Akıl Ortaklığı!

02 Şubat 2015 Pazartesi

28 Ocak günü bu köşenin başlığı “Solun Başarısı İçin” idi. Yunanistan seçimlerinin ardından benzer bir sol başarının Türkiye’de de yaşanabileceği tartışmaları üzerine geçmişteki deneyimlerin ışığında düşüncelerimizi paylaşmıştık.
AKP faşizmine karşı, yaklaşan seçimlerde en pratik çözümün en azından “hedef ortaklığı” olabileceğini aktarmıştık. Hedef ortaklığı derken de bunun ille de tüm partilerin aynı çatı altına gelmesinden ibaret olmayabileceğini, ana hedeften sapmamanın yetebileceğini vurgulamıştık.
Yazıyı noktalarken de bu konudaki bütün görüşlere açık olduğumuzu belirtmiştik.
Bu tür her yazıda olduğu gibi geniş bir yelpazede düşünce demeti aldık.
Bir grup okur umudunu tümüyle yitirmiş. Bize de “Nefesinizi tüketmeyin” tavsiyesinde bulunuyor. Bu grup kendi içinde ayrıca ikiye ayrılıyor; AKP’nin geri döndürülemez şekilde devlet kurumlarını ele geçirdiğini, seçimlerin anlamsızlaştığını düşünenler, AKP’nin karşısında seçenek oluşturma çabalarının çok dağılmış olmasından yakınıp umutsuzluğa düşenler.

***

28 Ocak’taki yazımızda, geçmişteki birlik-beraberlik denemeleri için platform oluşturanların yeni ayrılıklarla yola devam ettiğini anımsatmıştık. Geçmişte bu deneyimlerin içinde olan pek çok okur o günlerden kimi anılarını da yazmış. “En kısa sürede bir araya gelmeliyiz” diye toplantı düzenleyenler, zaman zaman kavgalar ederek bu çabalarına nokta koymuşlar.
Her şeye rağmen umudunu yitirmeyip “Mücadeleye devam” diyenler arasında bir cümle dikkatimi çekti. Şöyle diyordu:
Hedef ortaklığı kulağa da hoş gelen güzel bir önerme, ancak bunun için önce akıl ortaklığı gerekiyor.
Evet, hedef ortaklığı için öncelikle hedefleri çok net ortaya koymak, oraya giden yolda yapılabilecekleri akıl süzgecinden geçirerek netleştirmek gerekiyor.
Şimdi, biraz kışkırtıcı da olsa şu soruyu soralım:
Solda bu akıl var mı?”
Bu da soru mu canım, fazlasıyla var” diyenler de çıkabilir. Ancak söz konusu olan sonuçsa, yani başarıya ulaşmaksa gelinen tablo ortada.
Akıl ortaklığı önerisini içeren iletiyi aldığım gün televizyon kanallarından ikisinde Yunanistan seçimleri ve Türkiye’deki solun durumu tartışılıyordu. Birinde konu başlığı şuydu:
Sol solu tartışıyor!”

***

Gerek televizyon tartışmalarında gerekse gazete köşelerinde dikkati çeken başlıca durum, solun kendi içinde birlikte olup olamayacağı masaya yatırılırken bunun zorluğuna hatta olanaksızlığına kapı açan tabloların ortaya çıkmasıydı.
Yunanistan’ın ardından İspanya seçimlerinde de yine benzer bir sol başarının gelmesi, Türkiye’deki tartışmaya yeni bir ivme kazandıracak.
Oysa Yunanistan’da da İspanya’da da solun başarısına giden yol, seçime çeyrek kala, “Fikrim geldi” deyip acil üretilecek formüllerle döşenmedi. Mevcut iktidara karşı gerçek seçeneğin ne olabileceği geçmişten gelen birikimlerin ışığında, aklın süzgecinde, gerçeğin aynasında irdelendi ve beraberinde başarı geldi.
Türkiye’de CHP, AKP faşizmine karşı hem kendi gücünü toplamak hem de toplumun en geniş kesimlerinden destek almak için çabalıyor. Bu noktada CHP’nin başlıca zorluğu Türkiye’de siyasetin demokratik bir zeminde yürümemesi. Zira iktidar, kendisini seçenek-siz kılmak için birinci sıraya muhaliflerini yoketmeyi koymuş durumda. Örneğin kendisi toplumun her kesiminden temsilcileri bünyesine katıyor, CHP’nin bu yöndeki her arayışını medyası aracılığıyla murdarlaştırıyor. Hatta ömrü sola saldırmakla geçmiş Nazlı Ilıcak’ı bile sahte bilgilerle sola yamamaya girişebiliyor. Böyle bir ortamda insanın akıl ortaklığından önce aklını koruması bile zor.
Her şeye rağmen biz umudu yitirmemek, bunun için emek harcamayı, hedef üretmeyi elden bırakmamak gerekir diye düşünüyoruz.
Akıl ortaklığı fena bir öneri değil. Belki daha demokratik bir Türkiye kaygısı yaşayanlardan yenileri de çıkar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024
Üç Cumhuriyet gecesi! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları