Bereket Odaklı Bir Ege Projesi...

03 Aralık 2014 Çarşamba

Geçen cumartesi-pazar İzmir Foça, Aliağa, Dikili, Bergama, Tire, Ödemiş ve Beydağ’daydım. İki günlük gezi, enerji veren bir yorgunluktu. Gezi üzerine söylenmiş sözlerden biri de şudur:
İnsan görmeden öğrenebilir ama, görmeden sevemez.
Ege coğrafyasını görünce hayran olunacak o kadar çok yeri var ki... Denizle kıyı, kıyıyla ova, ovayla vadi, vadiyle dağ etekleri, dağ etekleriyle zirve birbirini bu kadar güzel tamamlayabilir. Her biri ötekinden daha alımlı bir cennet parçası.
Eski Foça ile Yeni Foça arasındaki o kıvrımlı yollarla saklambaç oynayan koylardan kim gözünü alabilir?
Çandarlı ile Dikili arasındaki toprak deseni kaç coğrafyada vardır?
Tire’den Ödemiş’e giderken her santimi yeşilin tonlarıyla örülü toprağa bakıp insan nasıl olur da kendisini doğanın bir parçası gibi hissetmez?
Ödemiş’in o güzelim beldeleri Ovakent, Bademli, Konaklı’da insanların yüzüne vuran bereketi görünce oradan nasıl ayrılabilirsiniz?
Dört mevsimi ayrı güzel bu bölgede sonbahardan kışa dönüş, ağaç dallarındaki çıplaklıkla kendisini gösteriyor. Yoksa toprağın yeşili insana dört mevsim hasat duygusu veriyor.
Ege’nin zeytinine ve incirine gönderme yapıp; dağlarından yağ, ovalarından bal akar diyenler, az bile demiş...

***

Bu güzelim coğrafyanın Aliağa bölgesi için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Burada bacalar, gri bir hava, göze batacak gibi ufku kapatan duvarlar insanı karşılıyor. Aliağa 1970’li yıllarda ağır sanayi bölgesi ilan edildi. O gün başlayan süreç, bugün dünyanın sadece 5 bölgesinde bulunan gemi söküm tesisleri, her türlü çevre kirliliğine açık fabrikalarla devam ediyor.
Bölgeye termik santral yapımına karşı bilinçle direnen insanlar, Özal’ın tartışmasız iktidar sahibi olduğu 1980’lerden beri pes etmiyorlar. Son olarak yapımı düşünülen santral iznini Danıştay iptal etti.
Bölgedeki kirlilik ve olumsuz gidiş sadece yol çevresinde görülenlerle sınırlı değil. Ana yoldan sapıp çevre tepelere tırmanınca insanın içini acıtan ağaç kıyımları, sanki gözünüzün önünde birini boğazlıyorlar ürpertisi veriyor.

***

Soma’dan Yatağan’a, Kaz Dağları’ndan Efemçukuru’na, Aliağa’dan Bergama’ya kadar Ege’nin geniş bir bölümünde bugünkü güzellikleri tehdit eden sanayi yatırımları ve maden aramaları söz konusu. Bu girişimleri yapanlar yöre köylüleriyle tamamen duygusal bağlar kurup çevre duyarlılığını da erozyona uğratmaya yönelmiş görünüyorlar.
Örneğin; Aliağa’nın Horozgediği köyünde, kanser hastası olmayan hane yok. Ama göreceli zenginlik yöre insanları arasında “Öleceksek cipimizle ölelim” gibi deyimleri de yerleştirmiş!
Vahşi kapitalizm için üretilen bir söz vardır; kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser!
Kapitalizmin, sanayinin bu kadar vahşileşen boyutunu sağduyulu hiç kimsenin kabul edeceğini sanmıyoruz.
Elbette öteki bölgeler için de değişik planlamalar yapılabilir ama, gözünü rant bürümüş AKP iktidarının bu gidişine karşı yaşam odaklı kalkınmayı da göz ardı etmeyen bir Ege planlaması hedeflemek gerekiyor. Tıpkı Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi Ege’yi bir bütün olarak ele almak, bereketli toprakların getireceği zenginliği öne çıkarmak, ciddi bir planlamayla bölge halkını da bu heyecana katmak gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Güven end-eksi! 2 Mayıs 2024
Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları