Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kaz Dağları’ndan İzmir’e...

13 Ekim 2013 Pazar
Kaz Dağları’nın eteğinde,
dağlar kadar heybetli ağaçların
altındaydım. Gün ortasında gökyüzü
görünmüyordu. Birbirine karışan
binlerce kuş-böcek cıvıltısına rüzgârın
tellerine dokunduğu yaprakların hışırtısı
karışıyordu. Hemen altımızdan tatlı bir
meyille akan su, taşların üstünde birdirbir
oynayıp şırıltısıyla doğanın konserine eşlik
ediyordu.
Cıvıltılar, hışırtılar, şırıltılar içinde harmanlanıp
beni coştururken, işini severek
yaptığı her halinden belli olan orman
görevlisi usulca seslendi:
“Dünyanın en kalabalık orkestrasını dinliyorsunuz.”
“Evet” deyip ekledim:
“Dünyanın en güzel sahne düzeninde...”
Çevremdeki renkleri Van Gogh gelse
sayamaz.
***
7 Ekim Pazartesi günkü ziyaretlerle Kaz
Dağları’na ilişkin anılarım bir kez daha
içimde cıvıldadı, hışırdadı, şırıldadı...
O gün akşam üzeri CHP İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli ile Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş ziyaretime geldi.
Konu kısa bir süre sonra Kaz Dağları ve
Kozak yaylasındaki altın madeni arama
girişimlerine geldi.
Anlattıkları hüzün vericiydi. Her tarafından
bereket fışkıran, bunu çevresine
cömertçe yayan Kaz Dağları’nda verilen
maden ruhsatlarının tümüyle uygulamaya
geçmesinin doğuracağı sonuçları tahmin
etmek zor değil.
Milletvekilliğinden önce de bölgede
doğal hayatın korunması için mücadele
eden Sarıbaş bu alanda da hukukun hiçe
sayıldığını örnekleriyle anlatıyor.
Türeli de Kozak yaylasında yaşananları
ve endişeleri paylaştı.
Özgürlükte eğer zaman sorunum yoksa
Kuzey Ege’den İzmir’e ana yoldan değil,
Kozak yaylasından giderdim. Çam
ağaçlarının top top çizdikleri desenler gün
ışığına göre sürekli değişir. Yüksekçe bir
yerde seyir molası verdiğinizde gözünüzün
önünde yeşillerin koyulaşıp açıldığını
görürsünüz.
Çoğu fıstık çamı olan bu ağaçlar bölge
halkının da başlıca geçim kaynağıdır.
Altın madeni arayıcılarının tehdidi altındaki
çam ağaçları giderek verimsizleşiyor.
İğne yaprakların uçlarındaki çürümelerin
nedeni bir türlü saptanamıyor.
Memlekette güven azalınca doğal olarak
komplo teorileri artmış. Köylülerin aralarında
tartıştıkları olasılıklardan biri şuymuş;
“Çam ağaçlarını bilerek verimsizleştiriyorlar.
Böylece bizim Kozak yaylasına olan ilgimizi
azaltıp madencilere peşkeş çekecekler.
Ormanın üstünden arada bir küçük uçaklar
geçiyor. Belki de onlar ilaç atıyor...”
Ertesi gün İzmir’den gelen sosyal avukatlarımla
iki milletvekilimizle sohbetimizi
paylaşıp neler yapılabileceğini konuştuk.
Dahasını anlattılar. Efemçukuru’ndan
güneye bütün bölgede maden ruhsatları
kirliliğinin boyutları kaygı verici.
Konu çevreden açılınca Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın Çeşme ve Bostanlı’nın
devamındaki kuş cennetindeki planlarına
kadar uzandık.
Öyle anlaşılıyor ki Çeşme’nin insan
dokusunu değiştiremeyince bina dokusunu
değiştirip düşünceleri betonlaştırmayı
hedefliyorlar.
Kuş cennetini mesleğin ilk yıllarında, o
günlerde Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’nde
araştırma görevlisi olan Mehmet Sıkı sayesinde
pek çok özelliğiyle birlikte tanımıştım.
Şimdi bu bölgeye 65 katlı binalar öngörülüyor.
Anlaşılan bakanlık kuşların konması
bir yana uçmasını da önlemek istiyor.
***
Yukarıda özetlediğim çevre sorunlarıyla ilgili
Çanakkale’den İzmir’e pek çok protesto
eylemi yapıldığını biliyorum. Duyarlı milletvekilleri
de konuları her fırsatta gündeme
getiriyorlar. Ben de kendimi ayrıca sorumlu
hissediyorum. Kamuoyu ile paylaşarak soru
önergeleri verip Meclis daha sorumlu hale
getirilebilir mi, diye düşünüyorum.
Önümüzdeki seçimler, sadece önümüzdeki
nesillerin değil, doğamızın geleceğini
de etkileyecek.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları