Müjdat Gezen

Küçücük ortak

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Dünyanın en riskli yönetim tarzı tek adamlıktır. Bir yanlış yapma, hata yapma veya kasten yapma olasılığı her zaman vardır. Oysa demokratik sistemlerde o kişiyi denetleyecek mekanizmalar devreye girer ve sistem kontrol altına alınır. Tarihe bakın. Nerede tek adam varsa orada felaket olmuştur. Bunun aksi hiç yoktur dünya tarihinde. Özellikle danışmanlarla yürütülen bu gibi antidemokratik sistemlerde hata olasılığı çok yüksektir.

İlk soru: “Cumhurbaşkanının hiç kadın danışmanı var mıdır?” 

Yoksa bir kadına bir konuyu danışmak bizim jargonumuzda ayıp mıdır? 

Kadın kim oluyor da koskoca cumhurbaşkanı bir kadına danışıyor?

Ama cumhurbaşkanı erkek, danışılması gereken konu tam da kadınla ilgili ise ve hâlâ o konuda bir kadına danışılmıyorsa bunda bir tuhaflık yok mudur? Cahil bir cumhurbaşkanı düşünün. Aklı kurnazlıktan, paradan başka bir şeye ermiyor, gelişmemiş bir ülkede hasbelkader başa gelmiş ve o ülkeyi o yönetiyor. Ne kadar tehlikeli bir durum değil mi bu?... Dünyanın hiçbir yerindeki halk buna müstahak değildir. Seçimle bile gelmiş olsa, hata yapma olasılığı çok yüksektir tek adamların. Demokrasi açısından, ekonomik açıdan, hukuksal açıdan, sanatsal açıdan, kısacası her açıdan iş zordur. Çok şükür biz böyle bir durumla karşı karşıya değiliz. Çünkü bizim tek adamın yanında bir de küçücük bir ortak var.

ATATÜRK DİYOR Kİ

25 Ağustos 1922 sabahı Şuhut’tan muharebeyi idare edeceğimiz çadırlı ordugâha karargâhımızı naklettik. 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 03.30’da topçu ateşiyle taarruz başladı.

Not: Mustafa Kemal’in en ünlü resimlerinden biri olan Kocatepe’de çekilmiş, cigarasından bir duman aldığı, yürürkenki fotoğrafıdır ve 26 Ağustos, 30 Ağustos Zaferi’nin başlangıç günüdür. 

MİHRAN GÜRCİYAN

Türkiye’nin ilk ve tek plak fabrikası Yeşilköy’deydi. Bunda bir anormallik yok gibi görünebilir. Ama fabrika, hava alanına çok yakın bir yerde idi ve o zamanın tekniği ile plak çekimleri, bir kalıp üzerine canlı olarak çekilirdi. Tek bir hatada yeniden başa dönülür, yeni bir kalıp koyulur, tekrar yapılırdı. Oradan sık sık uçak geçerdi ve ses yalıtımı çok iyi bilinmediğinden sesler kayda geçer, yeniden başlanırdı işe. Babam orada çok plak yaptı. Her sanatçı plağını orada doldurmak zorundaydı. İşin başında genç teknik eleman Mihran Gürciyan vardı. Babam onu çok severdi. Sonradan oradan ayrılıp “Grafson Plak”ı kurdu Mihran Abi. Babam emekli olduktan sonra, İstiklal Caddesi’ndeki büyük Grafson stüdyosuna müdür oldu. Yine Mihran Abi’yle birlikte çalışmaya başladılar. Tanıdığım en iyi insanlardan biriydi. 6-7 Eylül olaylarında evine ve çocuklarına saldırı tehlikesi oldu. Babam, “Mihran al çoluğu çocuğu gel benim evde kal” dedi. Mihran Abi bunu hiç unutmadı. Yıllar sonra Çarşıkapı’daki en büyük plak mağazası olan “Zühal Plak Evi”ni babama verdi. Ben orada iki yıl plakçılık yaptım. Bizden hiçbir talebi olmadı. 

Onu en son aradığımda artık çok yaşlanmıştı. Konuştuk telefonda. Eski günleri yâd ettik. Aradan bir süre geçti, haber alamadım ondan. Oğlu Nuran’ı aradım. “Babamı kaybettik” dedi. Üzüntümü anlatamam. Çünkü ne cenazesine gidebildim ne çelenk gönderebildim. Çok değerliydi benim için. Baba dostumdu, ağabeyimdi ve en önemlisi çok iyi adamdı. Toprağı bol olsun. Onu anmak istedim.

SAĞLIK GİTTİ Mİ...

“Bunca yıllık göz doktoruyum, hiç böyle göz hastalığı görmedim, sağ gözünüz soldan sağa bakıyor, sol gözünüz yukarıdan aşağıya.”

“Normaldir doktor bey, ben bulmaca meraklısıyım.” 

Hemen gözlerimi  göstereceğim doktora çünkü üç bulmaca çözmeden evden çıkmam. Acaba bu acayip göz hastalığı bende de var mıdır?...

Eskiden olsa, bu matrak durumu hemen ciddiye alır, giderdim doktora. Yine gerektikçe gidiyoruz tabii, ayrıca telefonla rahatsız etme huyum da var. Allah’tan doktorlarım benden sıkılmıyorlar. Anladılar durumu. Kötü bir şey sormuyorum. İlaç prospektüslerine çok güvenmediğim için doktora sorup “Aç karnına mı tok karnına mı alacaktım acaba” gibi normal sorular soruyorum. Molière doktorlar aleyhine oyunlar yazdı diye, hastalandığında hiçbir doktor yardımına koşmamıştı. Ben onlarla iyi geçiniyorum. Evdeki telefon fihristimde en kalabalık yer “D” harfi. Yıllardır kaç doktor tanıdımsa hepsinin adı var orada. Ama bir gün gelecek bir yararı olmayacak, onu da biliyorum. Tabiatın bize armağan ettiği sağlığımızı korumak görevimiz olmalı. Ben bunu yapıyorum. Biraz abartıyor olabilirim ama hoş görün. Sağlık bir gitti mi bir daha geri gelmiyor. Öyle diyorlar. 

FIKRA

Canım kardeşim Kandemir Konduk anlattı, size iletmeden geçemeyeceğim. Adam geç vakit eve gelmiş ve karısına 

“Hazırlan hanım otele gidiyoruz” demiş.

Karısı, “Anlaşılan pokerde bu gece çok kazandın” deyince 

Adam, “Yok, ev gitti” demiş.

Ben güldüm, siz de gülün istedim. Belki haftanız gülümseyerek geçer. 

Baktınız olmuyor, Nebati’yi izlersiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Süalp Tansan 18 Kasım 2024
Baylan günleri 11 Kasım 2024
Açık açık söyle 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları