Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

2 Ekim Tezkeresi!

06 Ekim 2014 Pazartesi

TBMM’de 2 Ekim Perşembe günü kabul edilen tezkere, tıpkı 1 Mart 2003’te kabul edilmeyen tezkerede olduğu gibi Meclis gündemine geldiği günün adıyla anılacak. Yaratacağı sonuçlarla da uzun yıllar konuşulacak.
Erdoğan’la Davutoğlu’nun ortak özelliklerinden biri, dış politikada gösterdikleri başarısızlıktı. Erdoğan’ın Başbakanlık için Davutoğlu’nu tercih etmesi, bir bakıma bu alandaki başarısızlığını onunla birlikte perdelemekti.
2 Ekim tezkeresi Türkiye’nin dış politikada son yıllarda yaşamakta olduğu erozyonda yeni bir zemin kayması daha yarattı. AKP iktidarına yönelik “sağı solu belli olmaz” algısını daha da güçlendirdi.
Tezkerenin özeti şu:
Genel çerçevesi belirsiz. Hükümet, teorik olarak Türkiye’yi istediği anda istediği ülkeyle “savaş hali” konumuna getirebilecek.
Sayısını ve işlevini hükümetin belirleyeceği bir şekilde Türkiye’de yabancı asker bulundurulmasına izin verilecek.
Davutoğlu, tezkere görüşülürken Meclis’e gelmeme nedenini, “herhangi bir savaş hali durumu olmadığını göstermek” olarak açıkladı. Siz böyle bir yetkiye gereksinim duyduğunuzu ilan ettikten sonra Meclis’e gelmemenizin bu şekilde yorumlanabilecek bir anlamı olmaz ki.

***

Hükümet, bu tezkereyle birlikte Türkiye’yi Ortadoğu’daki sorunların bir parçası haline getirdi.
Yaşanarak doğrulanan Ortadoğu yorumlarından biri şudur:
Bir kriz öncesinde bütün olasılıklar yan yana konur, en kötü olasılık gerçekleşir!
AKP hükümeti ucu açık bir savaş hali tezkeresi edindi. Bunun ışığında bundan sonraki olasılıklar ne olabilir?
Her şey sınırımızda yaşanacak bir provokasyona ya da arada bir gündemin önüne çıkan Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik bir saldırıya bakar. Bunu kim yapmış olursa olsun, akla ilk IŞİD gelir. Devamında da Türkiye’ye gereğini yapmak düşer. Bunun devamında Türkiye’ye gelecek yabancı güçler devreye girer. Suriye’nin kuzeyindeki gerilimin Irak’ı da etkileyeceği yaşayarak görüldü. Bunun Türkiye’nin iç barışına nasıl yansıyacağına ilişkin yorum da yapılabilir ama yukarıda vurguladığımız gibi en kötü olasılığın yaşama geçtiği bir coğrafyanın parçası halindeyiz!

***

Başkentin savaş tezkeresini konuştuğu şu günlerde Suriye sınırımızdan Türkiye’ye sığınmacı akını devam ediyor. Salt son IŞİD kıyameti nedeniyle sınırımıza dayananların sayısı 200 bini aştı. Aslında Türkiye dünya gündemine savaş hali nedeniyle değil, sınırındaki bu insanlık hali nedeniyle oturabilirdi. Batılı ülkeler zaten bu tür zamanlarda hemen siniyorlar. AKP hükümetinin tutumu buna da örtü oluşturdu.
Ciddi bir terör saldırısı ya da Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili acil bir durumda hükümetin Meclis’ten yetki almaması olanaksız. 2 Ekim tezkeresinin böyle bir içeriği ve hedefi yok. Tezkere, Erdoğan’ın ABD katında kabul görme arayışının bir parçası olarak gündemde. Ancak böyle bir yetkiyi alıp uluslararası güçlerin önüne koyduğunuzda yaklaşımları şu olur:
“Güzel... Kullan o zaman!”
Nereden bakılırsa bakılsın tezkere, AKP iktidarı dönemindeki dış politika başarısızlıklarının hızlandırıcısı olmaya aday.
Şimdi sıra tezkere ile “açılım sürecini” birleştirmekte.
Tezkereyi MHP ile çıkaran hükümet, açılımı da HDP ile yürütecek.
AKP’nin 2015 genel seçimlerine kadar iki partiyi dengeli şekilde etrafında tutmaya çalışması siyasi cambazlıklarının yeni bir halkasını oluşturacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özgen Acarkeoloji! 7 Kasım 2024
Hedef CHP! 6 Kasım 2024
Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları