Barış Dili Bu mu?

12 Ekim 2014 Pazar

Kendisinden başka kimseyi düşünmeyen, her türlü densizliği yapıp her durumda en haklı yerde olmayı isteyen çok yüzlü kişiler için Anadolu’da bir söz vardır:
“Kurtla bir olup kuzuyu yer, koyunla bir olup kuzuya ağlar!”
AKP yıllardır bu politikayı Türkiye’ye iyi yutturdu. Kontrol ettiği medyayla şunu dayattı:
Her türlü olumsuzluğun sorumlusu muhalefettir, tüm iyi şeyleri iktidar yapmıştır!
Böyle bir algıyı yarattıktan sonra dünyanın en kötü yönetimi bile olsanız, sizden iyisi bulunmaz. Seçeneksiz olur çıkarsınız, bir adım sonra “bundan sonra seçimle meçimle halkı yormanın gereği yok, iktidar ne zaman isterse sandık o zaman gelsin” der, keyfinize bakarsınız.
Muhalefete yüklemenizin olanaksız olduğu olaylar için de, “takdiri ilahi” dersiniz. Muhalefet buna itiraz mı etti? “Seni gidi dinsiz” der, oradan da parsayı toplarsınız.
Ola ki, kazara muhalefet partileri arasında bir işbirliği olduğunda da affetmezsiniz, “karşımızda şer ittifakı kuruluyor, bu halka tuzaktır” dersiniz, bunun da rantını yersiniz.

***

Türkiye ekim ayı başından beri daha kanlı bir eğik düzleme sürüklendi, gidiyor. Çıplak gözle görülmesi zor, karmaşık gibi görünen bir gidiş var. Ayrıntılara dikkat edip genel duruma bakıldığında görünen şu:
Ortadoğu’ya yeniden şekil vermek için hiçbir yerel denge gücünün kalmaması, birbiriyle barışık hiçbir ülkenin olmaması gerekiyor. Ancak bu durumdaki bir coğrafyaya istediğiniz gibi müdahale edebilir, istediğiniz yöne çekebilirsiniz.
Bu işler Ortadoğu’nun derinliklerinde zaten böyle yürüyordu. AKP iktidarının akıldışı politikalarıyla Türkiye bölgenin sözüne güvenilir, dengeli bir ülkesi olmaktan çıktığı için biz de bu politikaların bir parçası haline geldik.
AKP, girişte aktardığımız Anadolu sözünü salt kendi geleceğinin yol haritası olarak kullandığından Güneydoğu illerini ve büyük kentleri saran gerilimi de karşı gerilimle büyütüyor. Böylece kendisini kenara çekip yıllardır oynamaktan usanmadığı, aksine ustalaştığı “mazlumları” sahneye koyuyor. Türkiye yanmış umurunda değil, yeter ki iktidar gücüne bir şey olmasın.

***

Anayasayı ve yasaları hiçe sayarak fiilen başkanlık sistemini dayatan Erdoğan yeri gelince, “ben 77 milyonun, herkesin cumhurbaşkanıyım” diyor, yeri gelince de muhalefete saldırıp “AKP’nin en tepesinde ben varım” politikası uyguluyor.
Başbakanlık memuriyetini sürdürmenin başlıca yolunun muhalefete saldırmaktan geçtiğini düşünen Davutoğlu da hükümetin “çözüm süreci” içinde kimlerle neler konuştuğunu unutuyor. İç barışın büyük yara alması karşısında kendisi gibi düşünmeyen herkesi ihanetle suçluyor.
AKP koalisyonunun “açılım” sözcüğünün hemen ardına eklediği tümce şuydu:
“Herkes barışın dilini konuşsun...”
Anlaşılan “herkes”in kapsama alanı şu:
“AKP dışındaki herkes...”
Son 10 günde meydana gelen olaylarda ölü sayısı 40’a, yaralı sayısı 1000’e yaklaşmış; AKP’den mikrofonu gören herkes sözünü kurşun yapıp rasgele demeç veriyor.
AKP ülkeyi yönetemez hale geldikçe geleneksel gerilim politikasına sarılıyor ve “düşmanlar” üretiyor.
Dış politika çoktan iflas etmişti.
Davutoğlu, iç politikayı da dışa benzetti. İçimiz dışımıza çıktı.
Muhalefetin gerçekleri yüksek sesle haykırmaya devam etmesi, bunun devamında topluma “ülke sahipsiz değil” duygusunu vermesi kan gölüne yeni damarlar açılmasını engelleyecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Güven end-eksi! 2 Mayıs 2024
Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları