Olaylar Ve Görüşler

Bütçe Hakkı TBMM'nin Elinden Alındı - Prof. Dr. Duran BÜLBÜL

08 Haziran 2020 Pazartesi

Genel anlamda artık ülkede bütçeler üzerine yapılan eleştiri ve önermelerden çok daha önemlisi; bütçeye kaynak olan, yurttaşların ödediği vergi”lerin nereye nasıl harcandığı bilgilerine erişim hakkı ile mümkün olan en geniş anlamda yönetime ve yönetim üzerindeki demokratik katılım araçları üzerinden yine yurttaşların denetim hakkı”dır.

Devletin nerelere ne kadar harcama yapacağı ve bu harcamalar için halka ne gibi yükümlülükler yükleyeceği konusunda, halkın ya da onun adına karar vermeye yetkili organların söz sahibi olmalarını ifade eden bütçe hakkı” en somut anlamıyla parlamento üzerinden kullanılır.

Bugün gelinen süreçte; parlamentonun bütçe hakkı”nı tüm yurttaşlar ve ülke adına etkin kullanabilmesinin önü, parlamenter sistemin ortadan kaldırılması ile fiilen tıkanmış olup bu alanda da Parlamento adeta işlevsiz bırakılmıştır.

Parlamento işlevsiz bırakılmıştır çünkü, yasama, yürütmenin kontrol altında tutulması bakımından ulusumuz ve halkımız yönüyle eldeki en güçlü silah olan bütçe hakkı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile fiilen  kaybedilmiştir

Oysa bizde Cumhuriyetin ilanı ve takibindeki Cumhuriyet devrimlerinin mantığı gerçek anlamda irdelendiğinde görülecektir ki, yeni tipteki devletin niteliğinde, saltanat vs tekçiliğin lağvedilerek, egemenliğin TBMM üzerinden ulusa, halka verilmesi vardır.

BÜTÇE BUZDAĞI GİBİDİR

Oysa bugün; her bir sorunun dinlenip çözüme kavuşturulması ve her türlü adil ve yararlı önlemin hayata geçirilmesi konusunda hiçbir anayasanın, halkın doğrudan temsilcilerine sağlayamayacağı en mükemmel, en etkili silah olan bütçe hakkı artık Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elinde değildir.

Çağdaş demokrasilerde devlet bütçesi buzdağına benzer. Bir politika ürünü olan bütçenin uzun vadeli etkileri ve harcama taahhütleri buzdağının su altında ve dolayısıyla yasama kontrolü dışında kalan kısmıdır. Buna karşın buzdağının suyun üzerinde kalan ve görünen kısmı uzun vadeli karar ve taahhütlerin yıllık bütçelerle hayata geçirilen kısmıdır.

Yasama denetimi ve gözetimi bu yıllık bütçeler üzerinde kendini göstermektedir. Bu bakımdan bütçe hakkı”nın TBMM tarafından arzulandığı şekliyle kullanılabilmesi için bütçelemenin anayasada tanımlanmamış olan uzun vadeli etkilerinin, yıllık bütçeleme ile yasama organının değerlendirmesine ve onayına sunulması gerekir. 

Yasamanın mali kararlara katılımı ve yeri geldiğinde harcama, gelir ve borçlanmaya yönelik ret hakkını kullanması, yürütmenin politik kaygıları bir kenara bırakarak yurttaş tercihlerine en uygun politikayı hayata geçirmesine doğrudan araçlık etmektedir.

Bugün yasama, bütçeye ilişkin yürütmeye bir kısıtlama getiremediği gibi, yürütmenin faaliyetlerini de izleyememektedir.

TBMM; mali kararlar, harcama, gelir ve borçlanma gibi hususlara ilişkin bütçe hakkı ile halkın kendisine teslim ettiği bütçe hakkını kullanamaz hale gelmiştir.

NASIL BİR BÜTÇE?

2020 bütçe rakamlarını tek tek değerlendirmek, bütçe rakamlarında şu kadar artış veya azalış gözlemleniyor demek yerine, bütçeyi makroekonomik göstergeler açısından analiz etmek tarafımızca daha açıklayıcı bulunmaktadır. Buna göre,

Yoksullaştıran bütçedir: 2020 bütçesi memurları ve işçileri açlık sınırının altında çalışmaya mahkûm etmekte olup dar gelirlilerin refahını artıracak bir bütçe kalemi veya düzenleme içermemektedir.

Sermaye aktarım bütçesidir: Bütçede kamu-özel iş birliklerinin (KÖİ) döviz bazlı Hazine garantileri artarak devam etmekteyken, köprü, tünel ve otoyolların bütçeye yükü 19 milyar TL’yi bulmaktadır. Böylelikle kamu kaynakları belirli bir kesime aktarılmaktadır.

Üretim bütçesi değildir: Bütçeye bakıldığında üretimi teşvik etmekten ziyade finans merkezlerini finanse eden rantçı bir bütçe görünümündedir.

Eğitime ayrılan pay düşüktür: Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde yatırımın payı yüzde 4.65’e gerilemekte, eğitim harcamalarının önemli bir bölümü zorunlu harcamalardan oluşmasına rağmen bu harcamalar eğitim emekçilerini esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmaktan kurtarmayı hedeflememektedir.

Faiz bütçesidir: 2020’de toplam 139 milyar lira faiz ödenecek, bir diğer söylemle her yüz liralık verginin 17.7 lirası faiz ödemelerine gidecektir. Üstelik bu faiz ödemeleri daha da artacak ve her yüz liralık verginin 30 lirasını faize ödemek zorunda kalınacaktır. Bütçenin bu yapısı itibariyle sosyal bütçe olmaktan çok uzak olduğu ortadadır.

Borçluluk bütçesidir: Büyüme denilince akla yine krediler ve Kredi Garanti Fonu gelecek, kamu borçlanacak. Hazine’nin 2020 bütçesinde borçlanma yetkisi, ilave yüzde 5’lik yetkiyle 154.1 milyar olacaktır.

NASIL BİR BÜTÇE VE YETKİ GASPI

Ancak, Saray rejiminin 2018 ve 2019’da bütçe hakkını gasp ederek bu bütçelerde öngörülen limitlerini aşmakta çekinmemiş olması, 2020 için de TBMM’nin bilgisine sunulan bu borçlanma limitlerinin aşılacağına güçlü bir göstergedir.

5018 sayılı kanuna göre, “ödenek üstü harcama yapılmaz” hükmüne rağmen sürekli ödenek üstü harcama yapılmakta, bu yönüyle kamu zararına yol açılmaktadır. Artan ödenek üstü harcamaların finansmanı ise daha çok borçlanmayı zaruri hale getirmektedir.

Milyarlarca çalışanın ezildiği bütçedir: İşgücü piyasası esnekleştirilecek, milyonlarca çalışan güvencesizliğe mahkûm edilecek, ücretler gerçekleşen enflasyona değil, YEP enflasyon sepetlerine göre ayarlanarak baskılanacak, BES gidecek zorunlu ama işverenin yükünün işsizlik fonunda karşılanacağı “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” gelecektir.

Vergi adaletsizliği bütçesidir: Bir kez daha rantçılara ve yandaşlara aktarılacak kaynaklar halktan, çalışanlardan, üretici güçlerden toplanacak. Çarpık olan ödeme gücünü esas almayan ve ihale sistemine dönüşmüş vergi sistemi daha da adaletsiz hale gelecektir. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 33’ü dolaysız vergilerden, yüzde 67’si dolaylı vergilerden toplanacaktır.

Bütçeler hazırlanırken en az bir yıllık öngörüyle beş yıllık perspektifle, doğruluk, samimiyet, mali saydamlık ve konjonktürel dalgalanmalarla mücadele edecek şekilde hazırlanır.

2020 bütçesi, krizle mücadele edecek bütçe olmaktan uzak; ülkenin yükünü çalışanlar ve dar gelirliler üzerine yıkmış bir bütçedir. Bu bütçe sonuçta ekonomik kırılma, beraberinde işsizlik ve yoksulluk getirecek ekonomik sorunların daha da derinleşmesine yol açacaktır.

Bu bütçe ne sosyal devlet bütçesi ne tasarruf bütçesi ne de kalkınma bütçesidir.

Bu bütçe, 2020 yılında makroekonomik krizin devam edeceğinin göstergesi olup sonuç olarak kamunun finansman ihtiyacının yüksek faiz oranlarıyla yapılacak borçlanmalarla giderileceğini göstermektedir. Ortaya çıkan bu resmin anlamı ya ek bütçe ya da yeni borçlanmayla birlikte artan vergiler olacaktır. 2020 yılında hem küresel ölçekte yaşanan koronavirüs salgını hem de Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklardan ötürü bütçede öngörülen vergi geliri rakamlarına ulaşılması zordur.

BAĞIMSIZLIĞA CİDDİ TEHDİT

Bu durumda yeni vergilerle bu durumun üstesinden gelinmeye çalışılmasının yanı sıra daha maliyetli borçlanmaya da gidilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Sonuç olarak -2020 bütçesinin gelir- gider-dengesindeki yapısal bozukluk ülkemizin bağımsızlığını ciddi anlamda tehdit edici bir derinlik içermektedir. 2020 bütçesi büyüme ve kalkınma yerine yoksullaşma, fakirleşme ve küçülme getirecektir. Bu durumdan en çok etkilenenler ise orta ve alt gelir düzeyindeki hane halkları olacaktır.

PROF. DR. DURAN BÜLBÜL 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları