Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Seyyar Komşular!

17 Haziran 2014 Salı

Yıllardır Ortadoğu’ya “mezhep gözlüğüyle” bakan Başbakan’ın Musul olayını, “iş mezhep çatışmasına gidecek” diye özetlemesi, 12 yıllık iç-dış politikasının iflasıdır.
AKP iktidarı, bölgedeki Sünni nüfustan “yay”, “hilal” yapayım derken, hançerin sırtına saplandığını hissedince, son nefesinde yalan yanlış gerçeği söyler gibi feryada başladı.
Şu sözler Başbakan’a ait:
“Artık olayı Musul olarak değerlendirmekten öte bir süreç yaşanıyor. Olay tamamıyla bir Irak olayı haline gelmiştir ve Irak genelinde hemen hemen tüm eyaletlere doğru bir ateş sıçramıştır. Bu IŞİD unsurlarının bir olayı olmaktan daha da öteye geçti. Şu anda adeta bir mezhep çatışmasına, belki de bir mezhep savaşına gidecek. Telafer hafife alınamaz bir gelişme. Oradaki Türkmen kardeşlerimizin yarısı Sünni yarısı Şia... ”
Başbakan bir bakıma gerçeği söyler gibi feryat ediyor ama bu sırada bile yıllardır içine düştüğü yanlışı da mırıldanıyor. Nüfusunun yüzde 90’ı Türkmen olan Telafer kentini tarif ederken, yarısı Sünni yarısı Şia diyor. Önceliği binlerce insanın yaşamının tehdit altında olmasına vermiyor.

***

Başbakan gelinen bu noktadan sonra 12 yıllık politikasını değiştirip mezhep ayrımının ucu çok kötü yerlere varıyor, bundan vazgeçelim diyebilir mi?
Görünen o ki diyemez!
Çünkü, varlık nedenini, iç-dış bütün ilişkilerini bu zemine oturtmuş durumda. Reyhanlı saldırısını anlatırken, “Orada 53 Sünni yurttaşımız öldü” demedi mi?
Bu pencereden bakınca Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı adam öldüren yapılanmaya terör örgütü diyememesi de tabloyu tamamlıyor. Dışişleri’nin de bu örgütün rehin aldığı kişiler için, “rehine değil, alıkonmuş insanlar” yorumunu getirmesi bu anlayışın devamı. Sanki tanımın değişmesi sonucu değiştiriyormuş gibi...
AKP iktidarı yıllardır Ortadoğu ülkelerinin içindeki ayrılıklara da mezhep gözlüğüyle baktı. Yani geleneksel dış politikamızda hiç olmadığı şekilde bölge ülkelerinin içindeki krizlerde taraf tuttu. Oysa Türkiye, Ortadoğu coğrafyasında değil ülkelerin içindeki gerilimlerde, ülkeler arasındaki krizlerde bile taraf tutmuş, bu tutumuyla da tüm kesimlerle görüşebilen ender ülkelerden biri olarak yerini alırdı.

***

AKP’nin bu politikasının doğurduğu t-onlarca olumsuzluğun başında komşularımızın sürekli değişmesi geliyor.
Eskilerin diliyle; Türkiye sabit, komşular müteharrik!
Üstelik öyle bir hareketli ki, aynı anda aynı coğrafyada iki farklı komşumuzun olduğu hissini bile yaşayabiliyoruz. Bunun en çarpıcı örneklerini Suriye ve Irak’ta görüyoruz.
Suriye komşumuz bazen Esad yönetimi, bazen Özgür Suriye Ordusu, bazen bu yapı içindeki daha radikal gruplar, bazen de hiçbiri!
Irak komşumuz da aynı şekilde, sürekli değişken. Kuzey Irak’taki yerel yönetim bazen ayrı bir devlet olarak komşumuz, bazen ana muhatabımız Bağdat, son olarak da IŞİD’i komşuluğa almaya hazırlanıyoruz.
Komşularımızın içindeki küçük gruplarla başlı başına uluslararası kabul gören bir yapı gibi muhatap olması, Türkiye’yi de küçültüyor. Hatta küçültmekle kalmıyor o sorunların içimize taşınmasına neden oluyor.
Komşuda pişer bize de düşer atasözü bir kez daha gerçek oluyor.
Komşuda ne pişerse size de o düşer.
Barış pişerse barış...
Terör pişerse terör!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024
Çekin elinizi! 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları