Olaylar Ve Görüşler

Direnişte temsiliyet boşluğu

31 Mayıs 2015 Pazar

Temsiliyet boşluğu kavramını, çalışan işçi sayısı ve bunları kapsayan bir sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık sistemi arasındaki uyumsuzluk olarak belirlemek mümkündür.

İşçi temsiliyeti denildiğinde hiç şüphesiz geleneksel işçi örgütleri olarak sendikalar ve toplu pazarlık mekanizması akla gelmekte, özellikle toplu pazarlık sistemi çıkarların savunulması ve çatışmaların çözümünde yapıcı bir rol üstlenmektedir.
İşyerlerinde temsiliyet boşluğunun temel sebeplerinden birisi, tüm dünyada etkisini yitiren emek örgütlenmeleridir. Hiç kuşkusuz Türk endüstri ilişkileri sistemi de bu gelişmeden bağımsız düşünülemez. 1980 sonrasında sekteye uğrayan sendikal demokrasi ve sendikaların temsiliyet gücü; özelleştirmeler, yeni liberal politikalar, taşeronlaşma ve kayıt dışılaşmanın hızla yaygınlaşması ile giderek azalmaya devam etmektedir.

Metal işçilerinin yeri
Türkiye işçi sınıfı için metal işçisinin yeri oldukça başkadır ve tarihsel bir deneyime sahiptir. Özellikle 1980 sonrasında işveren sendikası ile mevcut sorunun merkezinde yer alan işçi sendikası, sendikal demokrasinin güçsüzleşmesinde ve altının oyulmasında etkili bir rol oynamıştır.
Yıllardır sürdürülen ‘metal sektörü iş değerlendirme uygulaması’ da farklı işyerlerinde farklı ücret uygulamalarına imkân sağlamakta, sektör içinde ücret eşitsizliklerini derinleştirmektedir.
Temel olarak bu uygulamanın tıkanma noktasına gelmesi, sendikal demokrasi anlayışının hiçe sayılması ve ayrıca işçiler tarafından yetkili sendikaya karşı oluşagelen olumsuz tavır, Bursa’da 15 Mayıs gecesi başlayan direnişlerin sebebi olmuştur. Eylemler kendiliğinden ve doğrudan olma özelliğiyle Türkiye işçi sınıfı tarihinde farklı bir konuma yerleşmiştir.
Endüstri ilişkileri sisteminde, işçi ve işveren sendikalarının ya da işçi sendikası ve işverenin bir araya geldiği iki aktörlü bir toplu pazarlık sürecinin yanında, işçi sendikası, işçiler ve işverenin söz konusu olduğu, temelinde işçi ve işçiyi temsil etmesi gereken sendikanın arasındaki çıkar çatışmasına dayalı, üç aktörlü bir süreç de söz konusudur.
Yaşanan durumu bu açıdan da görmekte yarar vardır. Yetkili sendika işçilerin çıkarlarını temsil edemez hale gelmiş, yıllardır kalıplaşan sendikal bürokrasiye ve yapısal sorunlara karşı metal işçisi alternatif yollar denemeye yönelmiştir.

Sendikasız örgütlenme
İşçiler ücret eşitsizliğine karşı seslerini çıkarmakta, Bursa’da dört fabrikayı işgal ederek, üretimi durdurarak hak talebinde bulunmakta, sendikaya karşı sendikasız örgütlenmektedir.
15 bine yakın işçinin talepleri ortaktır, sektörde imzalanan toplusözleşmenin gözden geçirilmesini ve her işyerinde eşit ücretin uygulanmasını istemektedir.
Eylemler yasal olup olmamanın ötesinde çok başka anlamlar da taşımaktadır; her şeyden önce yıllardır süregelen temsiliyet boşluğunun pratiğe yansımasıdır. İşçi hiçbir sendikayı tanımamakta, çoğunlukla sosyal medya üzerinden eylemliliğini artırmaktadır. Sürecin başlamasına sebep olan Renault işçisi ile yapılan görüşmelerden sonra, her birimin kendi temsilcisini seçtiği, sendika dışında örgütlenme stratejileri benimsedikleri anlaşılmıştır.
Son derece kararlı bir tutum izleyen işçiler, kendi çıkarlarını kendi savunma yoluna gitmiş, yerleşik aktörlerin hepsini reddetmiştir.

Bu durum nasıl okunmalıdır?
Özellikle hiçbir sendikaya yakın olmamaları uzun vadede nasıl değerlendirilmelidir? Kendilerinin deyimiyle planlı hareket etmemekte, sürecin geleceğine yönelik çok da etkin bir düşünme sürecine girmemektedirler. Ancak kararlı ve dirençli tutumlarından da taviz vereceğe benzememektedirler.
Burada metal sektöründe güçlü diğer sendikaya da iş düşmektedir. Edinilen izlenimler, alanın çok boş olduğu ve hızlı bir örgütlenmenin önünün açık olduğu yönündedir.

Bağımsız sendika...
Direnen işçiler oluşan temsiliyet boşluğunda, var olan sendikalara karşı güvensizliğin de etkisiyle bağımsız bir sendika arayışından da söz etmektedirler. Bağımsız sendika fikri ise kısıtlayıcı yasal düzenlemeler -işkolu barajı- ve parçalı ücret sistemi dolayısıyla soruna çözüm oluşturacak gibi görünmemektedir.  

Dr. Şafak TARTANOĞLU
Uludağ Üniversitesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları