Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hangi Hukuk Yürürlükte?

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Siyasi davalarda önce yargılanacak kişiler saptanır, sonra yargılayacak özel mahkeme seçilir, devamında iş, hukukuna uydurulur.

\n

\n

Ergenekon, bu sistemin en vahşi uygulandığı davalardan biri olarak tarihteki yerini şimdiden aldı.
Klasik bir siyasi yargılamanın kendi içinde konu bütünlüğü vardır. Dava çok sanıklı olsa bile dosyadaki suçlamalar nettir. Delillerin böyle bir suçlamaya yetecek sağlamlıkta olup olmadığı tartışılır. Bir bakıma en önemli aşama budur.
Ergenekon davasında yukarıdaki çerçeve yoktu. Dava genel olarak çerçevesizdi. Sadece sanıklar ve onlara istenen cezalar netti.
5 Ağustos’ta verilecek karar adil bir yargılamanın sonucunda oluşmadı. Çok duruşma yapılması adil yargılama yapıldığı anlamına gelmez.
Davada sık sorulan sorulardan biri şuydu:
- Suçum ne?
Zira pek çok sanık dosyayı inceledikten, iddianameleri okuduktan sonra, bu yığının içinde nelerin, hangi suçlara ait delil olduğunu göremiyordu.
Karar aşamasında yanıt bekleyen bir başka önemli soru şu:
- Hangi hukukla yargılama yapılıyor?
Bu da soru mu; yürürlükteki yasalar, evrensel hukuk normları neyse onunla, demeyin. Ergenekon mahkemesi kendisini yasalardan ve hukuktan da bağımsız sayarak kendi belirlediği değişken usullerle bugüne kadar geldi.
İş o noktaya vardı ki; hükümet özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kapatılmasına karar verdi. 1 Temmuz 2012’de Meclis’ten geçen yargı paketi uyarınca bu mahkemeler ellerindeki dosyaları bitirdikten sonra tasfiye edilecek.
Hukuk devletlerinde böyle bir uygulamanın örneği yok.
Ergenekon mahkemesinin başlıca işlevi tutuklulukları sürdürmek oldu. Öyle ki, bu uğurda mahkemenin başkanı bile feda edildi. Sanıkların büyük çoğunluğu hakkında tahliye isteminde bulunan mahkeme Başkanı
Köksal Şengün, kendisinden daha kıdemsiz 2 üyenin oyuyla yalnız kaldı. Temmuz 2011’de başkanlıktan alındı ve sürgün edildi.
Oluşan yeni heyet tutuksuz yargılamayı esas alan, adli kontrolü genişleten yasaları da kendince yetersiz saydı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin tutukluluk süresine ilişkin, kararının kendisini bağlamayacağını ilan etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda Türkiye’yi cezalandırmasını dikkate almadı.
Bütün bunlardan sonra şu soru kaçınılmaz hale geliyor:
Bu mahkemeleri hangi hukuk bağlar?
Öyle anlaşılıyor ki, sanıklar suçunu bilmediği gibi hangi hukukla yargılandığını da bilemeyecek.
Bunun ötesinde, iddiayla şu değerlendirmeyi paylaşmak isterim:
Mahkemenin daha önce karanlıkta kalmış da aydınlatmış olduğu tek olay yok.
Aksine öteki mahkemelerde karara bağlanmış pek çok dosya getirtilerek daha gölgeli hale sokuldu.
Bu saptamanın önemi şu:
Dava başladığında öyle bir hava estirildi ki, geçmişteki tüm faili meçhul olaylar aydınlatılacaktı, darbe iddiaları açıklığa kavuşacaktı, devletin içindeki derin yapılanma ortaya çıkarılacaktı.
Bunların hiçbiri olmadı.
Ne oldu?
Dava dosyasıyla birlikte 10. Yıl Marşı’ndan
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne kadar devletin ve toplumun ortak değerleri suç unsuru haline getirildi.
Meğer derin devlet açığa çıkartılacak derken devletin temelleri derinden sarsılacak demek istiyorlarmış.

\n

***

\n

Gelinen noktada her biri ayrı yazı konusu olabilecek, sakat uygulamaların ana başlıkları şunlar:
- 6 yıl boyunca yargılama yapılmadı, duruşmalar yapıldı...
- 23 dosya birleştirilerek dava anlaşılamaz ve tartışılamaz hale getirildi.
- Delillerin değerlendirilmesi aşaması atlanarak, savunmada da hiçe sayılarak her şey suçlamalardan ibaret hale getirildi.
- Heyete ilişkin bini aşkın şikâyetin hiçbiri işleme konmayarak mahkeme hukuktan ve herkesten bağımsız, uluslararası kurumlar dahil kimseyi dinlemez hale getirildi.
Bütün bu saptamaların ardından şunu vurgulamak gerek:
5 Ağustos’ta mahkeme 6 yıllık uygulamalarını hükme bağlayacak, kendisiyle ilgili bir karar verecek.
Bu karar mahkemenin kendisini bağlar.
Biz hükmü değil, halkı bekliyoruz!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları