Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Halkın İktidarı İçin - Yıldırım KAYA
Yüksek bütçeli bilimkurgu film senaryolarında yer bulabilecek bir olay gerçekleşti. 2020 yılına
girer girmez, insanların hayatını yok eden ölümcül bir virüs hızla dünyayı sardı. Aynı hızla da
öldürmeye başladı.
Çin’in Wuhan kentinden tüm dünyaya yayılan, Covid-19 (Koronavirüs) olarak adlandırılan
virüse karşı insanlığı koruyacak ne bir aşı, ne de bir ilaç vardı. Evreni keşfe çıkan insan, ölümcül
bir virüs karşısında korumasız ve çaresiz kaldı. Dünyanın tek hakimi olduğu bencilliğiyle,
doğaya hükmettiğini düşünen insan, kendi neslinin bir virüsle yok olabileceği gerçeğiyle
yüzleşti.
Virüsten korunmanın ve yayılma hızını kesmenin tek bir yolu vardı; o da herkesin kendini izole
etmesiydi. Okullar, işyerleri, ibadethaneler, eğlence yerleri kapatıldı. Fiziksel mesafe kuralları
koyuldu, dışarı çıkma yasağı getirildi; uçuşlar durduruldu, şehirlerarası ulaşım yasaklandı. Ve
herkes en korunaklı yere, evlerine kapandı.
Ocak-Mayıs 2020 tarihleri arasında koronavirüs vaka sayısı dünya genelinde 6 milyonu aştı.
Vakaların yaklaşık 373 bini ölümle sonuçlandı. Gelişmiş dediğimiz ülkelerde bile ölümlerin
önüne geçilemedi. Sağlık sistemlerinin neoliberal politikalarla çökertildiği, halk sağlığının
piyasalaştırıldığı gözler önüne serildi. Ticarileştirilen sağlık sistemlerinin beklenmedik
salgınlara karşı aciz kaldığı görüldü.
Koronavirüs aşısı bulunana kadar belirlenen kurallar çerçevesinde yaşayacağız. Klasik olmakla
birlikte bugün için söylenebilecek en doğru söz, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır.
Çünkü Koronavirüs aşısı bulunsa bile hayata eskisi gibi bakamayacağız.
İnsana, doğaya, hayvana farklı bir gözle bakacağız. Eğitimden sağlığa, beslenmeden
barınmaya, politikadan ekonomiye, üretimden tüketime; hayattaki sıralamalarımızı az ya da
çok, ama illaki değiştireceğiz.
SOSYAL DEVLETİN OLMADIĞI ÜLKELERDE HÜSRAN
Pandemi sürecinde üretmenin, paylaşmanın, dayanışmanın erdemini ve zorunluluğunu
öğrendik. Devlet bütçelerinin aslan payıyla üretilen silahların hiçbir işe yaramadığını gördük.
Dünyayı yok edebilecek silah gücüne sahip ülkelerin kedilerini koronavirüsün ölüm
çemberinden koruyamadıklarına tanıklık ettik.
Koronavirüs ölüm dağıtırken eşit davransa da, sonuçları adaletli olmadı. Yine en büyük bedeli
emekçiler ödedi. İşsiz kalan da, gelir kaybına uğrayan da, açlığa mahkum olan da emekçiler
oldu.
Sosyal devletin geliştiği ülkeler vatandaşlarına ekonomik paketlerle destek sunup, ihtiyaçlarını
karşılarken; sosyal devletin olmadığı, gelir dağılımının bozuk olduğu, sömürü düzeninin en
acımasız şekliyle devam ettiği toplumlarda sonuç can yakıcı boyutlara ulaştı.
AİLE DESTEK SİGORTASI HAYATA GEÇİRİLMELİ
Koronavirüsün ekonomik boyutları, dünyanın büyük bir bölümünde olduğu gibi Türkiye’de de
yıkıcı oldu. İşsiz sayısı 8 milyondan, 16 milyona yaklaştı. İşyerinin kapısına kilit vuranların sayısı
256 bini aştı. Ekonomimizin can damarı İstanbul’da, her 4 çalışandan biri işsiz kaldı; çalışanların
yüzde 66’sı gelir kaybına uğradı.
Temel görevlerinden biri yoksulluğu ortadan kaldırmak ve sosyal güvenlik sistemini kurmak
olan sosyal devlet işlevsiz hale getirildiği için ihtiyaç sahiplerine gerekli destek sağlanamadı.
AKP’nin pansuman tedbirleri bu süreçte yeterli olamadı. İşverenin başvuru ve beyanı ile İş Kur
üzerinden ödenen kısa çalışma ödeneği de kapsamının darlığı ve ücretin düşüklüğü nedeniyle
amacına ulaşamadı. İşverene nefes aldıran kısa çalışma ödeneği emekçiyi mağdur etti. Sosyal
devletten destek göremeyen milyonlar, belediyelerden destek talebinde bulundu.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2012 yılından bu yana her fırsatta gündeme
getirdiği, “Aile Destek Sigortası” ve “Gıda Bankası” aracılığı ile “Halk Kart” uygulaması
hayata geçirilmiş olsaydı; milyonlarca aile açlıkla karşı karşıya kalmayacak, “yardım
kolileriyle” incitilmeyecekti.
İhtiyaç sahibi ailelere yapılacak yardımlar; insan onurunu kırmadan, kapı kapı dolaştırmadan
her ay evin kadını adına açılan hesaplara yatırılarak ya da “Halk Kart” uygulaması ile
karşılanacaktı.
Bunu gerçekleştirmek için, 2 Haziran’da açılacak olan TBMM’nin ilk görevi, “Aile Destek
Sigortası’nı uygulamaya sokmak olmalıdır.
DÜZENİ DEĞİŞTİRECEK POLİTİKALAR HAYATA GEÇİRİLECEK
Pir Sultan Abdalın da dediği gibi “Bozuk düzende sağlam çark olmaz.” AKP var olan düzeni bir
adım ileri taşımayı değil, yıkma yolunu seçti. CHP olarak bozuk düzeni değiştirme görevi
bizdedir.
Pandemi sürecinde insanlık çok acı çekti; sevdiklerimizi kaybettik, işyerlerimizi kapattık, işimizi,
gelirimizi kaybettik. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bir çıkış yolu her zaman vardır. Bu
çıkış yolunu CHP olarak biz bulacağız. En başta sosyal devlete işlerlik kazandıracağız. Sosyal
devleti herkesi şemsiyesi altına alacak şekilde etkin hale getireceğiz.
Tarım politikamızı sil baştan değiştireceğiz. Dört mevsim her türlü ürünün; meyvenin, sebzenin
yetiştiği ülkemizde çiftçiye destek vereceğiz. Üretebildiklerimizi ithal değil, ihraç edecek
politikaları hayata geçireceğiz. Halka sağlıklı ve ucuz ürün sunan üretici ve tüketici
kooperatiflerinin kurulmasına öncülük ederek, tüm ülkeye yayılmasını sağlayacağız.
Kooperatifler eliyle hem üreticiler, hem de tüketiciler yeni bir yaşamın olanaklarına kavuşacak.
Sosyal devlette sağlık en temel haktır. Sağlık sistemini herkesin parasız yararlanabileceği
şekilde yeniden düzenleyeceğiz. Pandemi sürecinde sağlıkçılarımızın ölümle yüz yüze
insanüstü çalışmalarına tanıklık ettik. Sağlık emekçilerinin çalışma şartlarını, ücretlerini, sosyal
haklarını, örgütlenme haklarını iyileştirecek ve güvence altına alacak politikaları hayata
geçireceğiz. Toplum sağlığını korumak için sağlık sistemini olağanüstü durumlara hazır hale
getirecek çalışmalara ivedilikle başlayacağız.
Eğitim politikamızı laik, demokratik ve bilimsel temellere oturtacağız. Eğitim hizmeti herkes
için parasız ve adaletli olacak. Herkesin eğitime kolaylıkla erişmesi için gerekli koşulları
oluşturacağız. Bütçeden eğitime daha fazla pay ayıracağız. Eğitim emekçilerine hak ettikleri
ücret, sosyal haklar, iş güvencesi ve örgütlenme hakkını sağlayacağız.
Saray Hükümeti pandemi sürecinde uzaktan eğitimi herkese ulaştırma konusunda sınıfta
kalmıştır. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk EBA üzerinden uzaktan eğitime aktif katılan öğrenci
sayısının 6 milyon 90 bin 383 kişi olduğunu açıkladı. Bu verilere göre, öğrencilerin sadece üçte
biri, yani yaklaşık yüzde 33’ü uzaktan eğitime erişebilmiş; yüzde 66’sı ise EBA üzerinden
uzaktan eğitime erişememiştir.
Bu sonuçlar, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamadığımızı ve teknolojiden yeterli düzeyde
faydalanamadığımızı ortaya koymaktadır.
Pandemi süreci bilimsel eğitimin önemini bir kez daha göstermiştir. Çünkü koronavirüse çareyi
bilim insanları bulacaktır. Herkes bilim insanlarından insanlığı kurtaracak o güzel haberi
beklemektedir. CHP olarak eğitimin plan ve programını bu çerçeve doğrultusunda yeniden
düzenleyeceğiz.
HALKÇI BELEDİYELER TARİH YAZDI
Halkçı belediyelerimiz pandemi sürecinde hizmette kendilerini de aşan bir başarıya imza
attılar. Devlet kurumlarının ve saray hükümetinin yapamadığını hakkıyla yerine getirdiler.
AKP’nin tüm engellemelerine rağmen yardım talebinde bulunan herkese, hiçbir ayrım
yapmadan, her türlü desteği ve hizmeti sundular. Bir yandan da sokakları, işyerlerini, ulaşım
araçlarını, park ve bahçelerimizi dezenfekte ettiler.
CHP’li belediyeler sosyal devletin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlattı. İhtiyaç
sahiplerine desteklerini sunarken gösterişten uzak, insan onuruna yakışır örnek davranış
sergilediler. AKP’nin halkı inciterek yardım dağıtan gerçek yüzünü ortaya çıkardılar.
AKP HALKA HİZMETİ ENGELLEYEREK İKTİDARDA KALAMAZ
CHP’li halkçı belediyeler; hem koronavirüsle mücadele etti, hem halka hizmet sundu, hem de
AKP’nin yasa dışı engellemelerini aşmak için olağanüstü çaba harcadılar.
Saray iktidarı, CHP’li belediyelerin halka destek olmasına, halkla bütünleşmesine engel olmak
için bağış toplamalarını yasakladı, topladıkları bağışlara el koydu. Daha sonra ücretsiz ekmek
dağıtmalarını yasakladı. Çoğunlukta oldukları belediye meclislerinde borçlanmalarına izin
vermediler; son olarak da İstanbul Büyükşehir Belediyesinde halkın beyanı karşılığında yapılan
yardımları engellediler.
Engellemelerin nedenini biliyoruz. Kendi yapmadıkları destekleri CHP’li belediyelerin
yapmasını kabullenemiyorlar. Halkın CHP ile bütünleşmesini, kucaklaşmasını istemiyorlar. Oy
karşılığı yardım paketi dağıttıkları insanların desteğini kaybetme riskini ortadan kaldırmak için
çırpınıyorlar. Ancak artık halk gözünü açtı, kirli politikaları ellerinde patladı.
AKP İKTİDARI BİTİYOR
AKP iktidar ömrünü tamamlamıştır. Türkiye’yi uçurumun kenarına getiren politikaları sonucu,
oy oranları son kamuoyu araştırmasına göre yüzde 35’lere kadar düşmüştür.
AKP'nin Meclis çoğunluğu yoktur. Kendi ifadeleriyle “topal ördek” konumundadırlar. İktidar
gücünü MHP’nin desteğiyle sürdürebilmektedirler. MHP desteği olmazsa Meclis’ten tek bir
kanun maddesi bile geçiremezler. Kişisel çıkarları doğrultusunda “kazan kazan” politikası
uyguluyorlar. Onlar kazandıkça halk kaybediyor.
Başta CHP olmak üzere, tüm muhalefetin iktidar yolunu kapatmak ve parlamenter sistemi rafa
kaldırmak için getirdikleri yüzde 50+1 “tek adam sistemi” ayaklarına dolanmış, ellerinde
patlamıştır. Çünkü AKP ve MHP oylarının toplamı yüzde 40’ın altına düşmüştür.
Yapılacak bir seçimde Recep Tayyip Erdoğan’ın ya da Cumhur İttifakının desteklediği bir adayın
Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali artık kalmamıştır. Çok açık görülmektedir ki yapılacak ilk
seçimde Millet İttifakının adayı Cumhurbaşkanı seçilecektir.
Son süreçte, AKP ve MHP Cumhur İttifakının iktidarda kalmasını garantileyecek yeni arayışlar
içine girmiştir. Bu arayışlara, parlamenter sistemin yeniden getirilmesi de dahildir. AKP’nin
yapacağı düzenlemelerle, iktidarını garantileyecek hamleler yapacağı görülmektedir. 20
Temmuz sivil darbesine ve bütün yetkileri tek elde toplamalarına rağmen ülkeyi
yönetemediler. Tüm başarısızlıklara rağmen, iktidarı bırakmamak için her türlü girişimi
yapmaya hazır olduklarını da görüyoruz.
YENİ ÖRGÜTLENME MODELİYLE HALKIN İKTİDARI YAKIN
Bu konjonktürde iktidara en yakın parti CHP’dir. Millet İttifakının motor gücünü oluşturan
CHP’nin süreci rehavete kapılmadan iyi yönetmesi gerekir. Bunu gerçekleştirmenin yolu da
yeni bir çalışma tarzını, örgütlenme modelini ve mücadele anlayışını hayata geçirmekten
geçiyor.
31 Mart Yerel Seçimlerinde yürüttüğümüz siyaset tarzını daha da yukarılara taşımalıyız.
Toplumun her kesimine ulaşmalı; ittifak partileriyle bu hedef doğrultusunda ilişkilerimizi daha
da geliştirmeliyiz.
Artık klasik dikey ve hiyerarşik örgütlenmeler bugünün ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bugün
ihtiyacımız olan, yatay örgütlenmeyle bir araya gelen, sarmaşık gibi birbirini saran örgütlenme
modelidir. Sendikaların, odaların, derneklerin, kooperatiflerin, meslek kuruluşlarının…vb sivil
inisiyatiflerin partimizle kuracağı ilişkilerle herkesi kucaklayacak, “Halk Sarmaşığı” örgütlenme
modelini hayata geçirmeliyiz.
CHP iktidara yürürken, pandemi sürecinde çok iyi sınav veren belediyelerimizin de dolaylı
yollardan iktidar mücadelesinin içinde yer alması sağlanmalıdır. Yerel yönetimler eğitimde,
üretimde, sosyal devlet politikalarının uygulanmasında daha fazla sorumluluk almalıdır.
CHP’nin zaman kaybetmeden yarın seçim olacakmış anlayışıyla yola koyulması gerek. Millet
İttifakı, demokrasi güçleri ve yerel yönetimlerimizle koordineli çalışmayı şimdiden
örgütlemeliyiz.
İktidar odaklı düşünceler geliştirmeli ve kararlarımızı iktidarı hedefleyerek almalıyız.
Kadınlarımızı, gençlerimizi ve emekçilerimizi üretim ve yönetim alanlarında söz ve karar sahibi
yapmalıyız. Pandemi sürecinde de gördük ki kadınların yönettiği ülkelerde koronavirüsle
mücadelede diğer ülkelere göre daha başarılı sonuçlar alındı. Biz de kadınlarımızın ve
gençlerimizin daha fazla sorumluluk almaları için yollarını açmalıyız.
EŞİT KOŞULLARDA BİRARADA YAŞAMAK İÇİN
Demokrasi, insan hakları, barış, özgürlük ve eşitlik gibi evrensel değerler insanlığın ortak
paydalarıdır. AKP’nin Kürtleri ötekileştiren, terörist ilan eden, seçtiği milletvekillerini hapse
atan, belediye başkanlarını ve muhtarları görevden alıp yerine kayyum atayarak, tutuklayan
politikaları, Türkiye’nin barışına saplanan bir hançerdir.
AKP, MHP’nin desteğini kaybetmemek için Kürt kökenli seçmenlerin seçtiklerini yok
saymaktadır. Seçimde halkın desteğiyle alamadığı belediyelere, kayyum atayarak darbe
yapmaktadır.
AKP halkın seçtiği belediyelere kayyum atayarak, halkçı politikalar uygulayan
belediyelerimize de aba altından sopa göstermektedir.
AKP’nin tek adam diktatörlüğüne karşı, demokrasi güçlerinin birlikte mücadeleyi önlerine
koymaları bir zorunluluktur. Çünkü demokrasi yoksa özgürlük de, barış da, huzur da
yoktur. Demokrasi yoksa Cumhuriyet tehlikededir.
Demokrasiden yana olanların birlikteliği sağlandığında, başarının kaçınılmaz olduğunun en
güzel örneği, 31 Mart Yerel Seçimleridir. Millet ittifakı ile demokrasi güçleri yan yana
geldiğinde, iktidar da gelmektedir.
Genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sadece ülkemiz için değil, aynı zamanda dünya
demokratlarına yapmış olduğu birlikte mücadele çağırısının ne kadar değerli olduğu bir kez
daha ortaya çıkmıştır. Dünyayı etkisi altına alan kapitalist sömürü sistemine karşı kazanmanın
yolu; demokratların birlikte mücadele edip, birlikte yönetme kararlılığını ortaya
koymalarından ve emekçileri, yoksulları, ezilenleri örgütlemekten geçiyor.
KILIÇDAROĞLU DOKTRİNİ BİZİ İKTİDARA TAŞIYACAK
Türkiye’nin kangrenleşen sorunlarının çözüm yolu Kılıçdaroğlu Doktrininde gizlidir. Nasıl ki 31
Mart Yerel Seçimlerinde Kılıçdaroğlu Doktrinini uygulayarak sonuç aldık; toplumun her
kesimiyle bağ kurduk, önyargıları büyük ölçüde yıktık. Bugün de Kılıçdaroğu Doktrini ile halk
için, halkla birlikte mücadele ederek, halkın İktidarını kuracağız.
Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Hâkimin itirafı
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- Arbede çıktı, oturuma son verildi
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Yangın itirafı!