Faili Meşhur Cinayetler...

04 Eylül 2014 Perşembe

Ethem Sarısülük cinayeti devam ediyor. Önce Sarısülük’ün bedeni aramızdan koparıldı. Ardından vicdanları köreltmek için her şey yapıldı. Devamında hukuk cinayeti geldi...
Dün Ankara Adliyesi’nde Sarısülük davasının karar duruşması vardı. Sabah saatlerinden itibaren olağanüstü güvenlik önlemleri alınmıştı. Sadece adliyenin önü değil, adliyeye çıkan yollar da kapanmıştı. Davanın görüldüğü 3. kattaki 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duvarları var mıydı, bilmiyoruz. Zira, mahkeme salonunun önü, içi, çevresi güvenlik güçleriyle etten duvara çevrilmişti.
Duruşmayı izlerken, Sarısülük’ün katilini dinlerken aklım geçmişteki faili meçhul cinayetlere gitti. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Necip Hablemitoğlu cinayetlerinin ortak özelliklerinden biri “faili meçhul” olmasıydı. Sonradan yakalanan kimi sanıkların ne ölçüde gerçek fail olduğu hep tartışılmıştı.
“Faili meçhul”, Türkçemize yakın tarihimizin armağan ettiği bir kavram. O yıllarda bu kavrama takılır, bundan kötüsü ne olabilir diye sorardım.
Meğer daha kötüsü varmış... Faili meçhullerin yerini faili meşhur cinayetler aldı.

***

Faili meşhurların başında Sarısülük cinayeti geliyordu. 1 Haziran 2013 günü Kızılay’daki Gezi eylemleri sırasında, amirlerinin “geri çekilin” emrine rağmen göstericilerin üzerine ateş eden polis, Sarısülük’ü başından yaralamıştı. 13 gün yaşam mücadelesi veren Sarısülük, 14 Haziran’da yaşamını yitirdi.
Canlı yayın eşliğinde cinayeti işleyen polis bir süre bulunmadı. Sarısülük ailesinin ve kamuoyunun sıkı takibi sonuç getirdi. Emniyet, polisin “meşru müdafaa” yaptığı tezinin kabul görmesi karşılığında katili teslim etti. Yargı, cinayeti “meşru müdafaa” olarak gördü, tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Yeni görev yeri Şanlıurfa’dan ifadesini vermek için bile gelmedi. Telekonferansla meşru müdafaa savunması yaptı. Kimi belgelerin gerçekliği tartışılırken kameradan bakıp karar vermenin zor olduğu anlaşılınca Ankara’ya getirildi. Yargı diliyle söylemek gerekirse “açık yargılama”, sanığın peruk ve bıyık takmasıyla gerçekleştirildi.
7 Temmuz’daki duruşmada savcı değişti. Savcı mütalaasında cinayette meşru müdafaa, tahrik gibi unsurların olmadığını, sanığın tutuklanması gerektiğini söyledi. Tutuklandı.
Dünkü duruşmada savcı bir kez daha değişti. Ee, savcı değişince mütalaa da değişti. Zira bizde hukuk çoktan seçmeli; kişiye, zamana, davaya göre değiştirilebiliyor. Dünkü savcı da “haksız tahrik var” dedi, hükmün buna göre verilmesini istedi.

***

Açıklanan karara göre Sarısülük’ün katili bir dizi indirimle 7 yıl 9 ay 10 gün hapse mahkûm oldu. İnfaz indirimleri hesaplandığında 4 yıl 10 gün yatacak.
Başlıca istemimiz böylesi olayların olmaması, en temel hak olan yaşama hakkına saygı duyulması... Böyle bir cinayet işlendikten sonra cezanın oranını tartışmak giden canı geri getirmez. Ancak böylesi davalar, böylesi cinayetlerin bir daha işlenmemesini sağlayacak şekilde görülmeli, sonuçlanmalı.
Türkiye’nin başkentinin göbeğindeki gösteri sırasında bir genci, dönüp ateş eden bir polisin “haksız yere tahrik edildiği için öldürdüğü” savıyla 4 hapis yatmasının ne anlama geleceği açık.
Gösteri yapacak kişiye; canından olabilirsin ona göre!
Göstericilere ateş edecek polise; elini rahat tut, en kötüsü birkaç yıl yatar çıkarsın!
Sarısülük cinayeti devam ediyor; tıpkı Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan, Berkin Elvan gibi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları