Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ölüm Nedeni: Hukuk Yetmezliği...

05 Mayıs 2014 Pazartesi

Balyoz davası mahpusu Murat Özenalp’in hapiste beyin kanaması sonucu yaşamını yitirmesi Türkiye’ye özgü bir ölüm nedenini daha gündeme getirdi.
Klasikleşmiş ölüm nedenleri vardır; kalp krizi, amansız hastalık, solunum yetmezliği, çoklu organ yetmezliği...
Bütün bunların ötesinde bir ölüm nedeni daha var; hukuk yetmezliği!
Kamuoyunca bilinen davalar nedeniyle hapiste yatanlardan ve onların birinci derece yakınlarından yaşamını yitirenlerin sayısı 50’yi geçti. Bu ölümlerin hemen tümünde birinci etken hapislikti. Çünkü bir insanı tutukladığınızda onun ailesini ve yakın çevresini de tutuklamış oluyorsunuz.
İnsanları hapiste öldüren koşulların başında cezaevinde olmaları gelmiyor. Ondan da önce davaların içeriği onları kahretmeye yetiyor. Örneğin bir kurmay subaya diyorsunuz ki; sen ordunun gizli bilgilerini sattın, elde ettiğin parayla fuhuş yaptın, üstüne bir de uyuşturucu kullandın, bunları yaparken üst komutanlarını da öldürmek için plan yapıp darbe hazırlıklarına giriştin...
Onuruna düşkün bir insanın değil suçlu olması, sadece böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalması bile onu kahretmeye yeter...

***

Geçen 9 Nisan’da milletvekili arkadaşlarımız Veli Ağbaba, Prof. Nurettin Demir, Muharrem Işık ve Özgür Özel’le birlikte Mamak Cezaevi’nde Balyoz mahpuslarını ziyaret etmiştik. Bir dizi tarihi anıyı da duvarlarında barındıran Mamak Askeri Cezaevi’nin açık görüş salonunda 20 kadar subayla birlikte görüştük. Aralarında Murat Özenalp de vardı.
Hallerinden anlamamak mümkün değildi. Bütün olasılıkları masaya yatırıyorlar, Birleşmiş Milletler’den Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) kadar tüm başvuru noktalarını değerlendiriyorlardı. Elbet Meclis’in de konuya el atmasını istiyor, yasalarla yapılabilecekleri sorguluyorlardı. Zira adalet aramanın olağan yolları kapanmış, geriye sistem içinde zorlanarak yapılabilecekler kalmıştı.
Çoğunun yüzünde yabancısı olmadığım bir griye çalan beyazlık vardı. Bir ara günlük yaşamlarının nasıl geçtiğini sordum; kitap okuma, spor derken konu yine davalara gelmişti. Hükümete kızgındılar, ama umduklarına daha çok kızgındılar. Böylesi duygular nezle-grip gibidir, çabuk bulaşır, o nedenle birinden yükselen duygusal çıkış hemen karşılık buluyor, devamı kendilerine zarar verecekse çok geçmeden sağduyuyu arıyorlardı.
Adeta bir denizaltında unutulup kalmış olmanın psikolojisi de gidip geliyordu...

***

AYM, hükümetin hukuku, yargı kurumlarını esir aldığı bir ortamda bir çıkış kapısı olarak gündeme geldi. Tutukluluklardan Twitter yasağına kadar büyük ölçüde özgürlüklerden yana tutum takınan AYM’nin, önünde bulunan başvurulara vereceği karşılık Türkiye’ye bir ölçüde nefes aldırabilir.
Cezaevlerinden özgürlük çığlıkları beklerken tabutların çıkması kimsenin yararına değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden Türkiye’de sandık tek başına demokrasi, huzur getiremez. Asıl olan insanların can güvenliğinin yanı sıra hukuk güvenliği içinde olduğunu hissetmesidir. Oysa tam tersine, hukuk insanların sığınacağı bir güvenli liman olmaktan çıktı, hedef olabileceği bir silah haline geldi.
Nabzı duran sadece Murat Özenalp değildir...
Hukukun, vicdanın nabzı durmuştur.
Şu aşamada suni solunum yaptırabilecek başlıca makam AYM’dir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024
Çekin elinizi! 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları