Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ege Adaları Kime Aittir? - Süha UMAR
Ege’de
aidiyeti antlaşmalarla açıkça belirtilmemiş adaların ve kayalıkların tümü, daha
95 yıl öncesine kadar Osmanlı Devleti’ne aitti. Yunanistan’a verildiğini
gösteren bir belge de yoktur.
Bir süredir, aralarında Milli
Savunma Bakanlığı bir eski Genel Sekreteri’nin de bulunduğu bazı kişiler,
Yunanistan’ın Ege’de Türkiye’ye ait 18 adaya el koyduğunu yazıp, çizmektedirler.
Bu konuda yaratılmaya çalışılan fırtınaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı,
meslektaşım Büyükelçi Ünal Çeviköz’e atfedilen bir bilgi notunun basına sızdırılması
da katkıda bulundu. Yıllarını bu konu ile uğraşmakla geçirmiş hâlâ da değişik
yönleri ile uğraşmaya devam eden* bir kişi olarak birkaç cümle de ben edeyim.
Eski çağlarda, Ege
Denizi’nin yerinde, masal kıtası “Atlantis” vardı. Tanrıların yani doğanın
gazabına uğrayıp, battı. Yüksek dağlarının tepeleri, Halikarnas Balıkçısı Cevat
Şakir’in “Arşipel”, bugün bizim, “Ege Adaları” dediğimiz kara parçaları olarak
suların üstünde kaldı.
Adaların aynı olan flora ve
faunasına bakın. Patlayıp da etrafı küle ve “Santoron taşı” dediğimiz, suda
batmayan, “sünger taşı”na boğan Santorini Adası’nı düşünün. Pasifikteki Krakatoa
dışında kaç ada patlamış? Patlayan yanardağdır. Demek, “Ege denizi kıtaydı,
adalar da dağlardı.” diyenler, haksız değilmiş.
Peki bu deniz kime aitti? Pelasgları
ve daha onlar gibi nice kavimleri saymazsak -ki nasıl saymayız- bilinebilen en eski tarihte, Ege Denizi’nin
iki yakasında yani Anadolu ve Teselya ile Mora’da, Luvi’ler yaşıyordu. Hititlerin
“Arzava Mektupları”nda adı geçen, bir türlü baş edemedikleri Luvi’ler, bizim
Anadolu’lu atalarımızdır.
Luvi’lerin Anadolu’dan Teselya’ya
geçerken adalara, uğramadıkları düşünülemez.
ADALAR
KİME AİTTİ?
Sonra aradan yine yüzyıllar
geçmiş, bu arada ana karalar gibi adalar da, sık sık el değiştirmiştir. Bir ara
bu adaların neredeyse tümü, Ege’de hemen her adada karşımıza çıkan, Hastane (Rodos)
Şövalyeleri’ne aitti. Hastane Şövalyeleri Yunan değildir. Ege’nin ve Ege Adaları’nın,
kadim tarihten beri Yunan olduğunu düşünmek, insan aklı ile alay etmektir.
Yunanların Ege’nin Anadolu’da
ticaret kolonileri kurmaları çok sonralara rastlar. “Altın Post”un peşine
düşen, Jason ve Argonotlar ile Güzel Helen’i geri almak için Truva’yı yıkmaya
gelen Menelaos ve aralarında Akhilleus ile Odyseus’un da bulunduğu
arkadaşlarının da Yunan oldukları tartışmalıdır. Kaldı ki, Odyseus dışında
hepsi anakaradandı. Odyseus’un yurdu Ithaca Adası da zaten Ege Denizi’nde
değildir.
Bizans’ın Yunan değil Doğu
Roma olduğunu da düşününce, Ege’nin de adalarının, 1900’lü yılların başına
kadar, Yunan olmadığı anlaşılır. Şimdi, içinde ada olmayan denizden korkan
Yunanların, “adadan adaya hoplamak” dedikleri gibi biz de hooop, günümüzden 500
yıl öncesine atlayalım.
500 yıl önceden, yine yaklaşık
100 yıl öncesine kadar geçen, Ege tarihinde belki de hiç görülmedik uzun bir
zaman diliminde, Ege Adaları Osmanlı Devleti’ne aitti. Bugün Oniki Adalar’ın
idare merkezi olan Rodos dâhil neredeyse tümü, Rodos Şövalyeleri’nden ve
Venedik’ten alınmıştı.
Adaların, çoğu kez hiç bir antlaşmada yazılı olmadan,
oldu-bittilerle, peyderpey elden çıkması, Balkan ve Trablusgarp savaşları
sonrasına rastlar. O zaman bile, bir ikisi dışında çoğu, Yunanistan’a değil,
İtalya’ya kaptırılmıştır.
Bugün Oniki Adalar’ın hepsinde
ciddi bir İtalyan izi, mimarisi ile karşılaşırsınız. Yunan turizm broşürleri
bile bunu böyle yazar. Birçok adanın adı İtalyancadır. En büyüğünden en
küçüğüne kadar hepsinin ise Türkçe adları vardır. Adalardaki birçok yerin adı,
bugün bile Türkçedir.
Ege Adaları’nın Yunan olduğu,
bugün de çok tartışmalı, hâlâ kapanmamış bir konudur. Sorunu basite indirgeyip,
Ege’nin belli bir bölümü ile sınırlı tutarak, “Yunanlar adalarımızı aldılar.”
ile başlayalım.
ADALARI
KİM ALMAYA ÇALIŞIYOR?
Yunanistan’ın Ege’de Türkiye’ye
ait adalara el koyduğunu, Türkiye’nin buna sesiz kaldığını dile getiren,
“hikmeti kendinden menkul kişiler” haklıdırlar ama kısmen.
“Adaları biz değil bizden
öncekiler verdi.” diye, yine doğruluğu kendilerinden menkul savlarla ortada
dolaşanlar ise haksızdırlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin
sınırları, önce Misak-ı Milli sonra da Lozan Antlaşması ile çizilmiştir. Lozan
Antlaşması ile Lozan Boğazlar ve onun yerini alan Montreux Sözleşmeleri, Ege’de
hangi adaların Türkiye’ye, hangilerinin Yunanistan’a, hangi adaların da
İtalya’ya bırakıldığını açıkça yazar. Lozan’lar 1923, Montreux 1936 tarihini taşır.
ONİKİ
ADALAR VE DİĞERLERİ
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda,
Batnaz (Patmos) ile Rodos-Meis arasında kalan ve Lozan’da, isim isim sayılan Oniki
Adalar, İtalya’ya aitti.
Türkiye’yi “Müttefikler”
yanında II. Dünya Savaşı’na sokmaya çalışan İngiltere, karşılığında, o tarihte
Alman işgali altında olan Oniki Adalar’ı Türkiye’ye vermeyi önermişti. Maliyeti
çok yüksek olacak, tutulacağı çok kuşkulu bu vaad, yerinde bir kararla, kabul
edilmemişti.
“Vermişler de almamışız.” diye
çığlık atanlara kulak asmayın. Dirayetsizlik edip savaşa girmenin sonunun ne
olduğunu tarihte çok gördük. Sonu belli bir filmi tekrar görmeye koşmanın âlemi
yoktu.
İsmen tek tek sayılan “Oniki
Adalar ve onlara bağlı kayalıklar”, “Müttefikler”in yanında savaşa girmeyi
reddeden Türkiye’yi cezalandırmak için de, savaş sonrasında Yunanistan’a
verildi. Ancak, Türkiye’nin güvenliği
açısından önem taşıyan bu adalar silahlandırılmayacak, adalarda asker
bulundurulmayacaktı. Türk karasularının** içinde kalan adalar, adacıklar ve
kayalıklar, Türkiye’ye ait olacaktı.
Lozan, bu iki grup dışında
kalan ve statüleri belli olmayan adaların, kayalıkların aidiyetinin, ilgili
taraflar -Türkiye ile Yunanistan- arasında görüşmelerle belirlenmesini
öngörmektedir.*** Bu, bugüne kadar yapılamamıştır. Yanaşmayan Yunan tarafıdır
çünkü tarih boyunca başkalarına yaslanıp, Türkiye aleyhine büyümeyi temel
politika olarak benimsemiştir. Aklınca uygun zaman kollar. Tekrar edeyim aidiyeti
antlaşmalarla açıkça belirtilmemiş adaların ve kayalıkların tümü, daha 95 yıl
öncesine kadar Osmanlı Devleti’ne aitti. Yunanistan’a verildiğini gösteren bir
belge de yoktur.
Merak edenler için yazayım.
Örneğin, Didim’in karşısındaki Eşek (Agathonissi) ve Bulamaç (Farmakonisi)
Adaları, Yunanistan’a ait değildir. Türk karasuları dışında kaldıkları
düşünülüyorsa, aidiyetlerinin, Türkiye ile Yunanistan arasında görüşme yoluyla
belirlenmesi gerekir. Yunanistan ise oldu-bitti ile bu adalara el koymaya
çalışmaktadır. Her iki adaya da asker ve silah yerleştirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin
aksine Yunanistan, bağımsızlığını aldığı 1829 tarihinden başlayarak, yayılmacı
bir siyaset gütmüştür. Bizim dost bildiğimiz Venizelos, Yunanlar tarafından, “Yunanistan
topraklarını üç kat büyüten kişi” olarak anılır. Bu büyüme hep Türkiye aleyhine
olmuştur. Bu politika bugün de devam etmektedir. Son deneme Kıbrıs’tır. Megali İdea-Küçük
Asya macerası gibi o da, Yunanistan için felaketle sonuçlanmıştır.
ÇÖZÜM
NEDİR?
Yunan yayılmacı siyaseti Ege
adalarında sürmektedir. Bunun son örneği Kardak’tır.
Lozan’da ismen sayılan Oniki
Adalar’a silah ve asker yerleştirilmesi, bu adaları Yunanistan’a şartlı devreden
antlaşmanın açık ihlali, Türkiye’nin güvenliğine tehdittir. Türkiye bu konuyu
sadece bir kez, 1990’lı yılların ilk yarısında, NATO’da gündeme getirmiştir.****
Hiçbir iktidar böylesine önemli bir konuyu, olması gereken biçimde izlememiştir
ve izlememektedir.
30 yıldır Ege adalarında hiç
bir şeyin değişmediğini düşünenler, eğer denizin temizliği, yaşamın rahatlığı
ve sakinliği, doğanın, mimarinin korunmasından vs. söz ediyorlarsa, doğrudur.
Piri Reis’in peşinde dolaşan ve bugünü geçmişle karşılaştırmalı olarak saptayıp,
yazan biri olarak, 500 yıldır bir değişiklik olmadığını bile söyleyebilirim.
Ancak, adaların aidiyeti,
yayılmacılık ve silahlandırılmaları konusunda çok şey değişmiştir. Silah ve asker
bulunmaması gereken Sakız Adası’nda, “askeri tesislerin fotoğrafını çektiğim.”
savıyla beni sorguya çekmeye kalkan KYP***** mensupları, emekli bir Türk
büyükelçisi olduğumu öğrenince de kırdıkları potun farkına varıp, nasıl
kaçacaklarını bilemememişlerdi.
İstanköy ile Kilimli-Kelemez (Kalymnos) arasındaki
Keçi (Pserimos-Capra) Adası’nın Akyarlar’a bakan burnunda ise herkesin kolayca
göreceği askeri bir tesis vardır ve önündeki deniz, haritalarda “askeri yasak bölge” olarak işaretlidir. Keçi Adası adı sayılarak Yunanistan’a
bırakılmış bir ada da değildir.
Tabii Ege adalarının aidiyeti
konusunu tartışırken, Oniki Adalar’ın batısına geçip, Girit’in kuzeyindeki
hatta Atina’ya yakın adaları da sepete atmaya çalışmamak, elimizi zayıflatmamak
açısından, dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Ege adalarında Yunan
yayılmacılığı nasıl önlenir? Bunu yanıtı 1996 yılında yaşanan Kardak bunalımındadır.
O zaman ilk adım olarak ne yapıldıysa yine o yapılmalı, görüşme masasına
oturmadan önce elimiz güçlendirilmelidir. Adalar egemenlik konusudur ve egemenlik
sorunları, çözümü en güç sorunlardır. Zamanında gerekli adımlar atılmazsa sonu
savaşla da bitebilir.
Bu açıdan, bir süre önce Yunan Savunma Bakanı’nın Kardak
gösterisinin Türkiye tarafından engellenmesi, savaş çıkaracak değil, savaşı
engelleyecek bir tutumdur. Yunanistan’a,
adalara el koymaya veya silahlandırmaya çalışmamak konusunda, diplomatik usule
ve dile uygun olarak yapılacak, sağlam hukuki temellere dayanan uyarılar da.
BİR
BİLENE SORULSUN
Her Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının, ülkenin egemenliğini ilgilendiren konularda görüş bildirmek, en
doğal hakkıdır. Ancak, böylesine bilgi gerektiren konularda, ulu orta ahkâm
kesmek doğru değildir. Unutulmaması gereken, devlet yönetmenin, şirket veya
belediye yönetmekten çok farklı ve ciddi bir iş olduğudur. Yeni veya eski
görevleri ne olursa olsun tarih, uluslararası antlaşmalar, hukuk ve diplomasi
bilgi ve deneyimi yeterli olmayanların hariçten gazel okuma hafifliğine ise hiç
gelmez.
SÜHA UMAR
EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
Dip
notlar:
*
2013 yılından beri Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinin izinde Ege ve Akdeniz’de
dolaşıyorum ve seyir sonuçlarını YACHT Türkiye dergisinde, “Fırtına Kuşu”
sayfalarımda yazıyorum.
**O
tarihte karasuları 3 mildi. Sonra 6 mile çıkarılmıştır.
***Lozan’ın
bu maddesi, uluslararası yargı tarafından, Osmanlı Devletine ait olan ancak
Lozan ile vazgeçilen haklarımız dikkate alınarak, Kızıldeniz’deki adalar
anlaşmazlığında uygulanmıştır.
****Zamanın
Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in onayı ile bu girişimi yapan kişi olduğum için
yakından biliyorum.
*****
KYP. Yunan Gizli Servisi.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Erhan Güran: 'Köyde yangın çıkarmadık'
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Hâkimin itirafı
- Ünlü fenomen adeta bir servet kazandı!
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- Arbede çıktı, oturuma son verildi
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'