Olaylar Ve Görüşler

Antropoloji ve seçimler - Abdullah Kehale

23 Mayıs 2023 Salı

Bir ülkeyi yöneten siyasi iktidar, yönetebilme yetkisini halkın karşılıklı rızasına dayandırmak zorundadır. Diğer bir deyişle yöneten ve yönetilen arasında bir anlayış birliği oluşmalıdır. Eğer siyasi yönetim halkı, doğru işler yaptığına inandırabilirse “meşruluk” kazanmış olur. Yönetim meşruluğunu din ve gelenek gibi kavramlardan mı alıyor, yoksa günün sorunlarına getirebildiği akılcı, bilime dayanan çözümlerden mi alıyor? Geleneklerden alıyorsa, meşruluğun kaynağının kutsallığı konusunda bir anlayış birliğinden söz edilebilir.

Modern toplumlar

Yasalara ve akla dayalı meşruluk anlayışında esas olan, halkı için neleri doğru yaptığıdır. Bu anlayışa uygun düşen toplumlar da modern toplumlardır. O toplumda okuryazar sayısı, okula giden kişi sayısı, okulda geçen süre, okunan gazete, kitap sayısı, eğitimin ne kadar usta-çırak ilişkisinden uzaklaşarak uzmanlaşan bir eğitim sistemine dönüşmesi sosyal modernleşmede önemli rol oynasa da toplumun kültürel yapısı da bir diğer çok önemli etkendir. Burada demokrasi kültürü önemli yer tutmaktadır. Demokrasiler siyasal modernleşme sürecinde oldukça fazla yol kat etmiş, yerleşik, eğitim düzeyi yüksek, vatandaşlık görev ve haklarını içselleştirmiş bireylerin çoğunlukta olduğu toplumlarda daha kolay doğar ve gelişir. Oysa içinde yaşadığımız toplumda ilkokul ve ortaokul dışında lise ve üstü eğitim yapanların sayısı, demokrasisi ile övünen ülkelerin çok gerisindedir. Üniversite eğitiminin düzeyi de ne yazık ki bu ülkelerin çok altındadır. Bunu üniversite mezunlarının üçte birinin işsiz olmasında görebiliriz.

Demokratik toplumlarda eğitimli, iyi iş bulabilen, iyi kazanan ve vergisini ödeyen bireyler çoğunluktadır. Bu yüzden demokrasi pahalı bir rejimdir. Peki bunun tersinde ne olur? Nitelikli insan sayısında azalma olur, insanlar daha az kazanmaya, kazanılan varlıklar gittikçe daha eşitsiz dağıtılmaya başlar.

Araştırmalar

İlkel toplumlarla ilgili yapılan antropolojik araştırmalarda bile bunun örneklerine rastlanmaktadır. Toplumsal ilişkileri anlamak konusunda önemli çalışmaları olan Malinowski, Trobrian yerlileri üzerinde yaptığı çalışmada Kula adı verilen bir toplumsal olgudan söz eder. Prof.Dr. Cemil Oktay’ın Malinowski’den aktardığına göre Kula ağı,” mwali” denilen deniz kabuklarından yapılan bir tür bilezik ve “sulava” denilen yine deniz kabuklarından yapılan gerdanlıkların karşılıklı alınıpverilmesinden oluşur. Kadınların katılamadıkları bu ağa her birey eşit derecede katılamaz. İki tür değişim vardır, bilezik verip gerdanlık alanlar ve gerdanlık verip bilezik alanlar.

Değişimde bulunmak

Değişimde bulunmak saygınlık kazandıran bir işlemdir. Değişimde bulunan birey sayısı arttıkça saygınlık da artar. Bazıları dört yüz kişi ile değişim ilişkisine girerken bazıları sadece dört kişiyle girer. Yoğun ilişki içinde olanlar toplumda daha fazla saygınlık kazanır. Daha çok sahip olmak daha çok verebilmeyi ve daha çok verebilmek de daha güçlü ve saygın olmak anlamına gelmektedir.

Aynı şekilde Marcel Mauss da toplumda karşılıklı hediye alıp vermenin toplumdaki önemini araştırır ve Potlaç adı verilen bu sistemde çok veren, çok saygınlık kazanmaktadır betimlemesini yapmaktadır.

Abdullah Kehale - Tarihçi/Öğretim Üyesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları