Toplumla Mücadele Yasası

03 Şubat 2015 Salı

Son anda bir değişiklik olmazsa bu hafta TBMM gündemine gelecek olan İç Güvenlik Yasası’nın özeti başlıktaki gibidir.
İlk hazırlandığında 43 madde olan tasarı, Meclis komisyonlarına gelinceye dek önce 100’e, daha sonra da 132’ye çıktı. Genel Kurul’da büyük olasılıkla son dakikaya bırakılan ek maddeler gündeme gelecek.
Yasanın kapsamını tarif etmek gerekirse, hâkim ve savcılarda olan yetkilerin önemli bölümü, polis, kaymakam ve valilerde de olacak. Bir başka deyimle bu meslek grupları da ancak adalet kurumlarının kullanabileceği yetkilere sahip olacaklar.
Örneğin polis, herhangi bir savcılık kararı olmaksızın bir kişiyi 48 saat gözaltında tutabilecek. Gözaltı sonrasında, olası savcılık işlemlerinin ne kadar süreceğini Türkiye koşullarında kestirmek zor. Örneğin, bu satırları yazan kişinin 5 Mart 2009 günü evinden alınıp savcıya ifade vermesi 31 saat sürmüştü.
Valiler, sorumlu oldukları ilin sözüm ona güvenliği için akla gelen her türlü kararı ve yasağı yürürlüğe koyabilecek. Valinin kararına uymayan kişiye 1 yıl hapis cezası verilecek.
Valiler ayrıca gerekli gördüğü durumda ildeki bütün kuruluşların araçlarına el koyabilecek, valiliğin sorumluluğu dışındaki personele de istediği görevi verebilecek.
Bunun özeti sıkıyönetimdir.

***

Bugün Türkiye’de telefon dinlemelerinin kim tarafından yapıldığı, nerelere servis edildiği, açık - gizli hangi amaçlarda kullanıldığı belli değil.
Kamuoyu bu alanda tatmin edici bir açıklık beklerken, dinleme çok daha kolaylaşıyor. Yasaya göre polis, yargı denetimi olmaksızın 48 saat telefon dinleyebilecek. Dinlemelerle ilgili yargı kararı gerektiğinde tek yetkili mahkeme Ankara Ağır Ceza Hâkimi olacak. Bir başka deyimle tüm ülkedeki dinlemelerden sadece bir hâkim sorumlu olacak. Buraya atanan kişinin nasıl biri olacağını kestirmek zor değil.
Terörle Mücadele Yasası’nın kullanım alanının esnek tutularak herkesin “terörist” ilan edilebildiğini biliyoruz. Yeni yasayla, bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün basit bir sembolü bile “terör malzemesi” olarak tanımlanacak. Örneğin bir pankart açmak, sapan kullanmak, ağır silahlara eşdeğer.
Tüketimi giderek artan biber gazı yetmiyormuş gibi, yeni düzenlemeyle 3-4 gün insanların üzerinden hiç çıkmayacak boyalı su kullanılacak.

***

Bu yasa kapsamında yorumlar yapılırken, Benjamin Franklin’in şu sözüne gönderme yapılıyor:
“Güvenlik için özgürlüğünden vazgeçenler, özgürlüğe de güvenliğe de layık değildirler.”
İç Güvenlik Yasası bu tanıma tam uyuyor.
Hükümetten gelen her yasa tasarısına parmak kaldıran AKP milletvekillerine bir anımsatmamız var. 12 Eylül 2010’daki referandumla yürürlüğe giren anayasa değişikliğiyle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısı tümüyle değişmiş üye sayısı genişlemişti. Erdoğan bu değişikliği müjdeyle topluma duyurmuş, devrim ilan etmişti. Üstünler hukuku yerine, hukukun üstünlüğüne geçildiğini söylemişti. Aradan 3 yıl geçti, aynı HSYK Erdoğan’ın gözünden Türkiye’nin en darbeci kurumu oldu. Erdoğan hata yaptık deyip, kendince yeni bir HSYK oluşturmaya girişti.
AKP bu yasayla eline geçirdiği gücü ileride nasıl kullanacağı belirsiz yeni odaklar yaratıyor.
Bir bakmışsınız bu yasadan en olumsuz etkilenenlerin başında AKP’nin tepesindekiler olmuş.
Yap-mayın!
Zaten bozulmuş olan adalet dengesini orta-dan kaldır-mayın!
Kime çarpacağı belirsiz gizli güç odakları yarat-mayın!
Yakın gelecekte, bugünleri arat-mayın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024
Üç Cumhuriyet gecesi! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları