Ulustan Kurtuluş Savaşı!

05 Şubat 2015 Perşembe

Geçen haftadan bu haftaya sarkan, yankısı önümüzdeki günlerde de devam edecek olan iki yasak bize yazının başlığını attırdı.
Çanakkale Valiliği 31.12.2014 tarih, 19573101-880-8562 sayılı genelge ile Çanakkale Savaşları için en önemli tarihler olan 18 Mart ve 24-25 Nisan’da bölgeye vatandaşların alınmayacağını duyurdu. Bunun Türkçesi şudur:
Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü diye kabul edilen Çanakkale zaferinin 100. yılı kutlaması halka yasak!
Bu savaşlarda başta İngiltere olmak üzere dönemin küresel aktörleri adına cepheye sürülen Avustralyalıların geçen yıldan kutlamaya başladığı 100. yılı biz nasıl kutlarız diye düşünürken yanıt geldi; yasaklayarak kutlarız!
AKP iktidarı ilk yıllarında ulusal bayramları kutlamaktan sıkıldığı için şu gerekçeyi öne sürmüştü:
Halktan kopuk, sadece devlet protokolünün kutladığı bu bayramlar anlamsızlaşıyor. Bundan sonra bayramları devlet değil, halk kutlasın.
Beklentileri, halkın da bayramlara ilgi göstermeyeceği, usul usul unutulacağıydı. Baktılar ki halk kutlamaktan vazgeçmiyor, bu kez çelenk yasağı getirdiler. O da tutmadı, bakalım yeni ne bulacaklar.
Derken 100. yıllar başladı... Kafanın doğal olarak değişmediğini görüyoruz.

***

Aynı döneme karşılık gelen ikinci yasak ise 15 bin metal işçisinin greviydi.
Kesesinden veriyormuş gibi aldattığı yardımlar aracılığıyla halkı oy deposu gibi gören iktidar, karşısında hakkını arayan işçiyi görünce yine işin kolayına kaçtı, yasağı seçti.
DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın 22 işyerinde 29 Ocak’ta başlattığı grev, ertesi gün “milli güvenliği bozacağı” gerekçesiyle 2 ay süreyle ertelendi.
Gerçek o ki; Türkiye’de grev yapmak fiilen yasak.
Önce çalışanlara, “bu işi bulduğuna şükret, bir de zam istiyorsun, bak dışarıda milyonlarca işsiz var” sopası gösteriliyor. Bunu aşıp sendikalaşırlarsa, “ya sendika ya işin” ikilemine sokuluyor. Bunu da aşıp sendikalaşmayı başarırlar, haklarını isterlerse karşılarına “grev yasağı” çıkıyor.
AKP iktidarının ilk yıllarında Lastik-İş, Kristal-İş sendikaları grev kararı almış, yine “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelenmişti.
Birleşik Metal-İş Sendikası’na bağlı işçiler, yasağı fiilen geçersiz kılmak için harekete geçtiler. Doğal bir refleksle, öncelikle AKP binalarına yöneldiler. Devlet kimin elinde oyuncak olmuşsa, elbette oraya yöneleceklerdi.
Sendika 19 Şubat’ta 16 işyerinde daha greve gidecekti. Bu gidiş gösteriyor ki, oralarda da milli güvenlik gerekçesiyle yasaklama olacak.
Uluslararası kurumların terör örgütü dediği oluşumlarla ilişkiye girmek milli güvenlik sorunu olmuyor, işçilerin hakkını istemesi sorun oluyor.

***

Her iki kararın özünde, bilinçli insanların haklarını aramak için haykırmalarının, ulusal kimliklerini zafer havasında yaşamalarının yasaklanması vardır.
Birbirinden çok farklıymış gibi görünen bu iki yasak bir anlamda ulustan kurtuluş savaşıdır.
İktidar, yurttaşlık bilinci istemiyor; insan, haklarıyla insandır ilkesine hayır diyor.
İktidar, hak aramalar olmasa, yurttaşlık bilinci olmasa ben bu ülkeyi ne güzel idare ederim, diyor.
İktidar adeta şunu söylüyor:
Bu halk koyun,
İstediğiniz yasağı koyun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024
Üç Cumhuriyet gecesi! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları