Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Prof. Pekünlü ile Cezaevinde 1 Saat...

30 Kasım 2014 Pazar

Köy Enstitülerinin önderlerinden Ferit Oğuz Bayır’ın doğumunun 115. yılı nedeniyle Foça’da düzenlenen çalıştayın açılışına katıldıktan sonra Foça Açık Cezaevi’ne geçtik.
Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ’ın ev sahipliğinde düzenlenen çalıştayda ana konu olarak Köy Enstitülerinin edebiyata katkısı seçilmişti. Bugün yaşanan ise Köy Enstitüleri kültürü benimsemiş Aydınlanmacı öğretim üyelerinin cezaevindekilere katkısı!
Dostluk bağlarını Silivri günlerinde kurduğumuz avukat kardeşim Murat Ergün ile birlikte güzelim Foça doğasının tam ortasında kurulu açık cezaevine giderken ister istemez yakın geçmişi anımsadım. Hapisteki insan en çok ne ister, biliriz... Zamanı boşa geçirmeme çabası, kendisini yalnız hissetmeme duygusu...
İki tarafı çam ağaçlarıyla dolu cezaevinin bahçesi de çam ve zeytin ağaçlarıyla örülü. Biz içeri girer girmez hoparlörden anons edildi:
“Rennan Pekünlü, ziyaretçiniz var...”
Rennan Hoca bizi güler yüzle kollarını açarak kucakladı. Morali yerinde, yeni hayata nasıl adapte olduğunu cümleleri birbirine takarak anlatıyor. Cezaevinde işsizlik sorunu çözülmüş, mandıradan kütüphaneye, doğramadan döküm atölyesine kadar her türlü iş var... Rennan Hoca mandıra işini öğrensem de çıkınca Foça yoğurdu yapıp ticarete atılsam deyip kahkahayı basıyor.
Planlarından biri de mahpuslara uzmanlık alanı uzay dersi vermek. Eğer cezaevi yönetimi sunumlu ders vermesine izin verirse dışarıdan görüntü de getirtecek. Müdüre sorduk, neden olmasın dedi.

***

Prof. Pekünlü, türbanlı öğrencilerin derse girme hakkını engellemek suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezanın alt sınırı 1 yıl idi. Bunu da geçtik, ceza 2 yılla sınırlı olsaydı, ertelemeye gidiyordu, üstüne 1 ay ek yapıldığı için tutuklanarak cezaevine kondu.
Rennan Hoca’nın moralinin yüksek olması bir yana, onun hapse atılmasının başlıca ana nedeni üniversitelerdeki sessizliğin daha da derinleşmesi. Çünkü ortada hüküm giymesini gerektirecek bir durum yok. Öğrenim hakkını engellediği iddia edilen öğrencilerin ders durumunu çıkartmış, hepsi sınıfını geçmiş, devam sorunu görünmüyor. Bu durumda öğrenim hakkı nasıl engellenmiş olabilir? Başta vurguladığımız gibi amaç geçmişte türban üzerinden yaşanan gerilimi tersine çevirip üniversitelere gözdağı vermek. Adil yargılanma hakkının çiğnendiği, suça karşılık oluşturacak bir delilin olmadığı kanıtlandığı halde Prof. Pekünlü’nün cezaevine konması, kişisel bir sorun değildir. İktidarın Türkiye’yi büyük bir cezaevi haline getirmiş olmasının en önemli delilidir.

***

Prof. Pekünlü 12 Eylül döneminde de Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’nde işine son verilen ilk öğretim üyelerindendi. Mahkeme kararıyla görevine dönünce bu kez 1402’likler arasına alındı ve 1990 yılına dek bilimden ve öğrencilerinden koparıldı. Bu tür davaların yılmaz savunucularından Güney Dinç’in avukatlığıyla yıllar sonra bütün haklarını geri alarak üniversiteye döndü.
Kaderin cilvesine bakın ki, Prof. Pekünlü bu kez de AKP diktası döneminde benzer hukuksuzluklarla karşı karşıya.
Nasıl ki 12 Eylül hukuku bugün 12 Eylül’ü yapanların bile savunamayacağı bir yüz karası olarak tarihe geçtiyse, şimdi de gelecekte öyle anılacak.
Prof. Pekünlü’nün hiç kaybetmediği ruhsal özgürlüğünün yanında bir an önce bedensel özgürlüğüne de kavuşmasını diliyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özgen Acarkeoloji! 7 Kasım 2024
Hedef CHP! 6 Kasım 2024
Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları