Boşbakanlık!

11 Şubat 2015 Çarşamba

Erdoğan’ın paraleli olmaya çalışan Davutoğlu’nun durumu devletin tepesindeki geleneksel tartışmaya yeni bir boyut kazandırdı.
Türkiye’deki parlamenter sistem  uygulamada başbakanlık sistemidir. Yürütmenin başı olan Başbakan, devamında Meclis’e de hâkim olur. Bir de Meclis’ten kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi aldı mı, tamamdır. O olmasa bile moda deyimle arada bir torba yasa çıkarır, her şeyi içine koyar, Meclis
“hükümet taşeronu” haline gelir.
Yakın tarihimizde başbakanlıkla “kriz” sözcüğü yan yana geldi mi; devamında cumhurbaşkanlığı vardır. Özellikle siyasetten gelen cumhurbaşkanları girişte sözünü ettiğimiz “başbakanlık sisteminin” kıskacına girince hemen yeni arayışlara yönelmişlerdir.
8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Köşk’e çıkarken arkasında “sözünden çıkmayacağını sandığı” bir Başbakan bıraktı. Yıldırım Akbulut kısa sürede, Özal’ı “hayal kırıklığına” uğrattı. 1990’lı yılların başındaki Körfez krizinin ana motiflerinden birini Özal-Akbulut gerginliği oluşturdu.
9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “arkama bakmam” diyerek Köşk’e çıktı. Başbakan koltuğuna oturan Tansu Çiller’le arasındaki ipler çok geçmeden gerildi. Demirel’in yetkilerini genişletme ya da geniş yorumlama çabası sonuç vermedi.

***

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le dönemin Başbakanı Bülent Ecevit arasındaki yetki dengesine dayalı gerilim, Sezer’in “hukuk devleti” çerçevesini net ve ödünsüz çizmesiyle yankıları bugün de konuşulan sonuçlar doğurdu.
Görev süresinin üçte ikisi AKP iktidarı döneminde geçen Sezer, aynı tutumunu bu süreçte de devam ettirdi. Sezer o günleri kamuoyu ile paylaşmak istese kim bilir kaç manşet çıkar!
Sezer sonrası, yukarıda aktardıklarımızdan farklı gelişti. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, her 100 yasadan birinde varlık göstermeye çalıştığında bile Başbakanlık’a çarptı. Erdoğan, başta vurguladığımız “Başbakanlık sistemini” Gül’e karşı sonuna kadar kullandı. Sözü, “sorumluluk bendeyse, seçmene ben hesap vereceksem, bunun yetkisi de olmalı, kimse karışmamalı” noktasına getirdi.
Erdoğan, 12. olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca, Başbakanlık günlerini unuttu. Anayasayı ve yasaları hiçe sayarak fiilen başkanlık sistemini getirdi.
Bunu yaşıyoruz...

***

Davutoğlu, halk diliyle 23 Nisan başbakanı bile değil.
Davutoğlu, Erdoğan’ın yaptığını yapıp, paraleli olmaya çalışıyor, ama ortada sekizden başka bir şey yok.
Erdoğan, sadece Davutoğlu’na değil AKP’ye de darbe yaptı. Parlamentoyu fiilen rafa kaldırdı.
Erdoğan, genel seçimlerde AKP milletvekilleri değil, doğrudan hükmedeceği vekiller istiyor.
İç Güvenlik Paketi (İGP) ikinci kez ertelendi. Bundan Davutoğlu’nun nasıl haberinin olduğu belirsiz.
Davutoğlu, “Bundan sonra torba yasa olmayacak” demeci verdi, bir ay sonra torbayı boynuna geçirdiler.
Davutoğlu, “Yolsuzluk yapan kardeşim bile olsa kolunu keserim” dedi, dilini kestiler.
Davutoğlu, “Şeffaflık esas olacak, tüm yöneticilerimiz mal beyanında bulunacak”
dedi, şeffaflığın önüne bir perde daha çektiler. Başbakanlık, boşbakanlığa döndü...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024
Üç Cumhuriyet gecesi! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları