Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gezi’nin Birinci Yılında...

29 Mayıs 2014 Perşembe

Diyalektiğin temel kurallarından biridir; hiçbir sorun yoktur ki, içinde çözümü de barındırmasın...
İktidarın giderek toplumun bütün alanlarında belirleyici olma densizliğine karşı Taksim Meydanı’nda başlayan Gezi Direnişi’nin birinci yılındayız...
Tam da bu gidişe dur diyecek toplumsal bir muhalefet gelişir mi sorusuna yanıt arandığı bir süreçte başlayan Gezi Direnişi, başta iktidar olmak üzere içeride ve dışarıda tüm kesimlerin ezberini bozdu. Bozmaya da devam ediyor. Öyle ki, son bir yıldır en küçük toplantının bile iktidar gözünde “Gezi’ye dönüşme tehlikesi” var!
Gazetelerde Gezi’ye ilişkin yer alan haber ve yorumların genel dengesini paylaşmak gerekirse; iktidarın tam ve yarı resmi yayın organları hâlâ birinci sırada. Bu da büyük bir korku imparatorluğu yaratan iktidarın büyük bir korku içinde olduğunu gösteriyor.
Gezi üzerine yazılan kitap sayısının 50’yi bulması direnişin boyutlarını göstermeye yeter.

***

Gezi’yi büyük yapan, hâlâ belleklerde tutan, tarihe önemli bir toplumsal dönemeç olarak geçmesini sağlayan neydi?
Bunun kestirme yanıtı, az önce vurguladığımız gibi bir yılda yayımlanan 50 kitaptır...
Gezi’nin bazı temel özellikleri şöyle özetlenebilir:
Türkiye’nin tüm bölgelerini ve toplumun tüm kesimlerini kapsadı. İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı rapora göre, Bayburt hariç tüm illerde “Her yer Taksim her yer direniş” sloganı atıldı. Başlangıçta “iki ağaç için” bir araya gelen insanlar her yaştan kocaman bir orman oldu.
Böylesi çıkışlar genellikle gençlik hareketi olarak yükselir, anne-babalar çocuklarına bu eylemlere katılmamaları için çağrı yapar. Gezi’de de gençler ağırlıklıydı, ama arkalarında aileleri vardı. Gezi kitaplarında buna ilişkin t-onlarca şaşırtıcı öykü var.
Taksim Meydanı’nın boşalması için valinin anne babalara, “Çocuklarınızın oradan çekilmesini sağlayın” çağrısının ardından onlarca annenin yollara düşmesi, “Biz Taksim’de çocuklarımızın yanındayız” mesajı vermek için el ele tutuşup meydana gelmesi önemli bir kırılma anıydı.
Gezi en büyük güç olarak mizahı kullandı. Tarih boyunca da görülmüştür ki, kendisini çok kudretli sanan diktatörler bile mizahın karşısında gülünç duruma düşmüş, yenilmiştir. Zaten bir kişiyi gülünç hale getirmek kadar ciddi bir eleştiri yoktur.
Gezi’nin gücüne güç katan başlıca özelliği; birbirine en uzak kesimlerin bile ortak paydalarda buluşabilmesi, en azından yan yana olabilmesiydi. Türkiye’nin bütün renklerini buluşturan Gezi’deki en büyük ortak payda bayrağımız ve Atatürk’ümüzdü.

***

Gezi karşısında iktidar ne yaptı?
İlk şaşkınlığın ardından önce Gezi’nin kitleselliğini bitirme girişimleri başlattı. Bunun bir yöntemi hukuku susturma ve püskürtme aracı olarak kullanmaktı. Darbe girişiminde bulunmaktan çete kurmaya, kamu malına zarar vermekten halkı isyana teşvik etmeye kadar onlarca nedenle soruşturma açıldı.
Bir başka yöntem de kalabalıkların üzerine daha kalabalık bir polis baskınıyla gitmekti. Polisin orantısız güç kullanarak bastırmaya giriştiği olaylar 9 kişinin ölümüne, onlarca kişinin kör olmasına, yüzlerce kişinin yaralanmasına neden oldu.
İktidar her yöntemi kullanarak Gezi Direnişi’ni bastırdığını düşünmüş olabilir, ama girişte vurguladığımız diyalektik söylemle birlikte noktayı da şu halk deyişiyle koyalım:
İtaat eken, isyan biçer!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024
Çekin elinizi! 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları