararası
Çalışma Örgütü İLO, COVID-19’un yarattığı ekonomik krizin,
yaklaşık 25 milyon yeni işsiz daha yaratacağını öngördü. Ve bu çapta bir küresel işsizliğin, başta çalışanlar
olmak üzere, korumasız ve düşük ücretli işlerde çalışanları, yaşlıları, sosyal
güvencesi olmayanları ve kadınları derinden etkileyeceğine dikkat çekti.
Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Para Fonu IMF Başkanı Kristalina Greogieva, salgının
toplumlun en savunmasız kesimlerini daha çok etkilediğini belirten bir yazı
kaleme alarak “100 milyona yakın kişi aşırı yoksulluğa düşebilir” uyarısı yaptı. Greogieva, bu salgının gelir
eşitsizliğinde önemli bir artışa neden olacağını da açıkladı.
TÜRKİYE’DE 8 MİLYON İŞSİZ
Türkiye’de kurmaca istatistiklerle
desteklenen pembe bir tablo çizilmesi gerçeği değiştirmiyor ne yazık ki.
Gelecek bize huzur da refah da vadetmiyor. İşsizlik ve beraberinde gelen
yoksulluk ekonomik bir problem olmaktan çıkıp sosyal bir problem haline
geliyor.
Avrupa İstatistik Kurumu’nun (EUROSTAT) 2019
verilerine göre Türkiye zaten gelir düzeyi adaletsizliğinde Avrupa’da ikinci
sırada yer alıyor.
DİSK
Araştırma Merkezi DI·SK-AR’ın “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu”,
şubat ayında geniş tanımlı işsizlik sayısının 8 milyon 427 bin olarak
ölçüldüğünü bildiriyor. Raporda ümidini kaybeden işsiz sayısının bir önceki yıla göre
486 bin artarak 1 milyon 107 bine yükseldiğine dikkat çekiliyor.
Öncelikle
güvencesiz, kayıt dışı ve düşük gelirlilerin çalıştığı sektörleri vuran
Covid-19’un yarattığı krizle birlikte işsizliğin ve zaten adaletsiz olan gelir
dağılımının daha da derinleştiğini görmek için resmi istatistiklere başvurmaya
da gerek yok, sokağın çığlığına kulak vermek yeterli.
İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR HAYAT
Kapitalizmin mevcut haliyle sürdürülebilir olmadığı
aşikar. Şimdi geleceği eşitlikten, özgürlükten, sosyal adaletten, dayanışmadan
yana şekillendirmek isteyenlerin, insan emeğinin ve alın terinin sömürülmediği,
insanın barınma, sağlık, eğitim, çalışma hakkı başta olmak üzere temel
ihtiyaçlarının güvence altına alındığı güçlü bir sosyal
devletin inşası için el ele vermesi gerekiyor.
Yaşam bizi, yoksulluğu ve
toplumsal dışlanmayı engelleyen, herkesin insan onuruna yaraşır biçimde yaşadığı
sosyal bir devlete çağırıyor.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
CHP Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Hâkimin itirafı
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Yangın itirafı!
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?