Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çıkış yolu var! - Hamdi Yaver AKTAN
İnsan haklarıyla ilgili yapılan toplantılardan birinde, 1970’li yıllarda
iki genç akademisyenin oldukça radikal çıkışlarına büyük hocalarımızdan Bülent
Nuri Esen’in
“önce laik olacaksınız,
sonra...” şeklindeki yanıtını hatırlayan
var mıdır? Aynı dönemde
Atatürk Devrimlerinin, üst-yapı devrimi olduğu, halka ekonomik getirisinin
olmadığı çözümlemesi yapılarak küçümsendiği de bilinen bir olgu! Bu bağlamda
hemen belirtilmelidir ki altyapı-üstyapı ilişkisinin mekanik olmadığı, altyapı
belirleyici olmakla birlikte, üstyapıdaki dönüşümlerle alt yapının etkilendiği bilimsel bir gerçek olarak
ortada durmakta.
YORUMA AÇIK DEĞİL
Batı toplumlarında burjuvazinin gelişmesiyle ulus-devletler doğmuş ve laiklik ilkesine ulaşılmıştır. Böyle bir tarihsel süreçten geçmeyen ülkemizde Batı’daki sonuç, başlangıç olmuştur. Bir başka anlatımla, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli laiklik olmuştur. Ulus devlet olmanın önkoşuludur laiklik. Anayasaya 1937’de girmesi hukuksal tanımla “beyanı”dır. Esasen egemenliğin yeryüzüne inmesiyle, devletin oluşumunda temel dayanak olmuştur laiklik. Türklerin geleneğinde var olan askerliğin, zorunlu olması ve eğitimin/öğretimin birleştirilmesi de ulus devletin taşıyıcı unsurlarındandır. Ulus devletlerde milli ordunun (zorunlu askerliğin) ve eğitim/öğretimin ne denli önem kazandığını bilmek/öğrenmek için Taner Timur hocamız mutlaka okunmalıdır. Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi için yapılan törende söylenenler “tavzih”i gerektirmeyecek ölçüde açık. Sivil-asker davetliler Atatürk’e gönderme yapılan kabul edilemez sözleri dinlediler. Soruşturma yapılmasında kuşkusuz ki zorunluluk bulunmakta, sorumluluktan kaçınan görevlilerin de soruşturmaya uğrayacakları kesin! Konunun hukuksal boyutu için Hikmet Sami Türk ve Ali Ulusoy’un, tarihsel yönü için Cemal Kafadar’ın son yazılarının okunması gerekli.
Danıştay kararının usul ve esas itibari ile zayıflığı Ali Ulusoy tarafından yazıldı. Öte yandan hukuk felsefesi (devlet felsefesi de denebilir) açısından Mehmet Cemal Ozansü’yü okumamak eksiklik olacaktır. Ayasofya’nın dönüştürülmesinin gereksizliği/olanaksızlığı bir yıl önce açıklanmıştı ancak korona günlerinde “can derdine düşüldüğünde zamanlamanın iyi yapıldığı” televizyon ekranlarında söylendi; doğru olduğuna katılmalıyız!
Sonun başlangıcı 2010 Anayasa değişikliğidir. Özellikle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesiyle buraya varılacağı görülüyordu. Sonraki referandum süreci daha da pekiştirmiştir. Şimdilerde aranan Henri Barkey “Türk yargısı açılıma izin vermez” diyordu ve referandum boykot ediliyordu. Biz de Cumhuriyet’te yazıyorduk!.. Haklı çıktık demek övünme vesilesi değil elbette, üzüntü verici!..
İYİ BİLDİKLERİ İŞ!
Önceki yıllarda nikâhın müftüler tarafından da kıyılabileceği kararı getirildi. Düzenleme öncesi yapılan eleştirilere karşı, “ne yani papazın, hahamın önünde kıyılabiliyor da müftüler önünde neden kıyılamasın” diyenleri televizyonlarda izlemiştik. Kırk mahallenin allameleri herhalde uzmanlardan iyi biliyorlardı ki kamuoyu oluşturuyorlardı (!) Oysa kilisede yapılanın nikâh töreni olduğunu, laik hukuk sistemlerinde nikâhın evlendirme memurları önünde kıyıldığını nereden bilecekti cahil takımı!
Ulus devletin taşıyıcı temeli olan laikliği aşındırmak ve giderek kaldırmak için ortaya atılan konu, yıkıcı görevini başarıyla üstlenen “bağımlı medyaya” derhal taşınmakta. Ayasofya’nın dönüştürülmesinin hemen ardından yine aynı kesimlerce ortaya atılan “Harf Devrimi’nin gereksizliği” ile “hilafetin gerekliliği” tezleri düşüncemizi/analizimizi doğrulamakta. Red Kit dahi okumayanlar kütüphanelerin atıl kaldığını tekrarlayacaklar, Hıristiyanların papası olduğuna göre Müslümanların da halifesi olması zorunluluğuna işaret edeceklerdir.
ÇIKIŞ BİRLEŞMEKTE
Sınavlar “eski harflerle okuma bilmek” koşulu getirildiğinde yapılacak eleştirilere “ne yani, alfabeyi kaldırmadık” yanıtı hazır olacaktır. Daha ötesi “hilafet TBMM’de mündemiçtir” yorumuyla “hilafet zaten devam ediyor, anayasayı kaldırmadık ki!” savunması yapılacaktır. TBMM’de tören de yapılabilir. Muhalefet katılmaz en fazla! Bu arada “ecdadımız Abdülhamit ve Vahideddin Cennetmekân Han Hazretlerimizin mezarlarındaki duaları da kabul olunmuştur” diyecek olan medyanın gülleri/bülbülleri ekranlara sürülür!
Nereden çıktı böyle bir uç söylem ve örnek denilir mi? Üstelik hilafet isteyenlere ağır eleştiriler yapılmışken!.. Sorun zaten burada: Önce eleştiri ve ret, sonra gerçekleştirme!..
Çıkış yolu mu? Vardır: Cumhuriyetçiler, ulusalcılar/milliyetçiler, muhafazakârlar, kısaca özgürleşmiş yurttaşlar birleşmelidirler. Kazanacakları, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’dir! Yoksa kaybedecekleri Cumhuriyettir, demokrasidir, çağdaş yaşamdır!
Üstyapı mı denilmişti? Önemliymiş değil mi efendim!
Yolu/yöntemi ilk genel seçimlerdir(?!)
Hamdi Yaver AKTAN
Yargıtay Onursal Daire Başkanı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Hâkimin itirafı
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?
- Yangın itirafı!