Genco’nun son çığlığı: İmparator

04 Ağustos 2024 Pazar

Genco’nun son oyunu İmparator’u, özel daveti üzerine, geçen yılın başında, “Sahnede kaldı, kalacak; düştü, düşecek!” duygusuyla izlemiştim. 

Aktörün çok yorgun olduğu, sağlık koşullarını zorladığı ve yüreğinde, vücudunda kalan son enerjiyi de tutkuyla seyircilerine aktarmak istediği belliydi. 

Cumhuriyet TV’ye nitekim verdiği son röportajlardan birinde kendisi de bu son oyununu, “Beni nefes nefese bırakıyor!” sözleriyle anlatmıştı.

Altmış küsur yıllık tiyatro deneyimi olan bir usta, fiziken kendisini bu kerte zorlayan, hırpalayan bir oyunu ısrarla neden sahnelemek ister?

Adeta bir vasiyet, bir “son söz” bırakmak için değil mi?

Üç yıl öncesinde daha “cumhurbaşkanına hakaret”ten yargılanan Türk tiyatrosunun eşsiz sanatçısı, “İmparator”u belli ki bir son çığlık olarak bilinçli şekilde seçmişti.

GÜÇ VE YALAKALIĞIN GÜNCESİ 

Polonyalı yazar Ryszard Kapuscinski’nin ölümsüz bir klasiğe dönüşen ve bir mutlak güç parodisi olan “Afrika Aslanı/İmparator” adlı eserini sahneye uyarlayan Erkal, gövdesini mayınlayan hastalıklar ve 85 yaşının bitkinliğine rağmen 75 dakikalık oyun boyunca sahnede oradan oraya sıçrıyor, kılıktan kılığa giriyor ve de hep ana mesajına kilitleniyordu. 

Neydi o mesaj? 

Halktan ve gerçeklerden kopan mutlak gücün groteskliği!

2000’lerin şok gelişmesi otokrasilerin durdurulamaz yükselişi olunca, Kapuscinski’nin ülkesinde vaktiyle demir perde diktatörlüklerini taşlamak amacıyla kaleme aldığı bu eski Haile Selassie öyküsü birden dünya sahnelerini sardı ve yeniden moda oldu. 

Son on yılda çeşitli ülkelerde farklı uyarlamaları yapıldı.

Yalnızca Türkiye’yi değil dünyayı da yakından izleyen Erkal, izleyicileri tarafından ayakta alkışlanan Etiyopya kralının bu trajikomik serüvenini işte son bir gayretle belli ki illa gündeme taşımak istedi. 

“Reis güne muhbir raporlarını dinleyerek başlarmış” diyerek açılıyordu ilk perde: 

“Kim kiminle nerede buluşmuş?”, “Kim kime karşı ittifak kuruyor?”, “Bu komplo olabilir mi?”

Reisin diplomasının olmamasına karşın her şeyi bildiğine atıf yapan temsil, muktedirin tek enformasyon kaynağının “siyasi polis” olduğunu anlatıyordu. 

“Kim derdi ki bir gün herşey bitecek?” sözleriyle açılan oyun, Habeşçe “ras” olarak ifade edilen “reis”in gücünün zirvesi ile sonu arasındaki çarpıcı tezatları taşlamaktaydı.  

“İmparator”un gücünün doruğunda olduğu dönemde misal-çoğu gene bizzat Erkal tarafından canlandırılan- “yastık taşıyacıları”, “kapı açıcıları”, “köpek çişi temizleyicileri”, “secde etmekle görevliler”le “casuslar”, “ihbarcılar” ve “kese taşıyıcıları”, “kayyum atayıcıları” gibi absürt görevlerle donatılmış bir dalkavuklar geçidi önümüzden geçiyordu. 

Dalkavuklar zincirindeki kilit görevlilerden “kapı açıcısı-kapıcı!”: “Kapıyı zamanında açmak en önemli şeydi” diyerek rejimin ruhunu aktarıyordu:

“Efendilerin efendisi” kapıdan girerken bekletilmeyecek ama kapılar, baştan defedilmek istercesine de kaygı ve aceleyle açılmayacak...

Diğer deyişle kapı açılırken dahi on numara beş yıldız yalakalık kriterleri ihmal edilmeyecekti.

TEK GÜNEŞ SİSTEMİ

Erkal’ın “teşrifatçı” kimliği ile söyledikleri her zaman kulaklara küpe olacak ve hiç unutulmayacak sözlerdi: 

“Terfi ve tayinler kişinin becerisi, yeteneğine göre değil, yalnız sadakate göre yapılırdı. Yücelerin yücesi efendimiz zayıf bakanları yeğlerdi. Herkes akıllı olursa algıda sonra karmaşa yaşanırdı. Bir güneş yerine 50 güneş birden parlardı. Olmaaaz! Bir tek güneş vardı. Doğanın düzeni budur. Başka türlüsü sapkınlıktır!”

Genco Erkal, yıllar öncesinde kendisiyle yaptığımız bir söyleşide aktörün gücünü “içsel enerji” diyerek tanımlamıştı; “(O enerji) salonu peşinden sürüklüyor... Bir elektromanyetik dalgalanma oluyor. Aura derler ya. Işık halesi ya da karizma. Gizemli bir şey. Büyücü (aktör) dedikleri o!” 

Türk tiyatrosunun büyücüsü işte en hasta ve en güçten düşmüş haliyle oynadığı “İmparator” da bile kendi deyimiyle, salonu oyununun her anında peşinden sürüklemekten geri kalmadı. 

Işığı ve “aura”sı olan, çok özel, yeri doldurulmaz büyük oyuncu Erkal, seyircisinden ayrılmamak için sonuna dek direndi. 

Bu yazıyı yazarken bile sesi hâlâ kulaklarımda. 

Mekânı cennet, ışığı bol olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

CHP tüzük kurultayı 1 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları