Olaylar Ve Görüşler

30 Ağustos’u kutlarken - Prof. Dr. Cengiz KUDAY

02 Eylül 2021 Perşembe

Yazmak... Köşe yazarları bana göre çok zor mesuliyetler üstlenmişlerdir. Bu kişilere imrenirim. Doğruları yazabilmek çok güzel, o oranda bilgili ve birikimli olabilmek. Bu da zamanla kötü ve iyi tecrübelerle oluyor. Fakat her zaman doğruları yazmak mümkün olamıyor. Tarihte de bunun örneklerini görmek mümkün. 

Bizans tarihinin en görkemli döneminde İmparator Justinianus ve İmparatoriçe Theodora zamanında yaşayan Prokopius hem resmi saray tarihçisi olarak hem de önemli görevlerde bulunarak Bizans’taki her olayın iç yüzüne tanıklık etti. 

Ölümünden sonra açıklanmak üzere kaleme aldığı “Gizli Tarih” herhalde gelmiş geçmiş tarih kitaplarının en ilginç olanıdır.

Bizim de bu gün yaşadıklarımızı doğru ve tarafsız olarak birileri yazabilecek mi? Umarım yazılır. Fakat unutmayalım Tanrı bile tarihi değiştiremez fakat tarihçiler ve siyasetçiler değiştirebilir!

ÜRPERTİCİ GERÇEK

Bugün ordumuzun emir komuta zinciri farklı bir şekillendirme içinde. Kuvvet komutanları Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı Genelkurmay’ın kuvvet komutanları üzerinde bir yaptırım yetkisi yok. Bu üniversitemizin rektörü bir tarih profesörü. Televizyonlarda kendisini çok defa zevkle izledim. Tarih konusunda bilgili ve bildiklerini güzel aktarıyor. Yalnız televizyon yayınlarından birisinde Murat Bardakçı’nın “Semerkant ve Buhara Emeviler tarafından zapt edildiğinde Emevi komutan Kuteybe, İslamı kabul etmeyen 40 bin Türk’ün kafasını kestirme emrini verdi. Bu doğru mu ve doğru bir hareket mi” sorusu üzerine bu işlemin doğru olduğunu ve İslamı kabul etmedikleri için bu yapılanın doğru bir hareket olduğunu söyledi.

ÜZÜCÜ MANZARA

Bu cevap beni çok şaşırttı ve hocamızın tarih bilgisine ve Türklüğe bakış açısına karşı saygımı sorgulamaya götürdü. Bu düşünce yapısına bağlı bir rektörün, bağlı kuvvet komutanlarının ve askeri okulların 30 Ağustos’u kutlarken neler hissedeceklerini bilmek isterim.

Bizler Mete Han zamanından beri ordu-millet olarak bilinir ve öyle düşünürdük. Bugün durum nedir bilmiyoruz. Gün geçmiyor ki ordumuzun Atatürkçü, aydınlık kişilerini yıpratacak, üzecek olayları medya ve bazı yayın organlarında görmeyelim.

Geçenlerde Gürsel Göncü ve Şahin Aldoğan’ın Siperin Ardı Vatan adlı kitabını okudum.

Kitapta, modern harp tarihinin kurucusu sayılan Bursalı Mehmet Nihat Bey’in 1919’da basılan kitabının önsözündeki şu sözlere yer verilmiş:

“Genel olarak tarihin ve harp tarihinin en az kıymetinin bilindiği memleket ve ordulardan biri de bizim memleketimiz ve bizim ordumuzdur.”

Milletimizin nedense bir kısmı ordumuza itibar eder, saygı gösterir ve fakat aynı oranda sevmezler. Ordumuza minnet borçluyuz, daha evvelki yazılarımdan birinde belirttiğim gibi minnet duygusu kadar tehlikeli bir duygu yoktur. Minnet duyan kişi bu duygunun altında ezilebilir ve zamanla iyilik gördüğü kişi ve kurumlara düşman olabilir. Minnet duygusu bazen çok tehlikeli olur ve sözlere, yazılara ve hareketlere yansır.

‘ESKİ ASKERLER ÖLMEZLER’

Ortaçağda yaşamış bir öğretmen için söylenen bir cümle vardır: “Eski hocalar ölmez sadece sınıflarından ayrılırlar.”

Eski bir askerin de emekliye ayrılırken söylediği bir cümle vardır: “Eski askerler ölmezler sadece gözden kaybolurlar. Gölgeleri hep oralardadır.”

Ümit eder, hayal eder ve inanırım ki Atatürk’ün öğretmen ve askerleri cismen olmasa bile ruhları ve gölgeleri ile 30 Ağustos’ta Anıtkabir önünde olurlar.

Not: Genelkurmay Başkanı protokolde önce 2. sıradan 2019 ve 2020’de 14. sıraya, son protokolde 15. sıraya düşürüldü. Daha önce 52. sırada olan Diyanet İşleri Başkanlığı ise Genelkurmay Başkanı'nın üstüne, 12. sıraya çekildi.

PROF. DR. CENGİZ KUDAY



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları