Şadan Gökovalı: Anadolu bilgesi

07 Şubat 2021 Pazar

31 Ocak 2021 Pazar günü Türkiye, büyük tarih ve kültür anlatıcısını yitirdi. Prof. Dr. Şadan Gökovalı 82 yaşında aramızdan ayrıldı. 82, nüfus cüzdanındaki yaşı. Prof. Gökovalı, 10 bin yaşında ya var ya yoktu! Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini öylesine özümsemişti ki!

Homeros’tan mı söz ediyor; sanki az önce onun yanından ayrılıp gelmiş gibiydi...

Afrodisias antik kentinin heykel okullarını mı anlatıyor; sanki milattan önce 4., 5. yüzyılda kuruluş günlerine tanıklık etmiş gibiydi...

Ege kıyılarının her kıvrımındaki ağaçların öyküsünü mü yazıyor; sanki ağaçla birlikte büyümüş gibiydi...

Gazetecilik, yazarlık, akademisyenliğin yanı sıra çok usta bir anlatıcıydı. Anlattığı kişiyi, olayı yaşardı.

1990’da en verimli çağında kaybettiğimiz arkeolog Prof. Dr. Kenan Erim, bu topraklardaki uygarlıkları şöyle anlatırdı:

Grek, Roma, Bizans yok, Anadolu var!

İşte Şadan Hoca, bunun ete kemiğe bütünmüş şekliydi.

***

Halikarnas Balıkçısı adıyla ünlenen yazar, araştırmacı Cevat Şakir Kabaağaçlı, onun üretime ve yardımlaşmaya dönük çalışkanlığını o kadar çok sevdi ki “manevi oğlum” dedi. Arkeolog, yazar Azra Erhat da onu tanıdıktan sonra bırakmadı, “Ben de onun manevi annesiyim” dedi.

Halikarnas Balıkçısı’nın ölümünden sonra da bütün ürettiklerinin esere dönüşmesi için çaba harcadı, başardı.

Şadan Hoca’nın ezberinde 5 bin kadar şiir vardı. Bunlar yazının icadından başlayıp bugüne kadar gelen şiirlerdi. Zafer Keskiner’in Salihli Belediye Başkanlığı döneminde başlayan “Salihli Şiir İkindilerinin” mimarıydı. Kimleri çağırmamıştı ki?

Cahit Külebi, Necati Cumalı, Ülkü Tamer, Fazıl Hüsnü Dağlarca...

Şairler kendi şiirlerini okurken arada unuttukları olurdu. Sorun değil; Gökovalı hemen devamını getirirdi.

Bütün bu özellikleri onu aynı zamanda turizm rehberi yaptı. Sadece rehber değil, rehberlerin rehberi yaptı. Tarihten, kitaplardan, ustalarından öğrendiğini kendi anlatım gücünü de içine katarak sonraki kuşaklara aktardı.

***

Şadan Hoca aynı zamanda gazetecilerin de gazetecisiydi...

Onu 1977 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tanıdım. Hocamızdı, meslek büyüğümüzdü, ağabeyimizdi, arkadaşımızdı...

Bize sadece sınıfta ders anlatmakla kalmadı. Bergama, Didim, Afrodisias’ı gezdirip yerinde öğretti.

1980’de son sınıfa geldiğimizde Şadan Hoca da bizim için mesleğe başlamanın yollarını arıyordu. Kasım başıydı. Dersin başında bir duyuru yaptı:

Arkadaşlar, Gazete İzmir adıyla yeni bir yayın organı başladı. Çalışmak isteyen dersten sonra yanıma gelsin...

Dersin bitimiyle Şadan Hoca’nın yanında bittim. “Gazetenin Haber Müdürü Levent Bimeni gör”, dedi. 11 Kasım 1980’de Levent Abi’nin, “madem geldin, hadi başla” demesiyle mesleğe adımımı attım.

Şadan Hoca’yla bağımız hiç kopmadı. Sanırım onu tanıyan kimsenin bağı kopmamıştır.

Şadan Hoca şimdi çok sevdiği Gökova’da Oktay Akbal, Halet Çambel ve Nail Çakırhan’larla birlikte... 8 yıl önce konuşma yetisini büyük ölçüde yitiren o anlatım ustası son nefesine dek yaşamdan, yazıdan kopmadı. 10’a yakın dergi ve gazeteye yazı gönderiyordu. Son yazısı düzenli yazdığı 9 Eylül gazetesinde yayımlandı. Kurtdereli Mehmet Pehlivan üzerineydi.

Bu topraklara verdiğin, bize öğrettiğin her şey için teşekkürler...

Anadolu toprağı gibi bereket, Anadolu taşı gibi zarafet dolu Şadan Hocam...

Bütün yüzüne yayılan gülümsemen yüreğimizde şimdi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları