Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Seğmenler’de Çiçek Yağarken...

13 Nisan 2014 Pazar

Cuma sabahı Halk TV’de bir saat güncel konular üzerine konuştuktan sonra gazeteye Seğmenler Parkı’ndan yürüyerek gitmek, eski-meyen ağaç dostları görmek iyi geldi.
Şubat, mart boyunca sürekli görevinin götürdüğü yere git demekten, yüreğinin götürdüğü yere git demeye fırsat yoktu. Bu yüzden de Botanik Parkı’nda, martı badem çiçekleriyle karşılamayı kaçırdık. Sabah, tüm canlılar güneşle birlikte uyandığı için doğanın enerjisi insana da geçer. Ama bahar canlılığı elbette başka.
En güzeli parktan inişte sağ yamaçtaki ve havuz çevresindeki süs elmalarıydı. Mart sonu, nisan başı alabildiğine çiçeklendikleri günler. Bir de rüzgâr esti mi, ağaçlardan pembe, beyaz çiçekler yağar. Sabahın hafif sertleşen rüzgârıyla birlikte tam da öyle oldu. Hani ağaçlar elbirliği yapıp, uzun süredir uğramayan arkadaşımızı karşılayalım deseler, rüzgârdan da yardım isteseler ancak bu kadar güzel olurdu.
Rüzgâr ensemi kucaklarken süs elmalarından dökülen çiçekler avuçlarımda tekrar açıyordu.

***

Atkestaneleri de tam beklediğim gibi karşıladı beni. Onlar için mart, tomurcukların patlama ayı. Nisan, yaprakların mendil mendil açılıp ortasından çiçek tomurcuklarının minicik ağaçlar gibi yükselme ayı. Yaklaşıp yaprak demetlerinden birine dokunduğumda yanılmadığımı görmenin keyfiyle, “esaret, içinde köklenen ağaçları unutturmamış” diye seslendim kendime...
Hele nisan sonunda görmeli onları... Asıl mayıs mıydı? Yok, mayıs meyveye durmaya başladıkları günlerdi. O zaman da başka güzeldir.
Sağ yamaçta biraz azalmış bulduğum leylaklar açmış. Yaklaşıp koklamadan olmazdı. Doğanın ürettiği en güzel şey, koku... İnsan, leylakları içine çekince sanki içinde çiçekler açmış gibi hissediyor.
Salkım söğütlerin yapraklarının çiçek gibi fışkırdığı günlerdeyiz. Nisan yağmurlarının en güzel armağanı salkımsöğüt dallarının arasında gizlidir. Yağmurdan sonra sarkan dalların altına geçip hafifçe sarstığınızda yağmur yağar. Bir de güneş açmışsa, tarifsiz bir doğa kucaklaşmasıdır. Salkımsöğüdün ince dallarının arasında çiçek tomurcuğu gibi duran damlalar başınızdan dökülür. Milyonlarca yaprak sizi selamlıyormuş gibi çoğalırsınız.
Ceviz, dut, akasya, iğde için daha kış tam olarak bitmedi. Onlar mayısla birlikte yeşerecekler. İğdelerin çiçek açmasına daha çok var. Hele bir mayısın ikinci yarısını geçelim. O minicik sarı çiçeklerinden ne güzel kokular yayılacak. Birkaç yüz metre öteden hissedersiniz kokuyu, “burada bir iğde ağacı olmalı” dersiniz...

***

Doğanın en büyük gücü, üretmek... Hiçbir mevsim üretmekten vazgeçmiyor. Bazen don alıp götürse bile çiçeklerini yeniden deniyor. Olmadı, “seneye” diyor. Hiçbir ağaç, “mademki, benim birkaç haftalık çiçeklerim bile bu doğaya çok geliyor, hemen dökülüyor, seneye açmayacağım işte” demiyor. Çünkü doğada asıl olan üretmek, üretme gücü. Ayakta kalmayı sağlayan da bu...
İnsanın doğadan alacağı, öğreneceği o kadar çok şey var ki.
Bir ağacın mevsim değişikliğini selamlamamak, altında durup dallarına dokunmamak, kitapları açmadan uzaktan bakıp içindekileri öğrenmeye çalışmak gibi bir şey...
Ağaçların dalları, kitapların sayfaları gibidir. İyi bakarsanız çok şey görürsünüz.
Hayatta çok öğretmenim oldu ama ağaçların öğretmenliği bambaşkadır. Onlar öğretmekle kalmazlar, yaşatırlar da..
Seğmenler’de çiçekler yağarken yaşamın bütün kaygılarına inat, yaşam sevincinin tartışılmaz gücünü bir kez daha gösterdi bana ağaçlar...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özgen Acarkeoloji! 7 Kasım 2024
Hedef CHP! 6 Kasım 2024
Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları