Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Merhaba Özgürlük

11 Mart 2014 Salı

Başlık tam 90 gün önce demir parmaklıkların ardından çıktığımda haykırdığım ilk sözdü.
Bütün dileğim, bu sözü demir parmaklıkların ardındaki herkesin en kısa zamanda söylemesiydi.
O gün de vurguladığım gibi; yüzlerce kişi özgürlük beklerken tahliye kararını alıp cezaevinden çıkmak bütün duyguları yarım bırakıyordu. O gün sanki içeride kalanların üzerine kapıyı ben kapatıp çıkmışım gibi sorumlu hissetmiştim kendimi.
Bu satırları yazarken sevgili Tuncay Özkan’ın tahliye kararı kesinleşmişti, öteki yurtseverler için verilecek karar bekleniyordu. Tuncay’ın haberini duyunca aklıma ilk 90 gün önce haykırdığım söz geldi. Şimdi benzerini o gün geride bıraktıklarımızın haykırması ne güzel.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 4 Aralık 2013 günü verdiği karar Türkiye’de bir kırılma noktası oluşturmuştu. Gördüğüm ve inandığım buydu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden önce ülke sınırları içerisinde yapılabilecek son başvuru yeri olan AYM’nin pek çok kişiyi etkileyecek bir gerekçeyle özgürlük kararı vermesi, bütün iklimi değiştirdi. Ardından Prof. Fatih Hilmioğlu ve devamında da İlker Başbuğ AYM’nin mevcut durumu zorlayarak oluşturduğu özgürlük zeminiyle hapisten çıktılar.
Meclis’ten çıkan son yargı paketiyle de tutukluluktaki 10 yıllık üst sınır 5 yıla inince özgürlüklerin devamı geldi.

***

Özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasını ve 40 yıllık öyküsünü dün özetlemiştik. ÖYM’lerin kabul edilemez hukuksuzluklarını ana hatlarıyla vurgulamıştık. Dün Çağlayan Adliyesi’ndeki mahkemelerden özgürlük kararı beklenirken, 13. Ağır Ceza Mahkemesi yıllardır yaptığı hukuksuzluğa son bir eklemede bulundu. Tahliye kararlarının anayasaya aykırı olduğunu iddia etti.
Haberi aldığımda nedense şaşırmadım! Geçen perşembe günü Cumhurbaşkanı’nın ilgili yasayı onaylamasıyla kapatılmış olan ÖYM’lerden birinin tahliyelere aykırı bir açıklama yapması, klasik söylemle bir ilke imza atması demek. Hukuken yok hükmündeki bir mahkeme doğal olarak kendi dışında verilecek bir karara müdahale ediyor ve demir kapıları açamazsınız diyor.
13. Ağır Ceza Mahkemesi daha üç gün önce avukatların başvurularına kapısını kapatmış, “Biz artık kapalıyız. Herhangi bir hukuki işlem yapamayız” demişti.
Son fotoğraf Silivri’de yıllarca yaşanmış olan hukuksuzlukların son karesi olsun.

***

Dün özgürlüğün 90. gününde 195. kez miting-konferans için mikrofonu elime almadan önce ziyaret ettiğim CHP Aydın İl Örgütü’nde gazeteciler sordular:
“Seçime 20 gün kala böyle bir özgürlük dalgası sizce ne manaya geliyor?”
Meslektaşlarıma şu karşılığı verdim:
“Türkiye’de son dönemde en çok kullanılan deyim şu; ‘zamanlama manidar’. Ancak bu özgürlükler ne zaman gelseydi zamanlaması manidar olacaktı...”
Evet, 6 yıl önce art arda başlayan tutuklama dalgalarının yerini şimdi önce birer birer, devamında da gruplar halinde özgürlük dalgaları alıyor.
Özgürlüğün ilk gününde yaptığım gelecek değerlendirmesi şöyleydi:
“İçeriden herhangi bir kin ve nefretle çıkmıyorum. Ama içinden geçtiğimiz dönem üzerine sünger çekilecek bir dönem de değildir...”
Şimdi bu dengeyi oturtma zamanı. Bizim kuşakların, bizden sonrakilerin bir daha böyle bir Türkiye yaşamaması için hukukun ayaklar altına alınmaması, silah olarak kullanılmaması için yeni bir Türkiye inşa etmek zorundayız.
Memlekette her şeyin çivisi o kadar çıktı ki, mevcut çivileri oturtarak da alınabilecek fazla bir yol yok. Çünkü çivilerin yatakları da çok yıprandı, tutmaz hale geldi.
Kurumlar çürüdü... Ne diyor Anadolu sözü:
“Çürük tahta çivi tutmaz!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özgen Acarkeoloji! 7 Kasım 2024
Hedef CHP! 6 Kasım 2024
Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları