Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

19. yüzyıl madenciliği!

18 Ekim 2022 Salı

Cuma akşamından beri gözümüz kulağımız Karadeniz’in şirin mi şirin şehri Bartın’da. Maden ocağı günlerdir, haftalardır, hatta yıllardır uyarmış; ben patlamak üzereyim, haberiniz olsun demiş. Bu uyarıyı alan işçiler yöneticilere haber vermiş.

Bunlar yetmemiş, son bir ayda iki kez yüksek düzeyde denetim geçirmiş. 

Bütün bunların üzerine meydana gelen patlamaya “kaza” mı diyeceğiz? 41 cana “şehit” dedik tamam da onlar neden şehit düştü, sormayacak mıyız?

Sorarsak, aldığımız ya da almadığımız yanıtları paylaşırsak, kamuoyuna yanıltıcı bilgi mi vermiş oluruz?

İktidar medyası “yas haberciliği” ve “kadercilik” zemininde olayın özünü kapatıyor. 

Gerçekleri arayan yayın organları doğru bilgiye ulaşmak için çırpınıyor. 

21. yüzyılın ilk çeyreğindeyiz, dörtte biri bitmek üzere, Türkiye’de madencilik hâlâ, değil 20., 19. yüzyıl düzeyinde. 

*** 

13 Mayıs 2014’te meydana gelen, 301 madencimizin ölümüne neden olan Soma faciasından sonra bölgede acıyı çekenlerle konuşurken oğlunu yitiren Durmuş Sidal’ın Kınık’taki evine uğradık. Soma faciasında en çok Kınık şehit vermişti. Durmuş Sidal, oğlunun yasını tutarken kucağında da babasız kalan torununu tutuyordu. O da maden de çalışmıştı. Nöbeti kendisinden sonra oğlu devralmıştı. Durmuş Sidal’ın şu sözleri hâlâ kulağımdadır:

“Oğlumun çalıştığı yere gittim. Hayatta kalan arkadaşlarıyla konuştum. İnanın bizim 40 yıl önceki çalışma güvenliğimiz, bu konuda alınan önlemler daha ileriydi... Nasıl olur da daha geriye gidilir?”

Madencilik özellikle 18. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin başlaması ile birlikte tüm süreci motor gücü oldu. Çağın daha ileri gitmesi için maden işçileri en geri, en ağır koşullarda çalıştırıldı. 

Güney Afrika Cumhuriyeti gezim sırasında Johannesburg şehrinde, geçen yüzyılın ortasında kapatılmış, sadece turistik amaçlı olarak açık tutulan bir altın madeni ocağına gitmiştik. Yerin metrelerce altında çalışan işçilerin hangi koşullarda üretim yaptığını anlatıyorlardı. İşçiler okuma yazma bilmiyor, tehlikeli olur diye öğretilmiyor da! Sadece işlerini daha iyi yapmaları için gerekli olan 50 kelime bir resim gibi ezberletiliyor. Hangi kelimeyi gördüklerinde ne yapacaklarını ezberliyorlar! 

50 kelimelik bellek!

Latin Amerika gezim sırasında da bu ülke insanları, Avrupa’nın 19., 20. yüzyılda çok daha mamur olmasında kendilerinin büyük payı olduğunu söylüyorlardı. Buradaki madenlerde ortalama ömür 35, madende sağlıklı çalışma süresi ise 7 yıldı. Böylesine vahşi çalışma koşullarından Avrupa’da, Kuzey Amerika’da muhteşem dünya şehirleri doğmuştu. 

*** 

Bartın’a dönersek... Her seferinde “Bu son olsun” diyoruz ama son olmuyor. Ankara’ya Eskişehir yönünden gelenler bilirler, merkeze yaklaşırken sağ tarafta dev bir binanın önünde dev bir “AFAD” yazısı görürler...

Afetlerden sonra anında müdahale etmek elbette önemli... Ancak asıl olan afetin olmamasını sağlamak. İşin bu kısmında gerekeni yapmayıp, büyük afet olduktan sonra en kısa sürede olay yerine ulaşıldığını övünerek söylemek ne kadar gerçekçi?

Maden işletmeciliğinde dünyanın aldığı yol ortada. Avrupa’daki madenlerde yıllık iş kazaları istatistiklerine bakıldığında ölümlerin artık aşıldığını, sadece yaralılardan söz edildiğini görüyoruz.

Bartın’daki cinayetin soruşturmasından ne çıkar?

Bu sorunun gerçekçi yanıtı şu:

Soma’da olan çıkar...

En çok birkaç kişi belki hapse girer...

Bir süre sonra çıkar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024
CHP’ye operasyon! 31 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları