Olaylar Ve Görüşler

Gezi iki yaşında

28 Mayıs 2015 Perşembe

2013 yılı Mayıs ayının son günlerinde, apolitik olmakla eleştirilen gençler tüm kesimleri şaşırttı. İstanbul’daki nadir yeşil alanlardan birisinin yok edilmesine karşı çıktılar.

Ağaçları korumak için, Gezi Parkı’nda kurdukları çadırlarda nöbet tutmağa başladılar. Kitap okuyor, şarkılar söylüyor ve ağaçların kesilmesini istemiyorlardı. Hareket hızla tüm ülkeye yayıldı. Üç hafta içerisinde, Bingöl hariç, 80 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2.5 milyon kişi katıldı.

Parkta olanlar
Yeşil alanı korumak için Park’ta bekleyen gençlere 28 Mayıs 2013 Salı günü, sabahın karanlığında, zabıtalar baskın yaptı. Eylemciler, Divan Oteli’nin önüne çekildiler. Cumhuriyet Caddesi’nden geçmekte olan araçlar, kornalarını çalarak, sert müdahaleyi protesto ediyorlardı. Gençlerin arkadaşları da sosyal medya araçları, cep telefonları, özel radyolardaki yayınlar ile tüm İstanbulluları Gezi Parkı’na çağırdı.
Bu çağrı; okullarda, evlerde, işyerlerinde, semt kahvelerinde ve sokaklarda hızla yanıt bul du. Herkes tanıdıklarını, evdeki kardeşlerini, o gün izinli olan arkadaşlarını parka yönlendirdi. Dersten çıkınca ve mesai sonrasında, onlar da parka koştu.(1)

Korku yerine coşku
Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı duran gençlerin başlattığı harekete, ciddiye alınmayan ve aşağılanan kitleler de katıldı. Korku ve kaygı, yerini heyecan ve coşkuya bıraktı.
Gezi Parkı’na gelen her beş kişiden dördünün herhangi bir siyasi parti, dernek ya da oluşum üyeliği yoktu. Yüzde 49’u “polis şiddetini görünce”, yüzde 19’u ise “ağaçları sökmeye giriştiklerinde” parka gelmeye karar vermişti. (2)

Olaylar yayılıyor
Aşırı şiddet kullanılan müdahaleler, her yaştan on binlerce insanın sokaklara dökülmesine yol açtı. Medyanın ve internetin kontrol edildiği günlerde; kesilen ağaçlar yüzünden başlayan gösteriler dalga dalga büyüdü.
Gezi’de herkes içini döktü. Taraftar grupları omuz omuza verdi, aynı şarkıları söyledi. Kitleler yanı başlarında meydana gelen olayları başka ülke TV kanallarından öğrenmeye tepki gösterdiler.
Gezi Parkı’ndaki olaylara ana akım medya ilgi göstermeyince, iletişim için sosyal medya kullanıldı. Parka gelenlerin yüzde 69’u olaylar hakkında ilk haberi sosyal medyadan, yüzde 15’i arkadaşından, yüzde 8’i de internet haber sitelerinden almıştı.
Sosyal medya kullanımının ne kadar yoğun olduğunu gösteren bir diğer örnek, Gezi Direnişi sürecinde dünyada atılan toplam eylem tweet’lerinin yüzde 80’inin Türkiye’den gönderilmesi idi.
Bu oran, 2011 yılında devlet başkanının devrilmesi ile sonuçlanan Mısır’daki “Yasemin Devrimi”nde bile en fazla yüzde 35 olmuştu.
Gezi’de enerji vardı. İnsanların içlerinde biriktirdikleri çok şey vardı. Öğrenciler, anneler, sendikalar, STK’ler sokağa indi. Evde kalanlar tencere ve tava çalarak onlara katıldı. Umudunu yitirmiş kitleler, coşku üretiyordu. Futbol Federasyonu tr bünlere siyasi slogan yasağı getirmek zorunda kaldı

Direnişin lokomotifi
İnternet başından kalkmadıkları, ülke sorunlarından habersiz ve duyarsız bir nesil oldukları için eleştirilen yeni kuşak gençler, Gezi Direnişi ile kendileri hakkındaki tüm haksız varsayımları yok ettiler. İtiraz ediyor, tartışıyorlardı. Özgüvenleri yüksekti. Otoriteye körü körüne boyun eğmiyor, haklarını korumaya çalışıyor ve adaletsiz olanla mücadele ediyorlardı.
İktidar talebi olmayan ama sistemi zorlayan gençler, kendilerine yaşanabilir bir kent bırakması için otoriteye başkaldırdılar: Sonra da, okul ve işyerlerine geri döndüler. Gezi Direnişi, ülkemizde13 yıldır geçerli olan yönetim anlayışına karşı gösterilen ilk kitlesel tepki oldu.

1) Kömürcüoğlu, Hüseyin;. “Y Kuşağını Anlamak: Bir Gezi Parkı Araştırması”, Doğu Kitapevi, 2. Baskı, 210 sayfa, 2015
2) Konda Gezi Raporu; “Toplumun ‘Gezi Parkı Olayları’ Algısı: Gezi Parkındakiler Kimlerdi?”, 5 Haziran 2014  

Dr. HÜSEYİN KÖMÜRCÜOĞLU Bankacı ve Öğretim Üyesi

 

-

 

Türkiye ve modern kölelik

 

Emeğe yönelik saldırılar kiralık işçi uygulaması ile yeni bir boyut kazanacak.

“Modern Kölelik” olarak tanımlanan ve en kötü çalışma biçimlerinden biri olan kiralık işçilik uzun zamandır hükümetin gündeminde yer alıyordu. Hükümetin açıkladığı aileye destek paketinde kiralık işçilik de yer aldı.

‘Kiralık işçilik’
İşverenlerin yıllardır talep ettiği, geçici ve güvencesiz çalışmanın en kötü biçimi olan kiralık işçilik paket ile birlikte hayata geçecek. Artık, sürekli işçi çalıştırmayan işverenler, gereksinim duymaları halinde Özel İstihdam Büroları’ndan işçi kiralayabilecek, işin bitmesiyle kiraladığı işçinin işine son verebilecek.

Sistem ne getiriyor?
Açık bir emek sömürüsü olan kiralık işçi uygulaması birçok tartışmayı, sorunları da beraberinde getirecektir. Esnek çalışma modellerinden biri olan kiralık işçilik en büyük darbeyi kuşkusuz sendikalaşmaya indirecektir. Derin bir ücret adaletsizliği oluşturacak, bir nevi işçi simsarlığı olan uygulama ile emekçinin düzenli bir işyeri bulunmayacak. Emekçi, farklı işyerlerinde çalışmaya zorlanacak. Aynı işi yapmak yerine “yapabileceği işler listesinden” seçilen çok farklı işlerde çalışabilecek.

İki patron devri
Bu sistemle emekçinin bir değil, iki patronu olacak. Asıl patronu kendisine maaş veren, sigortasını yapan, nerede, ne kadar süre çalışacağını bildiren özel istihdam bürosu olacak. Diğer patronu ise gittiği işyerinde çalışma sürecinde ne yapacağını, nasıl çalışacağını belirleyen kiralandığı işyerinin sahibi olacak. Kiralık işçinin maaş-sigorta açısından muhatabı özel istihdam bürosu, yapacağı işin sayısı ve kalitesi konusunda muhatabı ise kiralandığı işyeri olacak. Kayıt dışılık varlığını hâlâ sürdürürken yeni bir vahşi çalışma sistemini hayata geçirmek çalışma yaşamını tepetaklak edecektir.

Sosyal devlete aykırı
Avrupa ülkelerinden esinlenerek ülkemize getirilmek istenen kiralık işçilik, sosyal devlet uygulamalarına da aykırıdır. Kiralık işçilik altyapısı çok iyi oluşturulmadan, işçi hakları- nı gözetmeyen bir nitelikte olursa, çalışma yaşamında yeni hoşnutsuzluk ve tepkilerin oluşacağı aşikâr. Taşeron işçilik, kıdem tazminatı fonu gibi tartışmalı konular gündemdeki yerini korurken kiralık işçilik gibi esnek çalışma biçimleri yeni sorunlar doğuracaktır.
İşsizliğin giderek arttığı günümüzde kiralık işçiliğin bu soruna bir ölçüde çözüm olacağı savunulsa da kötü niyetli işverenlerin olası keyfi uygulamalarından ötürü işçiye bir yararı olmayacaktır.
Kiralık işçi uygulamasının işverene sağlayacağı en önemli avantaj, kiralık olarak çalıştırdığı işçiyi bir süre sonra işten çıkarma maliyetini karşılamaması olacak.
Böylelikle işverenler çok yakındıkları kıdem tazminatından kiralık işçi formülüyle kurtulabilecek. İşveren sürekli istihdam edilen işçilerin yapacağı işi, sırf tazminat ödememek için kiralık işçilere yaptırabilir, onlara tazminat ödemeyebilir.
Geçici iş ilişkisi ile çalışan kişinin çalıştığı sürelerin kısalığından ötürü kıdem tazminatına hak kazanamamasının yanı sıra, sigorta priminin eksik yatmasından emekliliğe de hak kazanamayacak. Kiralık işçilik işsizliğe çözüm yerine yeni sorunlar getirecektir.  

ŞÜKRÜ KARAMAN Gazeteci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları