Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye’nin son yarım yüzyılı ve Demirel’i!

18 Haziran 2015 Perşembe

Süleyman Demirel’in ölümüyle birlikte siyasi tarihimizde bir dönem kapandı. 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in ardından, Demirel’i de ölüm eşitledi.
Şüphesiz siyasi tarihimiz bu 4 lider olmaksızın yazılamaz. En büyük payı kime vermek gerekir sorusuna elbette farklı yanıtlar verilebilir. Ama 7 kez gidip 8 kez gelen Demirel’in payını ayrıca vermek gerekir. Siyasi tarihimizde bunca yıl etkili olmuş bir kişinin tümüyle iyi ya da tümüyle kötü olduğu söylenemez. Çinlilerin böylesi durumlarda oransal yaklaşımı vardır. Örneğin derler ki, yüzde 70 iyi yüzde 30 kötü.
Demirel’in başlıca özelliği her durumda kendisini haklı çıkaracak bir anlatım bulabilmesi ve halka hiç küsmemesi. “Demokrasilerde halka küsülmez” sözünü en çok yaşama geçiren kişilerden biriydi.
Siyasetten, siyasi mücadeleden sonra cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişiler için “başbakanlık dönemi”, “cumhurbaşkanlığı dönemi” olmak üzere iki temel ayrım yapılır. Demirel için de toplumun pek çok kesimi, özellikle cumhurbaşkanlığı dönemini ayrı tuttu. Gerçekten de Demirel Çankaya Köşkü’ne çıktıktan sonra hem siyasetin hem toplumun bütün renklerine hitap etmeye çalıştı.
Git-gellerle dolu başbakanlık dönemi ise tek başına iktidardan Milliyetçi Cephe’lere, yasaklı liderlikten sol ile koalisyona kadar geniş bir yelpazeyi içeriyordu.

***

Demirel’in siyasete atılıp 41 yaşında başbakan olması, Menderes’lerin idamının sonrasında oluşan siyasi iklimde gerçekleşti. DP iktidarları döneminde Devlet Su İşleri’nde çalışan Demirel’in o günlerde katıldığı baraj inşaatları ona “Barajlar Kralı” unvanını sağlayıp, önemli bir siyasal enerji üretimini de beraberinde getirdi. 12 Mart döneminde Deniz’lerin idamında partisinin oynadığı rol siyasi yaşamının en çarpıcı çizgisidir.
17 Haziran’ın ilk saatlerinde Demirel’in ölümünün kamuyouna duyurulmasının ardından sosyal medyadaki değerlendirmelerin bir ayağını da bu oluşturuyordu. 12 Mart döneminde idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın infazına ilişkin yasa Meclis’ten jet hızıyla geçirildi. O süreç çok yazılıp çizildi. Biz konuya biraz daha geniş açıdan bakmayı önerelim ve şu değerlendirmeyi paylaşmakla yetinelim:
1960’larda Menderes’ler üç kişi asıldığı için, 1970’lerde de Deniz Gezmiş’ler üç kişi asıldı!
Bir başka deyimle idam idamı getirdi. Devamında da 1980’lerde idam sayısı 50’yi buldu.

***

Dün bütün gün ekranlar, Demirel anılarıyla doluydu. Biz de Demirel’in 12 Eylül sonrası yasaklı günlerini, koalisyon ortağı başbakanlığını, cumhurbaşkanlığını ve sonrasını birebir izlemiş bir gazeteci olarak, anılarımızdan ikisini paylaşalım.
Cumhurbaşkanı Demirel’in, İsrail, Filistin, Ürdün’ü kapsayan bir gezisini izliyorduk. Gece yarısından sonra hep yaptığı gibi gazetecilerle off the record konuştu. Yazılmamak üzere olduğu için bu tür sohbetler her konunun konuşulduğu rahat ve çabuk geçen ortamlardı. Demirel’in attığı bir adımı anımsatıp, sordum:
-Bu adımı atmamanız daha doğru değil miydi?
Şu karşılığı verdi:
“Sayın Balbay haklısınız, doğru olan oydu ama o doğru bugün lazım değildi!”
Demirel’in cumhurbaşkanlığındaki yıldönümlerinden biriydi makamının saygınlığını korumak ve siyasi partilerle sağlıklı diyalog sürdürmek için seçim dönemlerinde daha özenli oluyordu. Hele mitingler hiç yapmıyordu. O günlerde sormuştum:
-Çankaya’da en çok neyi özlüyorsunuz?Duraksamaksızın şu karşılığı verdi:
“Meydanları... Meydanları çok özlüyorum, halka hitap etmeyi.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özgen Acarkeoloji! 7 Kasım 2024
Hedef CHP! 6 Kasım 2024
Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları