Olaylar Ve Görüşler

Çerçevenin dışına çıkmak - Kadir Serkan SELÇUK

21 Ağustos 2023 Pazartesi

AKP iktidarı, çağdaş demokrasilerde birbirlerinden bağımsız olması gereken yasama, yürütme ve yargıyı tümüyle kontrol altına aldıktan ve bunun yanında dördüncü kuvvet olarak kabul edilen medyanın büyük çoğunluğunu ele geçirdikten sonra tamamen baskıcı bir kimliğe büründü. İktidarlarının ilk yıllarındaki demokrat söylemler unutuldu ve güç dengesi kendi lehlerine dönünce muhalif unsurlara yönelik kısıtlamalar alabildiğine arttı.

Artık durum öyle bir noktaya geldi ki, muhalefet yapmanın sınırlarını bile iktidar belirler hâle geldi. Özellikle yargının ve medyanın ellerinde olmasının verdiği güvenle, kendilerine hangi konularda ve hangi şekillerde muhalefet yapılacağının çerçevesini, çoğu zaman zor kullanarak veya medyası aracılığıyla kişileri veya grupları adeta linç ederek iktidar çizdi.

MUHALEFETİN ÇİZGİSİ

Ne yazık ki muhalefet de gerek oy kaybı korkusuyla gerekse toplumun kendisine yabancı gördüğü kesimleriyle barışmak arzusuyla, çizilen bu sınırları çoğu zaman kabul etmek durumunda kaldı. Muhalefetin küçük veya büyük çeşitli unsurları tarafından bu sınır biraz olsun aşıldığında ise “dinsizlik, teröristlik, vatan hainliği” gibi suçlamaların yapılması olağan hale geldi.

Oluşturulan bu baskı, özellikle 16 Nisan 2017 referandumunda etkisini gösterdi. Yasalar gereğince mühürsüz oy pusulalarının geçersiz sayılması gerekirken Yüksek Seçim Kurulu oy kullanıldığı saatlerde açıkladığı kararla mühürsüz pusulaları geçerli saymış ve bu sayede yeni sisteme geçiş kıl payı kabul edilmişti.

Demokratik bir ülkede çeşitli yol ve yöntemlerle protesto edilmesi gereken bu oldubitti karşısında, iktidarın “milli iradeye saygısızlık” suçlamalarına maruz kalmamak adına sessiz kalınmış ve bugün içinde bulunduğumuz kaosa yol açan ilk adım bu şekilde atılmıştı. 

Buna benzer şekilde, 2013 yılında gerçekleşen Gezi Parkı protestoları hakkında tam altı yıl sonra dava açılması ve bu davada 16 kişinin yargılanması iktidarın amacını göstermesi bakımından bir başka önemli örnek oldu. Artık demokratik eylemler bile suç sayılıyor ve bu eylemlere katılanlara bedel ödetilmeye çalışılıyordu.

Bütün bunların karşısında muhalefet, seçmen kazanmak veya iktidar medyasında hain, işbirlikçi ve buna benzer propagandalara maruz kalmamak adına iktidarın çizdiği çerçevenin dışına çıkamıyordu. Ancak beklendiği gibi olmadı ve sürdürülen bu muhalefet tarzıyla, en zor dönemini yaşayan Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na karşı seçimler kaybedildi.

Seçimlerin ardından bugüne kadar gelişen süreçte tamamıyla kaosun hâkim olduğu muhalefetin, en az kişiler kadar muhalefet etme tarzını da gözden geçirmesi ve önceki yıllardan çok daha zor ve baskı altında geçmesi beklenen yeni dönemde adeta zincirlerini kırarak daha cesur bir siyaset tarzı izlemesi zorunluluğu öncelikle ele alınması gereken meseledir. Bu başarılamadığı takdirde iktidarın saldırganlığı artacak ve muhalif unsurların sesi gün geçtikçe daha da kısılacaktır.

KADİR SERKAN SELÇUK



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları