Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Oy Verirken...

27 Mart 2014 Perşembe

CHP Amasya Milletvekili Ramis Topal’la kentin merkezine gelmeden önce tek tek ilçeleri dolaşıp yurttaşlarla söyleşirken konuları paylaştırdım. İlk iki ilçede genel yelpaze içinde yolsuzluklardan, hırsızlıklardan söz ettim, üçüncü ilçede biraz daha genel konulara, yönetim bozukluğuna, yargıdaki kokuşmuşluğa değinirken kalabalıktan bir kişi sözümü keserek bağırdı:
- Hırsızlıktan bahset, hırsızlıktan...
Bunun üzerine kalabalığın birkaç farklı yerinden “Hırsız var” nidaları yükseldi.
Çorum’un Sungurlu ilçesinde leblebicilerle dolu caddede yürürken bir kişi yanıma yaklaştı, çok özel bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını iki eliyle kapatarak kulağıma seslendi:
“Ülkeyi bu hırsızlardan kurtarın.”
Gerek miting alanlarında bizi dinlemeye gelen yurttaşlar, gerekse siyasete daha mesafeli duran sokaktaki insanlar gündemlerinin ilk sırasına hırsızlığı koymuşlar. Bu gerçek seçim sonuçlarını ne kadar etkileyecek? Bir başka deyimle iktidar katlarında hırsızlığın mubah hale geldiğine inanan insanlar oy verirken kabul ettikleri bu gerçeği ne ölçüde dikkatlerinde tutacaklar?

***

Bu soruya yanıt verirken önceki haftalarda da vurguladığımız çatallı bir durum karşımıza çıkıyor. Toplumun bir kesimi AKP iktidarının yolsuzluklarla, hırsızlıklarla özdeşleştiğine inanıyor ve bu kirlenmişliği önemsiyor. Türkiye’nin bu kirlilikten kurtulmasını istiyor. Bir başka kesimi ise önceki yılların ahlaki erozyonunun daha da derinleştiğini resmediyor. Bu konudaki bir gelenek, “Çalıyor ama iş de yapıyor” tekerlemesidir. Bu daha da derinleşmiş, şunu söyleyen de var:
“Çalıyor ama bizi de görüyor!”
Bu iki uç bakışın hangisi öne çıkacak, 30 Mart’ta göreceğiz.
Yerel seçimlerin geleneği adı üstünde, belediye başkan adaylarının önde olmasıdır. Ancak 30 Mart sürecinde bu geleneğin de kaybolduğunu görüyoruz. Ankara’daki siyasal gerilim yerel seçimleri genel seçim havasına dönüştürdü. Bu dönüşümün bir başka nedeni de 30 Mart’ın hemen ardından 10 Ağustos’ta yapılacak, seçilme ortamı oluşmazsa 24 Ağustos’ta tekrarlanacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Bunun ardından da 2015 Haziran’ında genel seçimler gündeme gelecek. Ankara’daki hava Başbakan’ın seçimden başarılı ya da başarısız nasıl çıkarsa çıksın, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle genel seçimleri birleştiren baskın bir seçimi hedeflediği yönünde.

***

Bu üç seçim atletizmdeki üç adım atlama yarışına benziyor. Birinci adımdaki başarı ikinci ve üçüncü adımı da doğrudan etkileyecek. İlk adımı başarısız atan ister istemez sonrakilerde de başarısızlığa sürüklenecek.
30 Mart’ın getirdiği bir başka gerçek de fiilen iki turlu seçim gibi yaşanacak olması. Seçmenlerin büyük çoğunluğu iktidar partisinin karşısındaki en güçlü partiyi tercih edecek.
Aklın yolu da bu. AKP iktidarının karşısında başka bir iktidar seçeneği çıkarılacaksa parçalı yapı yerine bütün güçleri bir merkezde birleştirmek gerekiyor.
AKP karşısındaki oyların parçalanması doğal olarak AKP’nin gücünü koruması anlamına gelir.
Böylesi seçimlerin ardından kimi insanlar verdiği oya üzülüp “Elim kırılsaydı” der. Kafasında hiç suç bulmaz!
Ben bugüne kadar hiç “kafam kırılsaydı” diyene rastlamadım!
Sandıktan sonra ülkenin haline bakıp çile çekerken değil, sandıktan önce aklın gereği oy verilmesi gereken partiyi seçerken düşünmek gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özgen Acarkeoloji! 7 Kasım 2024
Hedef CHP! 6 Kasım 2024
Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları