Olaylar Ve Görüşler

Deprem neyi sarsar hangi temelleri yıkar? - Neval Oğan BALKIZ

30 Mart 2023 Perşembe

Hiç düşündünüz mü? Deprem, yerkabuğu ile birlikte neyi sarsar? Hangi temelleri yıkar?

Birey olarak her bir insanın biyolojik varlığının, yaşamının güvende olduğuna yönelik kaygısız duygularını mı? Korku ve korkusuzluk arasında, günlük yaşamda düşünmediğimiz o en çaresiz, en yalnız anın başımıza gelmeyecek olmasına duyduğumuz kırılgan inancı mı? Bize ihtiyaç duydukları her anda, sevdiklerimizin yanında olabileceğimize, onları koruyabileceğimize dair duyumsadığımız o sınırsız güveni mi? Sahip olduğumuz, olmak için bir ömür verdiğimiz evlerimiz, eşyalarımız, katlarımız, kartlarımız ve banka hesaplarımızın devletin, yetkili organ ve idari birimlerin emin ellerinde korunduğuna, ihtiyaç anında onları sınırsız ve sorunsuz kullanacağımıza kendimizi inandırdığımız, iyimser umudu mu? Teknolojinin sarmaladığı dünyamızda, 7/24 her kanaldan gözümüze sokulan “Teknoloji varsa, size ölüm yok” reklam söylencesinin sihirli büyüsünü mü? Gerçekten, deprem aslında neyi sarsar? Deprem, öncelikle yaşamla aranızdaki bağı sarsar! Deprem, öncesi ve sonrası olarak, yaşamınızı böler, bütünlüğünü sarsar! Deprem orada kalanlar, ondan sonraya kalanlar diye sevdiklerinizi böler ve ailenizi sarsar!

6 Şubat ve 20 Şubat depremlerinde diğer iller ile birlikte en büyük yıkımı yaşayan Hatay’da, depremde sağ kalabilenler olarak bizler, deprem sonrası üç gün bütünüyle sahipsiz bırakıldık! Üç gün boyunca AFAD, Kızılay ve TSK’nin bizlere ulaşmasını bekledik! Ama olmadı! Arama kurtarma çalışmaları başlamadı, ekipmanlar sağlanmadı, gerekli afet koordinasyonu oluşturulmadı. İnsanlar enkazda kalan yakınlarının başında canhıraş bir haykırış, korku, “Diğerleri nerede” telaşı ve çaresizlik, ten kesen bir soğuk içinde bekledi! Yağmanın ve sahipsizlik, terk edilmişlik duygularının yıkıcı tedirginliği içinde geçen o bitmek bilmeyen uzun karanlık!

YIKICI SONUÇLAR

Doğa olayı depremin kasta varan ihmallerle nasıl ölümcül bir yıkıma dönüştüğünü, kentin ve kentleşme olgusunun piyasa düzeninde yalnızca “rant” için, müteahhitlerle, onları denetimlerden koruyan tepe uzantılarıyla, onlara fazla kat izinlerini verenlerle, fay hatlarını, tarım arazilerini, sıvılaşan zeminleri imara açanlarla, kaçak yapılara ruhsat verenlerle, imar planı değişiklikleriyle kupon arazileri üretenler ve oraya dikilen binalardan elde edilen kârları paylaşan siyasiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar eliyle işletilen bir organizasyon, bölüşülen bir “meta” görülmesinin yıkıcı sonuçlarını ölümle, acıyla sınanarak yaşadık, yaşıyoruz! 

RANT POLİTİKASI

Ve artık biliyoruz! Deprem kalıcı şekilde, yaşam hakkınızı ve güvenliğinizi korumak, her türlü riske karşı bu güvencenin koşullarını sağlamak ile yükümlü bir “devlet örgütlenmesinin”  yurttaşı olduğunuza duyduğunuz güveni sarsar! Depremin “ekonomi politiğini” oluşturan yönetsel akıl; yönetici koalisyonun konumunu, ekonomik gücün ve rantın paylaşımını koruyan politikaları, toplumsal yaşamın her alanında, kamusal/özel mekân sınırı tanımadan, bütün işlem ve eylemlerle daha da güçlendirme üzerine kurulu. 

Albert Einstein “Hiçbir sorun, onu yaratan bilinç düzeyiyle çözülemez” der! Seçime gidilen bu siyasal ortamda deprem en çok, rızamızın olduğu kabul edilenler karşısında sergilediğimiz “suskunluğumuzu” yıkar!

NEVAL OĞAN BALKIZ

HUKUKÇU/AKADEMİSYEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları