Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tanımıyoruz!

23 Mart 2021 Salı

Çok darbeli bir haftayı geride bıraktık. En ağırı Meclis’e yapılandı. Erdoğan Meclis’in kararları nasıl vereceğini dokunulmazlıklarda tarif etmişti:

“Genel kurulda hemen eller iner kalkar…”

O kadar!

İstanbul Sözleşmesi için buna bile gereksinim duyulmadı. Cumhurbaşkanlığı kararı ile Türkiye’nin bu sözleşmeden çekildiği açıklandı. 

Önce adını tam yazalım; kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi diye bilinen bu metnin başlığı şöyle:

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi.”

Özü hem kadına hem de çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi.  

Türkiye’de iktidar böyle bir sözleşmeden çekilme kararı aldı!

Böyle bir sözleşmeye öncülük eden ülke kim?

Türkiye.

Adı neden İstanbul?

Çünkü İstanbul’da imzalandı.

Sözleşmeye imza koyup ilk çekilen ülke kim?

Türkiye!

Aziz Nesin ne desin?

***

Hukukun temel ilkelerinden biri de şudur:

Usul, esasın kapısıdır.

Bir kararı usulüne göre almazsanız, esasına bakılmaz bile. Geçersizdir. 

Erdoğan’ın hafta sonu sabaha karşı Resmi Gazete’de yayımlatarak aldığı karar, özünde yoktur. Çünkü uluslararası sözleşmelerden bu şekilde çekilme yöntemi yok.

Kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, AKP içinde de taraftar bulmuştu. Zaten 2014’te Meclis’te onaylandığında bunu “müjde”, “devrim” olarak sunmuşlardı. Tarikatlar sözleşmenin kaldırılması için bastırdığında kamuoyu önünde olmasa bile karşı durmuşlardı. Erdoğan da “denge” aramıştı. Demek ki son kararı bu yönde oldu. Ancak konuyu kamuoyu ile çatallı paylaşıyorlar. Bir yandan tarikatların teşekkürlerini kabul ediyorlar bir yandan da şöyle diyorlar:

“Mevcut yasalarımızla bu mücadeleyi zaten yapıyoruz. Gerekirse Ankara sözleşmesi yaparız!”

Akıl devreden çıktıktan sonra her şey geçerli!

Ankara’daki bir başka yorum da şu:

Cumhurbaşkanlığı kararnamesine karşı Anayasa Mahkemesi’ne Cumhurbaşkanlığı kararına karşı Danıştay’a dava açılabiliyor. Erdoğan bu kararın bu usulle geçerli olmadığını biliyor. “Ben sözümde durdum” deyip işi sürece bırakıyor. Zira Meclis’te oylanacak olsa fire çıkabilirdi!

İşler hukuki değil, keyfi yürüdüğü için hiçbir senaryoyu küçümsememek gerekiyor.

***

Artık asıl olan iktidarın attığı adımlar değil.

 Zira Türkiye’de iktidar yok. Çünkü iktidar meşruiyete dayanır. İktidarlar oyu halktan, meşruiyeti de hukuktan alır. Türkiye’de böyle bir iktidar yok. Anayasa, yasa, kurum, kural tanımayan keyfi bir yönetim var. 

Artık asıl olan böyle bir yönetime karşı seçenek oluşturmak. 

Altını çizelim, bu gidişe muhalefet etmek değil, seçenek oluşturmak gerekli. 

Muhalefet etmekle seçenek oluşturmak aynı şey değil.

Eğer sadece muhalefet ederseniz, bu yönetimi meşrulaştırmış olursunuz. 

Öyle ya, bir yanda ülkeyi yöneten var, bir yanda da ona muhalefet eden var. Al sana demokrasinin alfabesi. Bundan âlâ demokrasi mi olur?

Kuvvetler ayrılığını bitirerek anayasaya elveda dediler…

Kararlarını tanımayarak Anayasa Mahkemesi’ne elveda dediler…

Şimdi de hiçe sayarak Meclis’e elveda diyorlar…

Atılan bütün hukuk dışı adımlar için, Türkiye’nin kaynaklarını peşkeş çeken tüm satışlar için millete giderek haykırmak yeni bir başlangıç yaratmaz mı:

Tanımıyoruz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024
Çekin elinizi! 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları